27 Eylül 2009, Pazar sabahı 7:30'da, zeytinin -bol baharatla- yer aldığı güzel kahvaltı sonrası, motosiklette eşarplarını dalgalandırarak yol alan iki kız, sokaklarda duvar diplerinde kediler, köpekler arasından, memlekete dönmek üzere Marakeş'ten Kazablanka'ya yol alan mahmur grup, acente ile ilgili sorun dolayısıyla bir özür konuşması yapan Muhammed'i dinler.
Havaalanı'nda "abla"nın sonradan, adını not etmediğine pek hayıflandığı bir heykeltraşın eserleri sergilenmekte. Hangi havayolu belli değil hosteslerin giysilerini tamamlayan kırmızı -fesi hatırlatır- başlık yanından inen, boyundan dolaşarak salınan beyaz tül şal "abla"ya pek estetik gelir.
Alışveriş yapıp, ödeme için oyalandıkları bankoda, küçük kız kardeşin çantasına gözünü dikmiş genç adam, kısa bir gerginliğe neden olur; mesele anlaşılınca, Güneydoğu'dan buraya, yeni bir yaşam kurmaya gelmiş gencin macerası sevgiyle dinlenir, hayır dua ve iyi şans dilekleriyle vedalaşılır.
Alışveriş biter, bitmez görünen bekleme biter, grup havalanır; evrak doldurma bitmez. Uçakta -olası- domuz gribi vak'alarıyla ilgili prosedür gereği, birlikte yolculuk ettiğiniz kişiler, herhangibir gelişmede bilgilendirilecek kişi, adres vs. içeren bir evrak daha doldurulur.
Daha önce izlediyse de hatırlamayan "abla", Tom Hanks'in Big filmini izler, beğenir. 21:00 sularında Yeşilköy'e inen, bavullarını beklerken vedalaşan gruptan "abla" evine Burhaniye'ye, ortanca Bursa'ya, kuzen Küçükkuyu'ya yola devam etmek üzere metro ile Esenler'e giderler.
1999'da, bir grup arkadaşla, aralarından birinin bir dergiden bulduğu trekking parkuru İstanbuldere'de yürüyüş yaparken, kaygan kayalar arasına düşüp kuyruksokumunu inciten "abla", tadilât, tamirat türü işler için yazlığına giderken yanındaki koltukta oturan, tüm ustaların, yerel halkın kendisini kazıklama, dolandırma konusunda sözbirliği ettiğine inanıp sızlanan yaşlı hanım mı, sızlayan kuyruksokumu mu daha kötü, karar veremez.
Yarımşar saat arayla bindikleri otobüslerle sürdürdükleri yolculuklar, ertesi sabahı bulur.
Bir önceki gün 7:30'da Marakeş'ten ayrılan "abla", 24 saat sonra Karaağaç'ta, ortancanın telefonla haberdar ettiği -ailenin taksisi- Ali Bey tarafından karşılanır; sitenin bayram ve sonrası haberlerini aldığı kısa bir yolculukla, 2005'ten beri yaz-kış oturduğu, sert poyrazın beyaza boyadığı denize bakan evine ulaştırılır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder