14 Kasım 2009 Cumartesi

30 Ekim 2009, "abla"nın Dalaman seferi dördüncü günü: Çınar'da kahvaltı, Marmaris, İçmeler, Kız Kumu, DHMİ'nde brifing

"Abla"ve kız kardeşi, teyze ile kızı dörtlüsü, sabah havanın açık olmasından yararlanarak, -yörede neredeyse gelenekselleşmiş- açık hava kahvaltısı için Çınar'a giderler.

Bodrum, Muğla ve Yayla Evi tarzında evlerin yanısıra, Denizli'de termal tesisleri bulunan Çınar Restaurant bir masal mekânı; ulu çınarlar altında, minik köprülerle bağlanmış adacıklardaki, birbirinden güzel kedileri gagalayan haşin tavukların çevrelediği masalarda, kahvaltı adına yok, yok!

Hiç üşenmeyen kuzenin arabasının burnu bu kez, -azıcık kuzey- doğuya yönelik. İlk durak, Datça'ya giden feribotun kalktığı iskele yanındaki, -60'lı yılların başında, "abla"nın babası Marmaris'e kaymakam olarak atandığı yıllarda, yolu olmadığından, motorlarla gelip, paçaları sıvayıp denizden yürüyerek ulaştıkları-, tabelada yazılı adıyla Marmaris Günnücek Millî Park Günübirlik Ormanı. İlkokula Marmaris'te başlayan "abla"nın, yöreyle ilgili anıları, babasının çektiği dialarla tazelenmese unutulup gidecek. Çınara benzeyen yapraklı Sığla Ağacı'nın kurumuş kabuğu yakılarak elde edilen tütsü anlamında Günnük, sık ağaçlı ormana adını vermiş. Önleri sıra yürüyüp, kendini yerlere atarak sevilme talep eden sırnaşık Sarman'la birlikte iskeleye yürüyen dörtlü, yelkenlilerle nakışlı geniş bir Marmaris panoraması yakalar.

Marmaris'te ikinci ziyaret noktası, İçmeler: Teyzenin anlatmasına göre, "40 bardak içenin bir testi kapıp ağaçların ardına koştuğu", içeriyi temizleme özelliğine sahip şifalı suyun, -zamanında yalnızca motorlarla ulaşılan- kaynağını soruştururken, bir ara deniz suyu ve hatta yapılaşma sırasında kanalizasyon karıştığı bilgisi edinen dörtlü, "limana doğru yürüyün, orada olabilir" önerisine uyar, dağın yamacına dayalı liman dibinde rastladıkları, Bodrum taşı ile kaplanmış, iki oluktan akan köpüklü suyun bu olabileceğine hükmederler. "Abla"nın şöyle bir tattığı su, hafif tuzlu, -sanki biraz da Van Gölü suyunu hatırlatırcasına- sodalı... Kıyıda turistler güneşe açılmayı sürdürürken, tesisler ikişer üçer kapanmakta.

Ardarda dizili oteller, evlerle Marmaris'e eklenmiş İçmeler'den dönüşe geçen grup, bir aralık yakalar; küçük kız kardeş, dialardan hatırladıkları Yalancı Dede'nin yattığı yatırın bulunduğu, uzaktan boğaz gibi göründüğünden Yalancı Boğaz'ın fotoğraflar.

İçmeler tarafından girişte, pasta dilimine benzeyen formuyla bir pizza dükkânı "abla"ya, -23 yıl önceki ziyaretlerinde tazelenen-, 45 yıl önceki Sini'yi anımsatmakta... Taksi durağında konuştukları şoförün, karşısındaki otelin bu ismi taşıdığını söylemesi üzerine, iz üzerinde olduğunu düşünen "abla", yakınlarda olduğunu hatırladığı kaymakamlık lojmanına, sora sora ulaşır. İyi ki, 23 yıl önce buralara gelmiş, küçük kız kardeşin doğduğu, bahçesinde, babasının, masasındaki küllüğü model alarak yaptırttığı küçük kırmızı balıklı bir havuz bulunan, başlarda tek katlı bitişik iki bina iken sonraki ziyaretlerinde iki katlı olduğu için tanımadıkları lojmanı görmüşler! Bahçe yok olmuş, daracık alana da olabildiğince büyük, arkası garajlı, girişi polis kulübeli yeni bina kondurulmuş.

Lojmanın, papatyalı bahçe çiti dibinden kaldırım, cadde, kumsal, deniz düzeninde, uzaklıklar aynı kalmış olsa da, tertemiz denizi dahil, çocukluklarının, kırmızı beyaz şemsiyeli derme çatma tahta kabin dekorlu plajda yanıp da soyulmasınlar diye limonsuyu, zeytinyağı karışımına bulanıp 8 ay sudan çıkmadıkları bâkir Marmaris'inden hiç iz yok...

Günün üçüncü durağı, aşağıdan görülmediğinden, önce tepeye çıkıp fotoğrafladıkları, Marmaris-Orhaniye Kız Kumu: Bir kaç masa ile girişte satıcının, kız kumundan yapıldığını söylediği düdüklü testi ve hediyelik yığılı tezgâh berisindeki tabelada yazılı şekliyle,
Kız Kumunun Hikayesi
:
3 bin yıl önce Baybassos Kentinin kralı uzun savaş günleri sonrası savaşı kaybetmiş, kenti ele geçirilmiş ve öldürülmüş. Baybassos Krallığının güzeller güzeli prensesi korsanlardan kaçmak ister. Prenses yüzme bilmediğinden eteğine kum doldurur ve karşı kıyıya geçmek için eteğindeki kumları serperek kendisine yol yapmaya çalışır. Fakat gece yönünü kaybettiği için eteğindeki kum bitince boğularak ölür.


Çok tuhaf doğal oluşum, kuzen, karşı kıyıdaki otelden suya girip koyun ortasına kadar yüzdüğünü, oradan 600 küsur metre genişliğindeki bir bant şeklinde, derinden yükselen toprak parçasına çıkıp yürüyerek diğer kıyıya çıktığını anlatmasa, akıl alır gibi değil! "Abla" grubu, çaylarını içerken gelen, biri kadın iki kişi kıyıdan uzun süre yürüyerek ve halâ dizlerine dek suda, duruma kanıt oluştururlar. Kız Kumu, ilk fırsatta bu durumu bizzat test etmek isteyen "abla" tarafından listeye eklenir.

Gün batarken kuzen, çok eskiden bataklık olan ovayı kurutmak üzere dikilen iki sıra sık, ulu, geniş gövdeli okaliptüs arasındaki, iki aracın ancak geçebileceği genişlikte, otoyola paralel giderken belli belirsiz seçilen yola girer. "Abla" ile kız kardeş için -mutlu çocukluk anılarına döndükleri, babalarının dialarının kıdemli modeli- bir çeşit zaman tüneli yol, bu kez digital makinenin, video kayıt marifetiyle kaydedilir.

Akşam yemeğinden sonra, teyzeyi İstanbul'a yolculamak üzere havaalanına giden dörtlü, sakin iç hatlar salonundan günün son uçağına binen teyzeyi uğurlar, şef kuzenin, önlerinde radar görüntüsü yansıyan ekranlarla çalışan, iniş kalkışları kontrol eden grubuyla tanışmak üzere kontrol odasına giderler. Aralarındaki en deneyimli, taze baba, sıcakkanlı genç adam, "abla" ile küçük kız kardeşe ayrıntılarıyla ne yaptıklarını, ekran üzerindeki küçük işaretleri tek tek anlatarak açıklar. Ne varki, tüm bastırmalarına yüzünde hafif bir tebessümle direndiği "abla"nın "Dalaman semalarında UFO'lar?" konulu sorularına yanıt vermez, Nuh derse de Peygamber demez!

Hiç yorum yok: