Gezi yazılarını koyduğu dört blogdan biri olan birmilyonkalem’deki editörünün, “diğer gezi yazılarınızı da koyalım” önerisini, başlangıçta çok cazip bulan “abla” bir karara varmak için, ortalama 20-30 kişinin okuduğu, “bugün çok yoruldum ama içimden Rapa Nui’lilerle dansetmek geliyor” türünden içten yorumlar aldığı; gezi boyunca minik defterine, dizinde, bir mezar taşı üzerinde, hareket halindeki otobüste… not alındıklarından, yazıya dökme aşamasında zorlukla deşifre ettiği, yazılışları, acentenin verdiği bilgi notlarından, internetten kontrol ederek toparlayabildiği gezi yazılarının, okunma sayılarını gözden geçirir.
Azbuz’daki yazılar, haftanın sitesi seçildiği günlerde, haftada 686 kişiye ulaşmışsa da, gezi yazılarını koymaya başladığı tarihlerde, yazılardan-içerikten çok “abla, siteni nasıl ünlü yaptın?” sorusuyla ilgili görünen okur sayısı azalır ve sonunda haftada 20-30 kişiyle eski düzenine kavuşur.
Senbilirsinabla Seyahatte başlıklı bloguna ise, bir türlü bir sayaç koymayı beceremediğinden, oradaki yazıları otomatik olarak yolladığı 10 kişinin okuduğunu umut etmekle yetinir.
Binbirfikir’deki yazıları, yazı bazında okunma sayısı bildirdiğinden, -Küba gezisi yazılarının ortalama 30-40 kişi tarafından okunduğuna da bakılırsa- çok bilgi vericidir. Güney Amerika gezi yazıları tamamlandığında, her birinin ne kadar okunduğunu saptamak üzere bir tarama yapan “abla” ilki iki, ikincisi tek yıldızlı iki yorumla karşılaşır.
12 Aralık 2008 tarihli yazıya yapılan iki yıldızlı “çok karışık ve aşırı hareketli cümleler olmuş, biraz çorba olmuş. Ben ki gezi yazısı okumayı severim, bunu sevemedim. Ama anlatılmak istenen çok şey olduğu ve paylaşılmak istendiği açık… Ama dediğim gibi çorba olmuş. Çok yoruldum okurken, hiçbir şey de anlamadım, üzgünüm.” diyen yorum, “çorba” gibi de olsa “anlatılmak istenen çok şey olduğu ve paylaşılmak istendiği açık” diyerek “abla”nın hakkını “abla”ya vermiş, “çok karışık ve aşırı hareketli cümleler” saptamasıyla “abla”nın karakteri hakkında gayet sağlam bir gözlem ortaya koymuş. “Çok yoruldum okurken, hiçbir şey de anlamadım, üzgünüm” sözleriyle sonlanan bu zarif yorumun, onu bu kadar yorduğu için, yorumcusundan çok daha üzgün olan “abla”nın bizzat kendisi de, işin doğrusu, böyle yoğun tur programlarıyla gezerken, koşuşturmaktan, yorgunluktan hiç bir şey anlamamakta, ancak eve dönüp, notlarını düzenleyip, fotoğraflara bakarken “aaa, ne güzel, ne ilginç yerlermiş!” demekte…
17 Aralık 2008 tarihli yazıya yapılan tek yıldızlı “vallahi yazı seriniz allak bullak etti bizi, artık bırakın şu laf kalabalığını, keyif yok yazınızda, söylemek istediğiniz şey dünyanın öbür ucuna bir avuç para verip gittiğinizse napıyım yani banane. Yazı dediğniz başka bir şeydir, ay yeteeer.” diyen yorumcu, “vallahi yazı seriniz allak bullak etti bizi,” sözleriyle “12 Aralık tarihli, bir üstteki yorumcu ile kendisini kastediyor olmalı” diye düşünür “abla”; bir yandan da “…artık bırakın şu laf kalabalığını, keyif yok yazınızda…” derken, bunca sıkıntıya karşın, kendisinin asla gösteremeyeceği sabrı gösterip sonuna kadar okumuş olmasını, içtenlikle takdir eder. Bu kardeşinin yazarlardan biri olup olmadığını merak edip araştıran “abla”, yazarlar arasında benzer isimde bir “gitarist” bulur ama yazı yoktur. “Yazı dediğniz başka bir şeydir” sözlerine bakılırsa “yazı işinden iyi anlayan” kardeşiyle, “gitarist” arasındaki, isim benzerliğinden ibaret!
“İyi ki, ders kitabı gibi okunması zorunlu bir şey yazmıyorum; benimkileri, sıkılınca, ekranın sağ üst köşesindeki kırmızı kutudaki çarpıya tıklarsın gider!” diye düşünen “abla”, birmilyonkalem’deki, onpunto’dan tanışı, sevgili editörüne “ardı ardına gezi yazıları koyup, gezi yazarı olarak anılmak istemiyorum, daha genel konularda yazmaya devam edeceğim” kararını belirten bir mail atar.
“Abla” bunun, -bir sonraki, sıradaki geziye kadar- iyi bir fikir, doğru bir karar olduğunu düşüncesindedir.
14 Şubat 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder