4 Ekim 2010 Pazartesi

"Abla" grubu, Japonya'daki dokuzuncu günlerinde, Nikko'ya gider.

12 Eylül 2010, Pazar sabahı, Dünya Mirası Listesi'nden Nikko'ya yapacakları 2.5 saatlik yolculuk için hazır grup, 8:00'de yola çıkar.

Bir gece önce izledikleri gösterinin, travesti baş kadın oyuncusunun 50 yaşında olduğunu anlatan rehber "estetik operasyonlarda çok ileriler" der, "gözkapağı estetiğine çok para harcarlar; yakuzalar 50'lerde küçük parmaklarını keserlerdi, Mr. Takasu, ayaktan aldığı parmağı buraya dikerek işe başladı, şimdi Japonya'da 60 kliniği var, çılgın bir adam, çok zengin, özel uçağıyla F1 pistine iner tutuklanır, yanında hukuk müşaviriyle gezer, Çin'e niye gittiği sorulduğunda, "her ülkenin estetik konusunda farklı yasaları var" demiş..."

"Ülkenin derin bir gece yaşamı vardır, her odası ayrı dizayn edilen Love Hotel'lerde, kalp şeklinde, döner yataklarda, evli çiftler bile birkaç saatlik oda kiralayıp... 400'lü hatlar yaygın, telefonla çöpçatma, kirli küçük kız çocuk külotu otomatları, yaşlı kadınların kolejli kız kılığında servis verdiği yerler,
güzel çocukların, orta yaşlı hanımlara hizmet ettiği kulüpler, bunlara iyi para yediren zengin hanımlar..."

Otoyoldaki, sağlı sollu, yaklaşık 2 m. yüksekliğinde, gözenekli, ızgaralı, üst ucu yola doğru kıvrık paneller, yol boyu yerleşimi, trafik gürültüsünden koruma amaçlı.

"Şimdi bakın" der, rehber, "Tokyo merkezde çalışanların %80'i burada oturur, kira, ücretin 1/3'ü, merkezde kiralar çok yüksek, ancak burada oturursa geçinebiliyor."

"Müthiş detaycıdırlar, Köprünün yapılışı sırasında, anlaşma yapılmadan,
şöyle şöyle olursa ne yapacaksınız? diye sordular, tüm olasılıkları düşünün, çözün dediler, anlaşmayı sonra yaptılar. Beraber çalışmak zordur, verici değildirler, alıcı da değil, haklarının peşindedirler."

Bir saat sonra mola verdikleri Hanyu'da "abla" grubu, şaşırtıcı bir gözlem yapar: Anne, baba, 3 yaşlarında küçük bir kız, kız boyutunda köpekleriyle, -tasmanın iki kayışından biri annenin, diğeri küçük kızın elinde- yürürlerken, köpek kakasını yapar: Baba, kolu altındaki fermuarlı çantadan çıkardığı naylon torbayla kakayı alır, ağzını kapatır, çantaya kor, aynı çantadan çıkardığı kâğıt mendille, önce hayvanın poposunu sonra yeri güzelce siler, kâğıt mendili çantaya kor, son olarak da, anne, kendi kol çantasından çıkardığı spreyi yere, -hiç bir iz görünmeyen olay mahâline- sıkar.

Yola koyulan gruba, rehber "Otoparklar en pahalı şey" diye anlatır, "tatil günlerinde çok kalabalık oluyor, bir gün önceden, varılacak yerde rezervasyon yaptırmak gerekiyor."

Yağmurla ıslak yolda gördükleri küllük piktogramlı panoda "İl sınırları içinde sigara içmek yasak" uyarısı üzerine rehber, "Anadolu Ateşi'ni getirmiştik, güzel sanatlar okulunun sahnesinde dansedeceklerdi, sürekli anonslara karşın bizimkiler bahçede, adam balkonunda sigara içemezken, fosur fosur sigara içip yerlere izmarit attılar. İstanbul'a döndüğümüzde, kasaba belediyesinden kınama mektubu aldık..." derken, otobüs yavaşlar, durur; öndeki bir çok arabayla beraber, yolun bir yanından öte yanına geçmeye çalışan bir grup maymun beklenir. "Heavy smoker derler, çok sigara içerler, Takao günde bir paket içiyormuş."

Küçük, çiçekli tabelalarda görünen, tırmanırken artan, inerken eksilen sayılarla belirtilen 48 virajlı yol, Firkete Yol adıyla anılırmış. Kıyısı, iri kayalarla baklava biçiminde örülü, bulutların sızmakta zorlandığı yoğunlukta ağaçlarla örtülü dağda yol, giderek yükselir, Çuzenji Gölü'nü geride bırakır, 100 m. yükseklikten akan Kegon Şelalesi'ne varır.

İkiye ayrılarak bindikleri, kendilerini 97 m. aşağı indirecek asansöre, 30 yerli, belirtilmeyen miktarda yabancı sığıyormuş. Nemli uzun koridor geçilerek varılan üç ayrı taraçada, gürül gürül sesi gelen su, yukarıdan düşen yaprakla karışık pus elverdiğince izlenir, fotoğraflanır. Tüm gözlem taraçalarındaki gibi, manzara önünde fotoğraf çekme seti hazırsa da, fotoğrafçı, pus yüzünden dinlenmekte...

Öğle yemeği için ulaşılan göl manzaralı, akçaağaçlı bahçe içindeki mekânın, kapısında, çok sevilen, hasretle beklenen konuklar gibi karşılanan gruba, ellerini silebilecekleri spreyle kâğıt mendiller bulunan girişten, masalarına dek güleryüzle eşlik edilir.

Yemek sonrası, Çuzenji Gölü kıyısınca gezinen, tepelere tül gibi yayılıp toplanan bulutları gözleyen grup, Firkete Yol'u bu kez tersine izleyerek Toşogu Tapınağı'na yollanır. Bir ara yavaşlayarak ardına dizilen küçük arabalara yol veren şoför, "akçaağaç yaprakları kızardığında tüm Tokyo buraya akar" diyen rehbere göre, 48 virajlı yolu 13 dakikada indiğine şaşırmış.

İki yanına geniş gövdeli, yüksek, yaşlı ağaçlar dizili, değişik duygular yaratan yol ucunda, taş fenerlerin sardığı, aşağı ve yukarı yönelen merdivenlerle ulaşılan boyalı boyasız, irili ufaklı pek çok tapınağın bulunduğu geniş Nikko Tapınaklar Bölgesi'ne ulaşan gruba, rehber, Toşogu Tapınağı'nın hikâyesini "İyeyasu adlı şoguna adanmış" diye anlatır: "Şogunlar çıkaran Tokugawa Ailesi'nden İyeyasu, Osaka Kalesi'ni yaptıran Hideyoşi ile Nobunaga'nın arkadaşı, hatırlayacaksınız. İmparatorluk ilk doğan oğula geçtiği halde, İyeyasu'nun gelini ikinci oğlunu öne çıkarmaya çalışır. Bu arada büyük oğlan İyemitsu'nun dadısı Kasuga durumu kayınpedere anlatıyor. Bir tatlı alıp torunlarını ziyaret eden dede, sohbet sırasında, şımarık, arsız ikinci oğlanın tatlıya saldırması üzerine, işe el koyuyor. İmparator olan İyemitsu dedesini unutmuyor, burada bir anıt mezar yaptırıyor."

Alnında, Kasuga'nın masallarındaki üç maymunun öyküsünü anlatan renkli oymaların olduğu tapınağın yanında, buranın koruyucu Tanrısı -belli saatlerde gösterilen- beyaz atın mekânı, yuvarlak göbekli taş fenerler, üzerinde sfenkslerin oturduğu dört sütun ardından karşılarına çıkan; sağlı sollu sekizer pencere ile üzerindeki ahşap panel boyunca, gündelik yaşamdan -ellerinde çalgıları, eğlenen adamlar..- sahneler, renkli, incelikli hayvan, bitki düzenlemelerinin bulunduğu, (arka tarafta, yapıştırma olmaksızın, aynı parçanın oyulmasıyla elde edilmiş, farklı konuları içeren) oymalarla, iki yanı muhafızlı, muhteşem kapı Kara-mon.

İyeyasu'nun ruhunun yaşadığı kutsal mekân, -ayakkabılar çıkarılarak girilen, restorasyonda bölümleri kapalı,- zemini tatami döşeli salonda Tokugawa Ailesi şogunlarının resimleri, tavanda ejderler, bitişik salonun derin su görünümü veren lâke zemini... Geçmişi 1600'lere dayanan tapınağın güzellikleri.

205 basamakla, anıt mezara çıkmaya hazırlanan grubun dikkatini, kapı üzerindeki kedi resmine çeken rehber, "1600'lü yıllardan başlayarak, 250 yıl boyunca dışarı kapatılan ülkede, Tokugawa Ailesi sanata büyük yatırım yapar" der, "huzurla uyuyan kedi motifi bu dönemi anlatır."

Turna ve kaplumbağa heykeliyle süslü anıt mezarın önünde, İyeyasu'nun ölüm tarihi 1615 ile, -ölümsüzlüğe kavuşmuş olsa da- uzun ömür ve mutluluk dileği yer alıyor.

Tokugawa Ailesinin üç yapraklı armasının başaşağı işlendiği
, Hollandalıların hediyesi büyük demir feneri gören grup, geniş merdivenlerden iner kalabalığa karışır. "Abla" ile kızkardeşleri, minik pınardan su içer, yarısı kahverengi beyaz ata, 200 yen'e havuç ikram edip fotoğrafını çekmek üzere girişe yönelirler.

Herşeyin çok düzenli olduğu yolculukta; en fazla 10 dakika süren beklemelerden biri ardından, camları tertemiz beyaz bezle silinmiş otobüse binilir, yola çıkılır.

"Geleneğe göre kötülük kuzeyden gelir,"
der rehber, "Ueno bir, çay üretimiyle tanınan Shizuoka iki, Nikko üç; bu üçü Edo (Tokyo) başkent olduğunda, onu kuzeyden gelecek tehlikeden koruyor"

Grubun, uzaktan gördüğü turuncu parmaklıklı gözalıcı, güzel köprü, "Tanrıların bölgesine giriyorsunuz" bilgisi veren Shinkyo Köprüsü.

Yine Hanyu'da verilen moladan sonra gördükleri, 16-70 yazısı, 16 km. sıkışıklık var, 70 dakikada geçebilirsiniz anlamına geliyormuş.

"Enerjiyi,"
der rehber, "hidro, nükleer yolla ve bir de çöpleri yakarak elde ediyorlar. "...Önümüzdeki yıl göbekli TV üretimini sonlandırıp ülke çapında plazma TV'ye geçeceklermiş. ...Marmaray'ı yapan firma, kazdıkları yerden tarihî eser çıktıkça, sigorta şirketleriyle sorun yaşadığından, zor durumda..." imiş.

Otelde, -çok özel Japon mutfağıyla karşılaştırıldığında, kendilerine kuru-pilâv mertebesinde aşina- Çin Lokantası'ndaki akşam yemeği ardından yürüyüşe çıkan "abla" grubu, metro istasyonları girişlerinde, şaşırtıcı "evsiz" manzaralarına tanık olur. Daha da tuhafı, cafe vs. mekânlar girişindeki "last order 18:30" uyarısıdır.

20. yy başından güzel Japonya görüntüleri: http://www.imagesofasia.com/japan.php

Hiç yorum yok: