28 Mayıs 2009 Perşembe

"Faiz haram!" diyen Veda Hutbesi'ni okuduktan 24 saat sonra, günümüz faiz uygulamasıyla yüzleşen "abla"...

Selçuk'ta Müze arkasındaki, bacasında bir çift leyleğin nöbetleşe kuluçkaya yattığı, karnını doyuranın "lak! lak!"layarak gelip nöbeti devraldığı, küçük, orta taş avlusu dut ağaçlı, girişlerden birinde, bir kuytuda dört yavrunun ağız açık bekledikleri kırlangıç yuvalı, her yanı ferforjelerle süslü eski Rum evi, banyo kapısı çerçeveleri standardında kapı olmadığından perdeli pansiyonun, arka avlusunda yemyeşil, serin kameriye altında kahvaltı eden "abla" bakar vakit var; yola çıkmadan önce Anton Kallinger Caddesi'nin palmiyeli kaldırımını izleyerek İsa Bey Camii'ne yollanır.

Yıllar önce ortanca kızkardeşiyle ve kızıyla, kızı, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, resim yetenek sınavına sokmaya Kütahya'ya giderlerken uğradıkları Selçuk'ta kaldıkları pansiyon, izinle yapılan tamiratlar dışında hiç değişiklik geçirmemiş. "Abla"nın, 15 yıl öncesi Selçuk'undan unutamadığı, "temizliiiiik!" melodisiyle çöp toplayan kamyon, bir gece yürüyüşü sırasında birdenbire karşılarına çıkan, aydınlatılmış görkemli taş bedeniyle burun buruna gelip hayran kaldıkları İsa Bey Camii, bir de garajdan Meryemana'ya çıkmak üzere bindikleri, yol boyu içinde, bir film yıldızı varmış gibi, bakışları sürükleyerek yolculuk ettikleri, muhteşem 59 model Chevrolet!

İki yıl önce, yüklüce bir siparişi tamamlar tamamlamaz, Şubat sonu, kendini Selçuk'ta bulan, uğradığında restorasyonda olduğu için bahçesiyle yetindiği İsa Bey Camii, Alman bir turist grubunca gezilmekte olduğundan, başını örtüp içeri giren "abla", beklerken arkasındaki duvarda asılı Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'ni görür; "Emaneti sahibine teslim edin... Faiz kaldırılmıştır... Kan davası kaldırılmıştır... Kadınlar hususunda Allah'tan korkunuz ve onlar hakkında iyilik dileyiniz... Tebliğ ettim mi? Allahım şahid ol!.." diyen, yasa ve öğütlerle dolu güzel metni okur. Alman grubun ayrılışıyla, iç mekânın ferahlığı ortaya çıkan, çok yüksek tavanlı, bir kenarı paravanla kadınlar kısmı olarak ayrılmış, tertemiz, özenli restorasyon görmüş, bir kaç vantilatörle sıcak günler için tedbir alınmış, çok sade İsa Bey Camii, Selçuk'un, Aydınoğlu Beyliği'nin bir dönem merkezi Ayasuluğ adını taşıdığı zamanda, İsa Bey tarafından yaptırılıp, 13 Mart 1375'te ibadete açılmış. Kapısındaki panoda yazıldığına göre Anadolu'da, iki minareli, revaklı ve şadırvanlı avlulu camilerin, ilk örneklerinden...

Bahçedeki, neredeyse saldırgan, iç bayıltan güzel kokusuyla, minik yıldızlara benzer alçakgönüllü çiçeklerinin örttüğü dalları yere değen geniş gölgeli iğde altında, ne kadar olduğunu kestiremediği bir süre oturan "abla", kalkar; geniş cephesiyle yarattığı geniş gölgeli camiin, taş işçiliği sade, güzel, yüksek kapısından çıkar, caddenin sağında teller ardında kalan, zamanında camiin bir parçası olarak yapılmış hamama göz atar, pansiyona döner.

Temiz, titiz, civa gibi hareketli Cemile Hanım ile, ikrâm ettiği Nescafe'yi içerlerken camiden açılan "öte taraf, atlanan ibâdet, günahlar..." konulu sohbet, "abla"nın, "elimden geldiğince dürüst, kimseye zarar vermeden yaşamaya çalıştım, şu kadar ibâdet eksiğin var derlerse, hiç bakmam, pazarlık ederim" diyerek kaygıyı savuşturmasını umduğu gülüşmelerle sona erer, iki kadın sarılarak vedalaşırlar.

Dolmuşla İzmir Merkez Otogar'a, oradan, ucu ucuna yakaladığı Edremit Belediyesi otobüsüyle Karaağaç'a varan "abla", aksilik, sitenin iki saatte bir geçen arabasını 10 dakika farkla kaçırır. Taksiyle evine varır, cüzdanındaki son 20 TL'yi şoföre verirken içi rahattır. Bozukluklar, ertesi sabah emekli maaşının geri kalanını almak üzere, onu, bankaya ulaştırmaya yeter; parasız öğrencilik günlerinden kalma bir heyecen!

Vakıfbank ATM'sinde, bu defa, hesap dışı bir heyecan; ekranda görünen, ancak, kredi seçeneğini onaylarsa maaşının gerisini alabileceği uyarısı üzerine şubeye giren, uzun görüşmeler sonucu problemi çözülemeyen, sonunda kendisini müdürün karşısında bulan "abla"ya, babacan müdür, bilgisayarında gördüğü manzarayı anlatır: "Fatma Hanım" der, "siz, kredi kullanmışsınız, hem de çok uzun zamandır, az az ama, uzun zaman..." Paraya para ödememek prensibinin hararetli savunucusu "abla" direnir, "nasıl olur?" der, "çok sıkı kontrol ediyorum.." Müdür, "banka böyle bir olanak yarattı, bir maaş kadar kredi..." Adamın sözünü, "benim onayım olmadan, böyle bir uygulamayı nasıl yapabilirsiniz?" diye diklenir "abla", "eskiden" der, "genç, güzel kızların üstüne başına bir şeyler alıp onlara senet imzalatır, kötü yola düşürürlerdi, bu da aynı!" "estağfurullah!" derken dayanamayıp gülen müdür ekle, "ekran sizi uyarır, eksilere dikkat etmeliydiniz... zaten şikâyetler artınca onlar da kredi lâfını koydu"

Hz. Muhammed'in, 16 yüzyıl önce koyduğu faiz yasağından söz eden Veda Hutbesi'ni okuyalı 24 saat olmadan, günün faiz uygulamasıyla bayağı tatsız biçimde karşılaşan "abla", üzerinde, ona iyilik, güzellik, sükûnet telkin eden Şirince, Meryemana tozu olmasa, bayağı gürültü koparacak!..

Hiç yorum yok: