1 Ekim 2010 Cuma

"Abla" grubu, Japonya'daki sekizinci -bayramın son- günlerinde, Tokyo'yu gezer.

11 Eylül 2010, Cumartesi sabahı, -katılımcıları Tokyo'ya dek, otobüse binişi kolaylaştıran halı kaplı ahşap basamak koyup karşılayan, beyaz eldivenli, her gelene eğilip selamlar veren güler yüzlü şoför yerine- direksiyonu başında, elindeki bir dolu evrakı inceleyen "metropol şoförü"nün kullandığı otobüs, Tokyo turu için, Shinjuku'dan Omotesando'ya yollanır.

Rehber "Tokyo merkezde nüfus 14 milyon" der, "23 bölgenin toplam nüfusu 34 milyon," koşanları, jimnastik yapanları gösterek "yeşil alanlar, parklar korunmuş, ...1964 Olimpiyatları Stadı..."

Meiji Tapınağı: "Meiji, şimdiki imparatorun büyük dedesi, şogunluğu kaldıran; 1868'de, atkuyruğunu kesip kravat taktı, amaç Batı'ya yetişmek..." Girişte, geniş çakıllı yolda, sağlı sollu taraçalarda, altında bağışçısının adını taşıyan büyük şarap ve sake fıçıları, 90. yıldönümü kutlamaları sırasında bağışlanmış ve ikram edilmiş. "Bahçede 120.000 ağaç var... Tokyo'da İkinci Dünya Savaşı'nda yangın bombalarıyla 2 milyon kişi öldü, 1923'teki depremde 3 milyon ev yıkıldı, 140.000 kişi öldü. ...Ülkenin çiçeği imparatorluk armasında da görülen 18 yapraklı kasımpatı..."

Bahçedeki uzun kuyruğun ne olduğunu
merak eden gruba, Takao'nun yanıtını çeviren rehber, TV'de verilen, Meiji bahçesinde, şogunlardan birinin yaptırdığı bir kuyu bulunmuş, suyu şifalıymış haberi üzerine -birkaçı geceden beri- beklediklerini... söyler.

Tapınağın önünden turuncu beyaz giysili, görevli gençkızlar -bir demet çiçek gibi- geçerken rehber, buranın, Tokyo'nun en önemli tapınaklarından biri olduğunu, bazı günde 3 milyon kişinin ziyaret ettiğini, odalarının nikâh, vaftiz gibi çeşitli amaçlarla kullanıldığını anlatır. Bahçenin bir köşesindeki, geleneksel tören giysileri içindeki gelin ve damadı fotoğraflamak üzere, birkaç kişinin yaptığı teknik hazırlığa tanık olan gruba rehber, "burada düğün töreni," der, "İstanbul Çırağan'da düğün yapmak gibi..."

Bir köşesine çok büyük bir davul konmuş tapınağın geniş mekânına, dua etmeden önce para atılan sandıklardan, beş adet dizili. Urganla çevrili, önü para kutulu yaşlı kutsal ağacın gölgelediği çakıl bahçesinin öte yanında kutsal emanetin konduğu oda var.

Grubun, çok yüksek ağaçlı, çakıllı yoldan otobüse giderken rastladığı, şevkatle kucaklanmış bir karış boyundaki bebekle tapınağa yürüyen aile, sevgiyle izlenir.

Klima, otobüse binen ilk yolcuyla birlikte çalışmaya başlar, çevrenin korunması amacıyla bazı yerlerde böyle bir uygulama yapıldığını anlatan rehber, "tapınaklar devletten yardım almaz, çevrelerindeki işletmelerden çok para kazanırlar, öyle ki, eğlenirken bir yakuza mı, bir rahip mi anlaşılmaz."

"Meclis Binası, geleneksel biçimde yapılmış Ulusal Tiyatro Binası, İmparatorluk Sarayı, tahmini 9-10 girişi var, çevresi 8 km. ...Pakistan hakimiyetinde bir cami var, Türk imam, Türklerin devamsızlığından şikâyetçi..."


Şehrin göbeğinde yeralan Yasukuni (Barış) Tapınağı'na, geleneksel Şinto kapısı, aslanlar ve giderek -boyları- büyüyen bol fenerli, ağaçlı bahçede, mistisizm dozunu artırma amaçlı ikinci kapı, ardından 16 yapraklı altın kasımpatıyla süslü üçüncü bir kapıdan daha geçerek giren grup, rehberden, girişteki heykelin 13. yy'ın sonlarında, halkın lehine hakemlik eden üst düzey polis Omura'ya ait olduğunu... öğrenir.

Üzeri iri kasımpatı motifli yarım perdenin asılı olduğu tapınak içinde, beyaz giysili, başlıklı rahip, kenardaki davulun arada bir vurulduğu törenle, içerideki grubu kutsamakta...

"Kamikazeler, operasyondan sonra Yasukuni Tapınağı'nda buluşalım diye sözleştiler, burada buluştuklarına inanılır." diye anlatır rehber, "Bu tapınak Japonya tarihindeki tüm şehitlere adanmış, savaştan sonra pekçok savaş suçlusu ölüm cezasına çarptırıldı ama onlar da bu ülke için en iyisini yaptıklarına inanıyorlardı, bu yüzden onlar da şehit sayıldılar."

"Tokyo'nun eski ismi, haliç anlamına Edo", diye anlatır rehber, Sumidagawa (gawa=nehir) kanal/köprü ağı üzerinden, kültürel merkez Ueno'ya yollanan gruba, "Ueno İstasyonu genelde çok kalabalıktır, sıcak yüzünden tenha, bugün de ısı 34-35 derece..."

"Hayvanat bahçesinde, çok zahmetle sun'i döllemeyle doğan bebek panda, annesi üzerine yatınca öldü, bakıcıya epey zaman sonra, soğuduğunda verdi, ertesi sabah 1 milyon öğrenci kapıda, oyuncak üreticileri sabaha dek panda yaptı, anne, izleyicilere 15 gün boyunca yüzünü dönmedi..."

"Sakuranın tarihini izlerler, Clinton'ın geleceği zaman, geçeceği caddelerdeki sakuraları dondurup açmasını geciktirdiler"


Sade avluda, biri Japon, diğeri Avrupa tarzı iki binadan oluşan Tokyo Ulusal Müzesi'nde "eserler değişir" diye anlatır rehber, "öyle tıklım tıkış doldurmazlar, herbirinden bir tane ama çok güzel sergilerler."

Arada, rehberin açıklamalarıyla gezilen müzede, 12. yy'dan kalma resimli rulo, İran'dan gelme eserler, pastel mandalalar, 15. yy. çini mürekkep paravan... "Nara'da halâ bir iki atölye var mürekkep taşı yapan, isi katılaştırıp sonra tükürükle eritilerek...", yazı takımları, çay seremonisi düzeni, -80 m. sonra kadınlar tuvaleti tabelası-, az süslü zarif kılıçlar, çok süslü tören başlıkları, zırh ve giysileri, üzengiler, sedef kakma makimono kutusu, büyük boşluklar arasında, geride bulutların çöktüğü dağ başları, beride özel yaşama ilişkin detaylarla zengin, içten, daha renkli panolar, "16. yy'dan sonra... gündelik hayatı anlatır", el dokuması, muhteşem güzellikte kimonolar, Noh kostümleri, "Kurosawa, filmlerini eskizler yaparak planlar; gece çekimindeki 17 saniyelik görüntü için bir tarlayı altın rengine boyatmış. ...Bu, Ran filmindeki derebeyi karakteri için esinlendiği resim..."

"...rolünde aktör..." şeklinde, bir dizi 18. yy resmi, heykel bölümünde, Kamakura döneminden Çin etkili, ahşap, Buda ve eşlikçileri heykel grubu... "Kakma ustalığı Hakone'de başlamış."

Tüm yolculuk boyunca ilk kez, "her milletten insan bulunur, çantalarınıza dikkat edin" diye uyarılan grup Senso-ji (ji= tapınak) önünde buldukları ağaç gölgesinde rehbere kulak verirler: "7. yy'da Budizm-Şinto çatışmasının ortasında bir adam nehirde parıldayan bir ağaç görüyor, bundan iki Buda oyuyor ve nehre atıyor, biri burada karaya vuruyor, bu tapınak yapılıyor." Rüzgâr ve yıldırım tanrılarının koruduğu tapınağın girişindeki, şık, kocaman Japon feneriyle süslü kapı için, "Yıldırım Tanrısı kapısı" der, "Kaminarimon".

Miki Maus'un kız arkadaşı
Mini kılığına -ayakkabılar üzerine giyilmiş iri kumaş patikler dahil- girmiş üç kızın "V" işareti yaparak, tapınağın önünde yaşlı bir hanımla fotoğraf çektirdikleri avludan Nakamise-dori'ye geçen "abla" grubu, yiyecek dahil, şemsiye, yelpaze, geiko perukları, takunya, kimono..., "yok, yok!" çarşıyı gezerler.

Tapınaktan ayrılıp, rehberin "-İstanbul- Eminönü, Mahmutpaşa kokulu" dediği, eski Tokyo Asakusa'da, evlerdeki kutsal niş (butsudan) ler için kutsal malzeme, ucuz erkek ayakkabısı, giysi vs. satan dükkânlar arasından öğle yemeğine giderken rastladıkları Saray Kebap'ta, koca dönerin ardındaki Kastamonulu delikanlıyla bayramlaşılır.

Kavun dilimi üzerinde sunulan suşi, herşeyi kendilerine göre yorumlayan Japonların, İtalyan yemeğine kendi tarzlarında yaklaşımları olarak değerlendirilir.

Otobüsle, İmparatorluk Sarayı Doğu Bahçesi'ne yollanan gruba rehber, "Pachinko, (slot makinesi) en büyük sektörlerden biri," diye anlatır, "bir kadının, oyuna dalıp arabada unuttuğu çocukları ölünce çok konuşuldu."

Otemachi kapısı'
ndan Doğu Bahçesi'ne giren grup, iri taşlarla örülmüş 1600'lerden kalma duvarların arasındaki geniş ve sert kavisli yolda ilerlerken rehber, "eskiden burada büyük bir şogun sarayı vardı" der. Gölet kıyısı boyunca iris, ortanca ve morsalkım bahçeleri arasından, çay seremonisi odası, aralarında zeytin ağacının da bulunduğu 47 eyaletten bitkiler bahçesi, karın ağrısına iyi gelen, her yaşlı Japon hanımın çantasında bulundurup sabahları bir tane yediği, turşusu, rakısı (ume-şu) yapılan zerdali erik arası açık turuncu, ume ağaçları, şogun sarayından kalma taş duvarlar... "İmparator, uzun sade bir binada oturuyor, doğumgünü dolayısıyla Aralık'ta saraya belli sayıda ziyaretçi alınıyor, nüfus cüzdanıyla bir ay önceden başvurmak gerekiyor, 20 Ocak'ta, ailece, balkondan halkı selamlıyorlar."

Pastel mozaikli, güneş ve müzik aletleri kompozisyonlu cephesiyle Müzik Odası önünden geçerlerken, devriye arabasının dolandığı sıra, kapanışı haberleyen anons üzerine çıkışa yönelinir. Rehberin demesine göre, "ilkokula başladığında, bir oğlan, prensesi dövünce kız okula gitmek istememiş..."

Elektronik semti
Akihabara, çok katlı binalar arasında, kaldırımlara konmuş ekranlardan animasyonların parlayıp çaktığı çok hareketli, gürültülü bir yer. Gençlerin oluşturduğu uzun kuyruk ise, anime manga seslendiren sanatçıdan imza almak içinmiş.

Mağazada, yolculuğun başından beri, -katılımcılardan elektronik mühendisi beyin, incelikle verdiği aparat desteğine karşın- "abla"nın kızkardeşinin, digital fotoğraf makinesinin, 110 volt elektrikten hazzetmeyen pillerine bir tane daha eklesek mi, arayışı sırasında, "günaydın, biraz Türkçe anlıyorum" diyerek yaklaşan Kazak tezgâhtar Orukenn, "kullan at makine en ucuz burada 819 yen, 1000'den çok dışarıda... Pilin pahası da bu... (konuşmalara kulak verip) hah, fiyatı bu..." der; "abla" grubunu, ayrılırken "konuştuğumuza memnun oldum" diyerek uğurlar.

Üst katlardaki, hediyelik eşyanın satıldığı bölüm, "abla" grubuna daha hitap eder niteliktedir; müzik CD'leri, seramik demlik ve fincan, anahtarlık, magnet vs. arasında en çok ilgiyi, dükkânların girişinde görüp, -ne işe yaradığını anlamaları zaman alan kedi biblosunun- havada salladığı sol pençesi, işletmeye müşteri ve para, sağ patisi ise sağlık ve mutluluk daveti anlamına gelen, maneki neko çeker.

Otobüsle önünden geçtikleri, şıkır şıkır kırmızı ışıklı Tokyo Tower için "1958'de Eiffel yapıldığında," der rehber, "burası ona nazire olarak yapıldı, ondan 13 m. uzundur."

Gecenin son güzelliği, yukarı-aşağı hareket ederken birbirine geçen platformlarla ustaca genişletilen daracık sahnede, tüm rolleri travestilerin oynadığı ışık, dans, ve müzik içeren, bir saatlik güzel bir gösteri. Grup gösteriye gider-dönerken metroyu kullanır, böylece Tokyo macerasına bir de metro deneyimi ekler.


İmparator Meiji hakkında güzel bir yazı:
http://indigodergisi.com/54/ee.htm

Hiç yorum yok: