11 Aralık 2009 Cuma

İkinci gün, "abla" ve küçük kız kardeş, Büyükada'dan yıllar sonra, Maldiv'lerdeki Sun Island'da, bisiklete binmeyi "hatırlarlar".

28 Kasım 2009 sabahı ada, bir gece önceki tufan provası yağmurla yıkanmış, az da olsa serinlemiş. Kahvaltıdan sonra, bilmedikleri sokakları yürüyen, bir de düzenlenme aşamasında Biological Path keşfeden üçlü, başları örtülü, uzun elbiseli Müslüman kadın işçilerin ellerindeki süpürgelerle, bir önceki gecenin yaman fırtınasıyla yere yayılmış yaprakları süpürerek kumu temizlemelerine tanık olur. Küçük kız kardeşin gözlemi: Erkek çalışanlar ne kadar neşeli, her karşılaşmada mutlaka selam vermeye, hal hatır, hatta memleket sormaya yatkınsa, kadınlar o derece çekingen, mutsuz, herhangibir fotoğraf karesine girmeme konusunda kesin kararlı...

Lobinin arkasındaki geniş alana yayılmış küçük çarşıda, ne var ne yok diye girdikleri hediyelik eşya dükkânında, rehberli turlardaki koşuşturma olmadan, yerlilerin el emeği ahşap oyma, ağaç kabuğu, kâğıt, bambu vs. ile yaptıkları, çok uluslu şirketlerin koca bir pazar/panayıra dönüştürdüğü Dünya'nın pek çok yerinde rastlanabilecek ürünleri tek tek inceler, ufak tefeklerden küçük bir yığın yaparlar. "Abla", ortasına yakın bir yerden eklenmiş, içindeki parçacıkların, çubuğun başaşağı edilmesiyle, bir önceki akşam yağana benzeyen şiddetli yağmur sesi verdiği rainstick'i çok beğenir. Bambu yağmur çubuğunun, -dükkândaki çok şey gibi- 7 USD fiyatlı etiketi, -ülkenin MRf diye anılan, yaklaşık 12 Rufiyaa'nın 1 USD olduğu ulusal parasını hiç görmeyen- üçlünün, "...para birimi 7 USD midir, nedir?" türünden şakalaşmalarına neden olur.

Ortancayı, Bursa'dan Maldiv'lere getirdiği yazılı kağıtlarını okumaya, eve yollayan "abla" ile küçük kız kardeş, Water Bungalow -WB Special Offer- seçeneğinin sağladığı ücretsiz bisikletleri almak üzere lobiye dönerler. Belli standartlara göre yapıldığından, bankonun arkasından başı ancak görünen küçük esmer görevlilerden, bir yandan yeni gelenlerin bagajlarını izlerken diğer yandan bisiklet organizasyonuna yetişmeye çalışan başı kalabalık adam, sonunda "abla" ile kız kardeşine seçtikleri bisikletleri nasıl kilitleyip, çözeceklerini anlatıp küçük birer anahtar verir, uzun zamandır bisiklete binmemiş "abla", seçtiği bisikletin selesinin çok yüksek olduğunu anla(ya)madan, ortadan kaybolur. İki kardeş, Büyükada'dan bu yana epey ara verdiklerinden -şimdilik- binmeye cesaret edemeden, düşmek için çimenlik zemin bulmak üzere, yürüterek uzaklaştıkları bisikletleriyle lobiye döner, "abla"nın bisikletini, başı daha az kalabalık birilerini bulup daha alçak seleli olanla değiştirirler. Tüm bu gel, git, adamı bul, bir daha bul hayhuyu arasında, bir kez daha bisikletini sürüyerek gitmeyi kendine yakıştıramayan "abla", Yaradan'a sığınır, seleye tüner, sonradan kollarını ince ince sızlatan bir tavırla sıkı sıkı yapışır, yola çıkarlar. Macera, -uyarı tabelalarına göre solda kalmaya özen gösterirlerse de-, frenlere hiiiiç güvenmeyen "abla"nın arada ayakları ile yavaşlattığı, sağda solda bir-iki ağaca bindirme olayı dışında, bungalov kapısına ulaşıp bisikletlerini kilitlemeleriyle, salimen son bulur.

Öğle yemeği sonrasında, bir gün önce bungalovlara yakın bir yerde denedikleri, -şnorkelle mercanlara bakanları son derece mutlu eden- derinliği 3 karışı geçmeyen, yüzmekten ziyade alçak sürünmeye benzer deniz banyosu fiyaskosu üzerine, adanın derin deniz barındıran kıyısını keşfe çıkan üç kardeş, öteki uçta, bir basınç odası ve dalış dershaneleri bulunan, ortası frangipani isimli beş yapraklı, tatlı tatlı kokan çiçeklerle yüklü alçak ağaçlı bahçesiyle, dalış okulu önündeki tabelada inceledikleri haritadan, -derinlik uyarıları kırmızı iri toplarla belirlenmiş- yüzmeye uygun kıyıyı saptarlar.

Kabuklu hayvanların değişik incelikte ufalanmış iskeletlerinden mamûl bembeyaz kumun çok yavaş derinleştiği turkuaz su, ılık... Manzara, alışılagelenin tersine, üstte fırtına grisi gök, arada puslu yeşil gür bitki örtüsü, altta nereden aydınlandığı belli olmayan beyaz kum! Puslu da olsa, beyaz kumun yerden yansıttığı son derece yakıcı güneşten korunmak üzere, uzun kollu beyaz giysi, geniş kenarlı hasır şapka ile donanmış "abla", bunca tedbire karşın dönüşte, çok hafif bir güneş alerjisi yaşamaktan kurtulamaz.

Deniz banyosundan dönüş yollarını, ortasındaki adacıkta palmiyeler olan, bir kenarında, su içinde tabureleriyle, servisin plâstik kadehlerle yapıldığı bar bulunan, iki şelaleli havuzdan geçiren kız kardeşler, hava kararırken toparlanıp, serince esen rüzgârda, havlularına sıkıca sarınıp su üstündeki evlerine dönerler. Kahve-beyaz çizgili havlularla dolaşan ada halkı, birkaç yıl önce, mayo kataloğu için fotoğraf çekmek üzere gittikleri Maldiv'lerden, tsunamiden birkaç gün önce dönen damadın dediği gibi, "bir mayo, bir havlu, bir çift terlikle..." tatili geçirmekte.

Yemekten sonra, ilerleyen saatlerde diskoya dönüşeceği belli rahat koltuklu mekânda, Maldivian Lady'nin de aralarında olduğu birer meyve kokteyli içen; gün boyu, denizden çıkıp havuza giren kardeşler, havanın yüksek nem oranı da hesaba katılırsa su içinde bir gün geçirdiklerinden uyuklamaya eğilimli bedenlerini, bir gayret lobiye atarlar. Amaçları, katılmak isteyenlerin adlarını ekledikleri, duvar boyunca asılı, Follow the Dolphins, Sunset/Sunrising Fishing, Reef Explorer, Hello Neighbours, Blue Lagoon, Village Trip to Maamigili, Dhildho, Fenfushi... gezi seçeneklerinden, bir gün önce işaretledikleri Island Discovery listesine göz atmak.

Sayfanın altında gördükleri "Note: Nudism and topless bathing is prohibited in the Maldives, please cover up your shoulder and knees when visiting local island and use mosquito repellant." ibaresinin yanına eklenmiş, omuzları açık, şortlu kadın fotoğrafı üstündeki koca çarpıyla, yanındaki kısa kol t-shirt'lü, bermudalı kadın fotoğrafındaki check işareti, "abla" gibi dil özürlüleri uyarmak amaçlı olmalı...

Hiç yorum yok: