1 Ekim 2009 Perşembe

"Abla"nın Endülüs-Fas Gezisi, 2. Gün: Tapas Hezimeti

20 Eylül 2009 Pazar sabahı saat 05:00'te uyan(dırıl)an katılımcılar, lobide, 06:15'te Granada'ya gitmek üzere havaalanına ulaştırılmayı beklerken, Şeker Bayramı 1. günü dolayısıyla mahmur biçimde bayramlaşırlar. "Abla", -daha önce kardeşlerininkini verdiğinden- elini öptüğü teyzesi ile kuzenine birer küçük paket vampir dişi şekilli, yumuşak şeker verir; nasıl kullanılacağını gösterirken, küçük grup uykudan biraz daha sıyrılır.
Gittikleri her yerde, yerel para birimi ile ilgili ilk fikri magnet fiyatına bakarak edinen "abla"nın küçük kız kardeşi, İspanya'nın para birimini/değerini 1 magnet=3 Euro şeklinde saptar. Kendisini, ailenin Seyahat Gurusu ilân edeli, "abla"nın "haklı gururumuz" dediği küçük kız kardeş, kasa olmak angaryasını yüklenmekle kalmaz, her ihtimale karşı ablalarına bir miktar para dağıtır. Havaalında, damadın siparişi Sangria (1 lt.4,5 Euro) alışverişi sonrası, 8:15'te Barcelona'dan havalanıp, 9:40'ta Granada'ya konan katılımcıları, bulutlu ve serin bir havada, yerel rehber Susana karşılar.

Rehberler önde, grup arkada, ilerlerken Susana'nın anlatıp grup rehberinin çevirdiklerinden "abla"nın defterine not düşülenler: Narlarla süslü çeşmeyi işaretle "Granada'nın sembolü nar... Şehir, -Muaviye soyundan olanlar anlamında- Emeviler tarafından 711'de kurulmuş... Bir ara başkent olarak kullanıldıysa da 1031'de gerilemeye başlar... Kastilya Kraliçesi İsabel ile Aragon Kralı Ferdinand'ın evliliği ile güçlenen Hıristiyan birliği 1492'de Berberîlere son verir. Şimdi Müslüman/Hıristiyan noktasına, Cabrera'ya gidiyoruz..." Grup, Nemrut Döner Kebab önünden geçerek, Kutsal Katolik Krallar anlamında Calle Reyes Catolicos'a ilerlerken Susana devam eder "Granada öğrenci şehri, 250 bin nüfusun 60 bini öğrenci... -Manolyalarla çevrili, küçük alan, Plaza del Carmen'de- Ana kilise, 17. yüzyılda Darro Nehri'nin taşmasıyla kenti yok eden selden geriye kalan tek bina, kilise üzerine inşa edilir, nehrin de yatağı değiştirilir."

Grup, -sıcakla mücadelede etkili yöntem- dar sokaklardan geçerek, ahşap ve taş işçiliğiyle süslü bir kervansarayın kapısı önünde durur: Corral del Carbon. Hispanik Müslüman tarihin izlerini taşıyan 14. yy. yapısı, yüksek duvarlarla çevrili; ortasında bir kuyu bulunan avlu, sütunlara sarılıp avlu üzerindeki ağa yayılmış asmayla gölgeli. Üst katlar konaklama, alt katlar ise zamanında ahır olarak kullanılırken, şimdilerde kitap, elsanatları pazarlanan ufak dükkanlara dönüşmüş. Giriş kapısı üzerinde Allah'a adanan hitap işli. Lübnan kökenli bilinen sedir -Emeviler de burada dikmişler- tuğlalar arasında varlığını korumakta...

Sırada, Suk denen Arap pazarı var; üst katlarında yaşanan, daracık sokaklara yayılmış, rengârenk şalların salındığı loş dükkanların önünden tek sıra yürüyerek minik bir alana çıkan gruba, Susana, cephesi çiçekli seramik saksı ve vazolarla, panolarla süslü güzel bina önünde, seramiklerde resmedilen Azize'yi göstererek, "Bakire Angustias, Granada'nın koruyucusu" der, daha çok gümüş ve ipek ticareti yapılan pazarın, zamanında geçirdiği çok büyük yangından, sadece üç sokağı kurtulabilmiş.

Hıristiyanların, Müslümanlardan kalan 500 bin kitabı yaktıkları Plaza de Rambla'da, Bâb (kapı)dan gelme Bib Rambla (nehir kıyısı), şehrin 26 kapısından biri. Meydanın bir kenarında
Hıristiyan Üniversitesi Colegio Catolico var.

Plaza de las Pasiegas; cami yerine 17. yy'da yapılan, Dünya'da 5. büyüklükteki Katedral'in mimarı Alonso Cano. Barok etkisinde olmasına karşın sade; büyüklüğü, daracık meydanda çok daha anlamlı gelen görkemli cephesinde, madalyonlar içinde dinî içerikli kompozisyonlarla, sağda ve solda, Meryem'in kuzeni İsabel'in Vaftizci Yahya'dan hamile kalışı ile Meryem'in ölümü, ortada ise kutsal ışığın sızdığı kutsal hamilelik sahnesi işlenmiş. "İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğu" fikrine sıcak bakmayan Luthercilik yükselirken, Katolikler'in bir anlamda ağırlık koyması şeklinde değerlendirilebilecek Katedral'in alnında AVEMARIA yazılı. 100 yılda bir tekrarlanan büyük deprem sonrası, mevcut kuleye bir ikincisi eklenmemiş. Grup, yaptıkları muhteşem müzikle klâsik gitaristler, adım başı adım başı kıvrak flamenko dansçılar arasından Katedral'in, Fernando'nun F'si ve İsabel'in Y'siyle süslü diğer cephesine geçerler. Susana'nın demesine göre, Hıristiyanlar, camiler dışında tüm yapıları korumaya çalışmışlar, hastane ise terkedildiği için yıkılmış.

Kraliçe İsabel'e projesini sunan
Kolomb Anıtı önünde, Plaza Nueva'da 13:45'te buluşma kararı alıp dağılan gruptan, Tapas'ın ne olduğu merak ettiği için ayrılıp Tapas Route'a yönelen, güzel bir ara sokakta, bir köpeğin bakındığı balkonun karşısındaki masalara yerleşen "abla" grubu, bir hezimet yaşar; Tapas "meze"dir, aralıklarla masaya gelir, bira vb. içkiyle tüketilirken, küçük grup birer porsiyon tapas yemekte ısrar edince bir anlaşmazlık yaşanır. Sonunda sarımsaklı mantar, balık ya da domuz eti, salata, patates...le dolu birer koca tabak tapas ve birer bira için ortalama 10'ar Euro ödenir. Grupla buluşulur ve -kırmızı anlamına Al Hambra- Elhamra Sarayı'na doğru yola çıkılır.

Grup, kırmızı renkli kale bedeni boyunca yükselerek yürürken, Emevîlerin, -yanlarında getirdikleri- portakal bahçelerini sulamak için Darro Nehri'nin yatağını sarayın kurulduğu tepeye yönelttiklerini anlatan rehber, ilk olarak Nazarîlerin, 1230'da burada işe koyulduklarını söyler. Elhamra Sarayı'nın başlangıcı 1240; 23 sultanın saltanatı boyunca, 250 yılda inşa edilmiş. 1492'de, Ferdinand ve İsabel şehrin anahtarını alıp camileri yıkarlar ve bir Fransisken Merkezi kurarlar. Ferdinand'ın oğlu 5. Karl'ın, karısının hastalığı ve parasızlık yüzünden yarım kalan saray, üstü açık biçimde bitirilir. Havuza ağzından su akan -aslında beyaz- mermer aslanlardan birini restorasyon öncesi ve sonrası ile gören grup, Müslümanlar zamanında Mahkeme Salonu olarak kullanılan, Hıristiyanların sonradan şapele dönüştürdüğü salona geçer. Evsizlerin bir dönem kullandığı, ateş yaktıkları odalarda, kurtarılan beyaz seramik, zeminde tuğla döşeme, duvarlar yarıya dek seramik mozaik, balkon tavanı çam oyma, sedir taşıyıcılar, muhteşem!

Sekizgen planlı iç avlunun mukarnaslı taş işçiliğindeki ustalık, Aslanlı Çeşme'yi de yaptıran 5. Muhammed'in "İslâm Dünyasında hiçbir fasad yoktur ki, buradan güzel olsun!" deyip, bunu duvara işletmesine neden olur. Araplar ve sonraki dönemde önemli konukların ağırlandığı, vitray ve ışık oyunlarıyla bezeli, 8 bin parça ahşaptan oluşmuş tavanıyla Politik Bina; restorasyon sırasında parçalar arkasında bir koda rastlanır, deşifre edildiğinde -şimdilerde tamamiyle solmuş- orijinal renkler hakkında bilgi edinilir. Simetri, armoni ve tabii matematik hâkim tavan resmi, cennetin yedi katını anlatır. Başlıca model, oda planlarında da görüldüğü gibi kare, yazı keskin hatlı Kûfi, ağırlıklı renk kobalt, lâpis lazuli, altın varak...Yerden ısıtma kullanılmış. Ana kapı karşısına, bahçeye, yansıma yoluyla ihtişamı artıran uzun bir havuz konmuş. Grup, Mutluluk Bahçesi Sarayı (Aslanlı Saray) geçerek, aynı zamanda mimar da olan Sultan 5. Muhammed'in, pencereleri Granada'ya bakar biçimde yerleştirdiği, izdüşümündeki oluklu minik havuzla doğal klima yaratan sekizgen kubbeli odaları geride bırakır.

5. Karl'ın yaptırdığı -tamamıyla Hıristiyan- oda tavanında kendini övdüğü yazılar var. Washington Irving,1829'da gezip, hakkında yazılar yazdıktan sonra saray, evsiz işgâlinden kurtarılır, restorasyon başlar.

Beş taraçaya yayılan, narenciye, ıhlamur, mazı, servi, defne... ağaçlı, nilüferli havuzların dizildiği, bir botanik bahçesi çeşitliliğine sahip çiçekleriyle, geometrik düzende İtalyan tarzı bahçeler, sarayın tüm beslenme ihtiyacını karşılayıp, Sultanların sükûnetini sağlamış. Herşeyi yaratan Allah'a adanmış anlamında Generalife'de, 1. terasta ahırlar, 4.5. teraslarda Sultan ve ailesi ile askerler bulunur. Doğal su akışı, Hıristiyanlar zamanında mekanik olarak artırıldığında, şırıltı gürültüye dönüşmüş. Uzun havuzlu bahçenin duvarına, destekle tutturulmuş kuru ağaç, son Sultanın eşi ile sevgilisinin buluşmalarının tanığı...

3 saatlik tur sonrası yorgun düşen grup, otelde yemek yerken, birden ortaya çıkan siyah kadife, yerel giysili adam, klâsik flamenko parçalarını da barındıran, CD'lerini masalara bırakır, gitarlarıyla neşeli parçalar çalarlar.

Hiç yorum yok: