12 Aralık 2009 Cumartesi

Maldiv'lerdeki son günlerinde, "abla" ve kızkardeşleri, yağmurda yüzerek eve vardıklarında dehşetle görürler ki, deniz en az iki karış çekilmiş!

30 Kasım 2009 sabahı, kahvaltıdan sonra kardeşler, sokak köşelerinde ayaklı kurnalarda suya döşenmiş, dayanıklı, beş kırmızı, pembe, eflatun, beyaz renkli türleri bulunan, Hatmi'ye benzeyen, uzun dişi organı ile ilginç Hibiscus (Saima) öbeğini fotoğraflayarak yürümekteyken, yerel halkın "müziğimiz" dediği özel bir sesle birbirleriyle konuşan, kargaya benzeyen siyah ile, onun beyaz beneklisi iki kuşun resmini ve ismini barındıran tabela da kayıtlara geçer: Asian Koel.

Derken, ilk gün ellerine tutuşturulmuş ada krokisini bir kez daha incelemek isteyen ortancanın işaret ettiği, üçlünün hayretle farkettiği, bir gün önce sonuçsuz şnorkel takibi yapmalarına neden olan, haritada Little Mermaid Dive Center adıyla belirtilen su sporları merkezi, adaya geldikleri gün tekneden indikleri yerde değil mi? Uzun iskeleyi katederek vardıkları geliş noktasında, önce İtalyan Lokantası dibinde, iri yengeçlerin güneşlendiği kayalar çevresinde şnorkelle dalış yapanları izleyen üçlü "orada her zaman şnorkel bulursunuz" dedikleri yere, -nihayet- ulaşır, duvarlarında sıra sıra balıkadam giysileri asılı odaların birinden, alçakgönüllü bir seçim yaparak, deneme amacıyla 10 USD'na bir takım (şnorkel, gözlük, palet) kiralarlar.

Evlerine dönüp, mayo giyip şnorkel ve su altı tek kullanımlık kamera ile kuşanıp, banyo önünden merdivenlerle denize inmeleri yarım saati aşmaz. Kurşunî renk ve ağırlıktaki havada, 3-4 karış derinlikteki suda, verandanın altına denk gelen öbekten başlayıp, kıyıya dek batıp çıkarak gözlem yapan, bir yandan şnorkel kullanmayı öğrenip, diğerine öğreten, arada da su altında, tuhaf tropik balıklardan Allah ne verdiyse fotoğraflayan üçlü, kıyıya yakın derinlikte bir zaman yüzer.

Yağmur altında dönüşe geçip, yüzerek eve vardıklarında dehşetle farkederler ki, deniz (dolunay nedeniyle olsa gerek) en az iki karış çekilmiş; giderken su altında fotoğrafladıkları mercan öbeği yarı yarıya su üstünde! Verandadan, okyanus dalgalarının gümbürdediği uzaktaki kıyıya dek turkuaz deniz, insanların dizlerine dek suda, aralarında dolaştığı kayalıklarla beneklenmiş.

Öğleden sonra, -bisiklete binmeyi öğrenmeye ikna edemedikleri- ortanca kardeşi
yine sorumluluklarıyla başbaşa, evde, okyanus manzaralı verandada bırakan "abla" ile küçük kız kardeş -ağaçlardan halâ incecik serpiştiren- yağmurun yarattığı taze, temiz, çiçek karışımı kokuların yayıldığı yollarda bisikletle gezerler.

Akşamüstüne yakın, bisikletlerini ve şnorkeli teslim eder, bir gün önce niyetlendikleri, broşürde, beden zihin ruh birlikteliği sağladığı iddia edilen, ("abla"nın masözü) Balili Ariani ile, Bangladeşli, Hintli... kızların, kokulu yağlarla, beden düğümlerine usta parmaklarıyla basınç uygulayarak yaptığı (Healing aroma massage) masaj için, yeniden spa.'ya giderler.

Akşam yemeği sonrası, ertesi sabah çok erken saatte yola çıkacak kardeşlerin, lobiye uğrayıp, -odalardaki TV'den de yayınlanan- yola çıkış talimatlarını alıp, ödemelerini yapmalarıyla geçer. Turizmin önemli gelir kaynağı olduğu ülke, bu konuda hataya izin vermeyecek biçimde uzmanlaşmış: Lobideki ekranda ertesi sabah yola çıkacakların, uçuş numaraları (ya da deniz yoluyla transfer bilgileri), oda ve kalan kişi sayısı, minibarın kapanışı, ödemelerin yapılacağı zaman, uyandırma, bagaj alım, kahvaltı ve lobiden hareket saati... incelikle, tek tek belirtilmiş.

Son gece verandadaki yatağına uzanan "abla", sabaha karşı uyandırılmadan, "ne kadar yıldız rasatı yapsam, dolunaya baksam kâr!" dese de, uykuya yenilmesi fazla sürmez.

Hiç yorum yok: