21 Eylül 2010 Salı

"Abla" grubu, Japonya'daki dördüncü günlerinde, Kyoto'ya geçer.

Bir gün önce Tepebaşı'nda Pera Müzesi kapısında buluşup, 3 Ekim'de sona erecek Japonya Medya Sanatları Festivali kapsamındaki sergileri dolaşan "abla" ile küçük kız kardeşi, düğmeli küçük bir panelde parmaklarını gezdirerek yaptıkları müziği kulaklıkla dinler, parfüm şişelerinden sıktıkları kokuyu koklattıkları sensörlerin ürettiği, her biri ayrı çiçek motiflerini izler; yanındaki masada üzerine konan nesne renginde resimlerden pano düzenleyen bir başka düzeneği, ötede, ekranına girilen motifi tişörte işleyen, bunu da naklen görüntüleyeni, karanlıkta, ellerle yönetilen gereçlerin yarattığı büyülü zemini, belli düzende düşen çelik bilyelerin armonisini, yumuşak plastik ağızlı müzik gerecini...çok eğlenceli bulurlar. Bir alt katta muhteşem manga çizimlerini içeren serginin altındaki katta oyunlar, onun da altında Japon resim sanatı Nihonga'nın en önemli temsilcilerinden Ikuo Hirayama'nın 40'tan fazla yolculuk yaptığı İpek Yolu'ndan, -Türkiye'den Ihlara, Efes, İstanbul...-, çok güzel resimlerin bulunduğu sergi, kızkardeşlere, bu güzelim ülkeyi bir kez daha yaşatır.

7 Eylül 2010, Salı
sabahı, Ryokan oteldeki, bir tarafı -başın, ensenin terlemesini önlemek amacıyla- içine tohum konmuş yastıklı, yumuşacık yer yataklarından uyanıp birer yeşil çay içen kardeşler, denizin iyice yükseldiği, her gidişte farklı tapınağa yürürler. Dönüşte, 1.995 yen'e, yandan düğmeli sade biçimli Japon önlüğü alan "abla"nın küçük grubu, balık, pirinç, yosun içeren özgün Japon kahvaltısının, daha çok meyve kısmıyla ilgilenir.

Hiroşima'ya gidecek feribota kadar, görevli hanımın eşlik edip güleryüzle uğurladığı Kyoto yolcularına, "...Kiyomori isimli bir adam, kıyıda, suya dayanıklı turuncu boyalı, selvi ağacından Şinto kapısını yaptırır," diye anlatır rehber, "o dönem korsanlar, adalar arası ticareti baltalıyorlar. Kiyomori, korsanları da dahil ederek "tüm denizcilerin tanrısı bu adada oturuyor" diyor, böylece birlik ve gelişme sağlanıyor. ...Bu adanın en büyük sorunu erken kapanması, Japonlar akşam yemeklerini 18:00'de yerler. Adanın arka tarafında yerleşik 1500 kişi yaşar, 6 Budist tapınağı, 3-5 kişilik sınıflı bir de ilkokul vardır, istiridye tarımı yaparlar. "

"İmparator ailesinin geldiği söylenen Güneş Tanrıçası Amaterasu, kardeşinin kötü işlerinden yılıp bir mağaraya saklanıyor, Tanrılar çıkmasını sağlamak için mağara kapısına bir ayna koyuyorlar, bu gelenek tapınak girişlerine konan yuvarlak metal ya da aynayla sürdürülüyor. Amaterasu'nun evi İse Tapınağı'nda, imparatorluk nikâh törenleri en saf biçimde yapılıyor. Yalnızca prens, prenses ve dini görevlilerin katıldığı törende, ilk çocuk oğlan olsun diye,
gelinin karnına sasaki dallarıyla vurdular. Prenses Masako, 4-5 yıl sonra -aşk çocuğu anlamına- kızı Ayko'yu doğurdu. Tarihte 9 imparatoriçe var, 1868'de taht kızlara yasaklandı, yasayı tam kızlara göre değiştireceklerdi ki, 40 yaşındaki eltisi bir oğlan doğurdu..."

Binecekleri -bu kez Nozomi 204- Kurşun Treni beklerken Hiroşima İstasyonu'nda dolaşan "abla" grubu, kapısında orijinal sinyal lambasıyla çok şirin, oyuncak trenlerle ilgili akla gelebilecek herşeyin yanısıra, kondüktör şapkaları da satılan dükkân ile karşısına kurulu oyun parkına gözatarlar.

11:37'de hareket edip, rehberin çerez ikramına bira ekleyerek yaptıkları yolculukla 13:14'te Kyoto'ya varan grup, Kyoto İstasyonu'nun 1 otel, 1000'den fazla restoran barındıran devasa binasındaki bir İtalyan restoranında öğle yemeği yer, Budist, 33 kez/aşama/görünüm anlamına Sanjusen-Gen-do Tapınağı'na giderler:

"33, reenkarnasyonun bitiş sayısıdır, kişi 33 görünümle Dünya'ya gelir gider. Ortada lotüs üzerinde oturan Buda'nın 11 sağ 11 sol kolu var, aydınlanıp ışığa karışmış olduğu için başında hare yok, ardındaki 1001 Buda heykelinin başından ışınlar çıkması, onların aydınlanmaya birer adım kalmış Bodisatva'lar olduklarını gösterir. Diğer yanlarda Yön Tanrıları ve muhafızlar var. Tapınak son halini 1333'te aldı. Ok yarışmaları bir ritüeldir. 3 gün aralıksız 24 saat ok atarlar. ...Yarışmada 15 yaşında bir oğlan 120 metre ok atmış, binanın boyunu böyle saptamışlar."

"Budizm her insanın içinde bir tohum vardır, kiminde kıvılcım bir çakar aydınlanır, kimi çalışıp meditasyonlarla ulaşır, kimi hiç ulaşamaz der. Konfüçyüs, itaat, sadakat ve ataya saygı başta kurallarla yaşamayı önerir; Tao, kurallar kondukça insanın özünden uzaklaştığını, kirlendiğini söyler. Şogun döneminde, ana-babaya itaatsizlik ve şiddet, patrona saygısızlık, bir de zimmete para geçirmenin cezası ölümdü."

Kyomizu-dera (Kutsal Su) Budist Tapınağı, ejderli arınma yalağı önünden geçen grup, "beylerin, eşlerinden başka hanımlarla birlikte olmamalarını garantiye alan" zincirle bağlı metal takunyaların başında epeyce eğlenir.

Aşağıda, sıraya girmiş bir çok kişinin ulaşmayı beklediği, yukarıdan akan kutsal Üç Su Çeşmesi'ne bakan, Sahne denen taraça, sık bitki örtüsüyle muhteşem bir manzara sergilemekte. Japonlar birşeyi çok istediklerinde "...kendimi, tapınağın sahnesinden atacak kadar çok..." derlermiş.

Yağmur altında, irili ufaklı birkaç kutsal mekân arasından geçip, gözleri kapalı bir genç kızın, halatla çevrili bir taşa ulaşmaya çalıştığı küçük platforma varan gruba, rehberin anlattıkları: "Halatla çevrili taşlar arası 18 m., birine dokunduktan sonra, gözleri kapalı diğerine ulaşıp dokunan, hayatının aşkını bulurmuş"

Kutsal su kuyruğunu geçip, yağmurla puslu, taze toprak kokulu bahçeler arasında ilerlerken rastladıkları, kırmızı minik birer önlük bağlanmış irili ufaklı taş kabartmaların "0-1 yaş arası ölen bebeklerin koruyucu Buda'sına..." olduğunu aktaran rehber, "eskiden gömme vardı, sonra ölülerini yakmaya başladılar, küller kavanozlarda saklanıyor" diye anlatır; "Ağustos'un 15'inde, Obon gününde Ohaka mairi denen mezar ziyaretleri yaparlar."

Akşam yemeği, seyahat acentesinden bir güzellik: Bir yakitori restoranında tavuk çöp şiş ve bira.

Hiç yorum yok: