24 Eylül 2009, Perşembe sabahı, kahvaltıda, bir tuhaflık sezen "abla"grubu, önceki gece bir hanımın rahatsızlanması üzerine, tur rehberiyle katılımcılardan baba-oğulun, tekinsiz Tanca gecesinde eczane arama macerası yaşadıklarını öğrenirler.
Grubu, "sabah-ül nûr" diyerek karşılayan yerel rehber Muhammed bu kez, kapşonlu sarı (Türkçede dendiği şekliyle cilbab) cellabe ve sarı terlik, yerel giysiler içinde. Fas'ın başkenti Rabat yolunda, Muhammed'in anlatıp, tur rehberinin çevirdikleri: "Fas bayrağı, kanı simgeleyen kırmızı zeminde, islâmı, teslimiyeti ve barışı temsil eden yeşil, içi boş, beş köşeli yıldız... İspanyol kıyımından kaçıp daha sonra İsrail ve Amerika'ya kayan 5 bin Yahudi burada hoş karşılanmış... %70 kapalı görünse de baş kapamak zorunlu değil... Fas nüfusu 43 milyon, 1.5 milyonu Fransız ve İspanyol, Katolik Hıristiyan... Kazablanka en kalabalık 6 milyon, Rabat 2,5, Fes 1,5 milyon... Kısa boylu açık renkli Berberîler nüfusun %70'ini, uzun boylu koyu renkli Araplar %30'unu oluşturuyor... Ölmekte olan Swahili de dahil, pek çok lehçe konuşuluyor... Eğitim zorunlu değil, kızlar daha eğitimli... Fosfat, tarım, turizm gelir kaynakları... İlk koloni M.Ö. 1000'lerde Fenikeliler'ce kurulmuş, ardından Romalılar, İspanyollar gelmiş... 1912-56 arası Fransa ve İspanya'ya verilen imtiyazlar yüzünden toprak kaybı yaşanmış... 1953'te ülke, Fransız sömürgesiyken, Atatürk'ü örnek alan 5. Muhammed, bağımsızlık hareketi başlatıyor. Fransızlar başa kukla bir paşa koyup, 5. Muhammed'i Madagaskar'a sürgüne yolluyorlar, Fas bağımsızlığını 1956'da kazanıyor."
Geçiş döneminde olduğu söylenen ülkenin her yanı şantiye. Şimdiki sultanları, otelde, lobide asılı resminde, masa başında oturur görülen, temiz yüzlü genç adam, 6. Muhammed... "Atletizmde uluslararası isimleri var... Gelir durumu, komi 350, öğretmen 600, doktor, avukat 2500-4000 Euro kazanıyor... Parlamentonun 340 üyesinden 39'u kadın, 5 de kadın bakan var, genel seçimler beş yılda bir... 6. Muhammed'in annesini kimse tanımazken, okurken tanıştığı orta halli bir ailenin kızı, eşi Semra'yı herkes tanıyor... Sultanın kardeşi ile oğlu arasındaki taht sırasını halk oylayacak... Tarlalarda sarı görünenler İspanyol kavunu..."
"Abla"nın pek beğendiği gazlı elma suyu alışverişi yaptıkları mola sonrası, benzincideki TIR'lara ilişkin, "İspanyollar buradan çok ucuza sebze, meyve alıyor, Made in Spain diye etiketleyip Avrupa'ya ihraç ediyorlar" açıklaması yapan Muhammed, yola Kuzey Afrika Pop'u Rai dinleyerek devam ederken gruba, yol boyu dizili ağaçların dibinde tabakalar halinde üreyen mantarın kesilerek şişe mantarı üretildiğini, İspanya'ya satıldığını anlatır.
Girişinde 300 hektarlık mantar ağacı bahçeleri bulunan Rabat, -Budapeşte'de olduğu gibi- Bouregreg Nehri'nin ikiye böldüğü bir kent.
Grup, Büyükelçiliklerin bulunduğu zengin mahalleden geçerek, iki yana simetrik olarak yerleştirilmiş Moorish tarzı mozaik seramik çeşme ile İtalyan mermeri fıskiyeli havuz; kapı dibinde küçük toprak alanda, eşinen beyaz atlar üzerinde, kırmızı pelerinli, beyaz giysili iki askerin nöbet tuttuğu giriş kapısından girerek, tepesini, yeşil sırlı seramik kaplı pırıl pırıl piramitin örttüğü, giriş kapısında elinde sedef kakmalı tüfeğiyle, kırmızı pelerin, beyaz giysi, tozluk, Berberî askerinin nöbet tuttuğu mozoleye ulaşır. 5. Muhammed, 2. Hasan ve 2. Hasan'ın kardeşinin yattığı (6. Muhammed'in de defnedileceği) mozolenin giriş katı, alt katta mezarların görüldüğü, üstü çok zengin vitray, mermer işçiliğiyle süslü kubbenin örttüğü, dört ayrı çıkışı olan çepeçevre bir balkon.
12. yy.'dan kalma sütunlarla, avlunun bir kenarındaki duvarlar, Hasan el Muvahhit'in ölümü üzerine yarım kalan camiye ait. 1968'de 2. Hasan'ın yaptırdığı cami, avlunun diğer yanında. Avluyu, ortasındaki büyük, oymalı, fıskiyeli havuz süslemekte...
Geçiş döneminde olduğu söylenen ülkenin her yanı şantiye. Şimdiki sultanları, otelde, lobide asılı resminde, masa başında oturur görülen, temiz yüzlü genç adam, 6. Muhammed... "Atletizmde uluslararası isimleri var... Gelir durumu, komi 350, öğretmen 600, doktor, avukat 2500-4000 Euro kazanıyor... Parlamentonun 340 üyesinden 39'u kadın, 5 de kadın bakan var, genel seçimler beş yılda bir... 6. Muhammed'in annesini kimse tanımazken, okurken tanıştığı orta halli bir ailenin kızı, eşi Semra'yı herkes tanıyor... Sultanın kardeşi ile oğlu arasındaki taht sırasını halk oylayacak... Tarlalarda sarı görünenler İspanyol kavunu..."
"Abla"nın pek beğendiği gazlı elma suyu alışverişi yaptıkları mola sonrası, benzincideki TIR'lara ilişkin, "İspanyollar buradan çok ucuza sebze, meyve alıyor, Made in Spain diye etiketleyip Avrupa'ya ihraç ediyorlar" açıklaması yapan Muhammed, yola Kuzey Afrika Pop'u Rai dinleyerek devam ederken gruba, yol boyu dizili ağaçların dibinde tabakalar halinde üreyen mantarın kesilerek şişe mantarı üretildiğini, İspanya'ya satıldığını anlatır.
Girişinde 300 hektarlık mantar ağacı bahçeleri bulunan Rabat, -Budapeşte'de olduğu gibi- Bouregreg Nehri'nin ikiye böldüğü bir kent.
Grup, Büyükelçiliklerin bulunduğu zengin mahalleden geçerek, iki yana simetrik olarak yerleştirilmiş Moorish tarzı mozaik seramik çeşme ile İtalyan mermeri fıskiyeli havuz; kapı dibinde küçük toprak alanda, eşinen beyaz atlar üzerinde, kırmızı pelerinli, beyaz giysili iki askerin nöbet tuttuğu giriş kapısından girerek, tepesini, yeşil sırlı seramik kaplı pırıl pırıl piramitin örttüğü, giriş kapısında elinde sedef kakmalı tüfeğiyle, kırmızı pelerin, beyaz giysi, tozluk, Berberî askerinin nöbet tuttuğu mozoleye ulaşır. 5. Muhammed, 2. Hasan ve 2. Hasan'ın kardeşinin yattığı (6. Muhammed'in de defnedileceği) mozolenin giriş katı, alt katta mezarların görüldüğü, üstü çok zengin vitray, mermer işçiliğiyle süslü kubbenin örttüğü, dört ayrı çıkışı olan çepeçevre bir balkon.
12. yy.'dan kalma sütunlarla, avlunun bir kenarındaki duvarlar, Hasan el Muvahhit'in ölümü üzerine yarım kalan camiye ait. 1968'de 2. Hasan'ın yaptırdığı cami, avlunun diğer yanında. Avluyu, ortasındaki büyük, oymalı, fıskiyeli havuz süslemekte...
Eski şehir surlarını izleyerek, metro inşaatı, üniversite yanından geçerek, sultana ait, toplam 1 şato, 24 malikane ve 19 saraydan, sultanın annesinin kaldığı, geniş havuzlu bahçelerle süslü sarayın ana girişi, bir seremoni yüzünden, kırmızı başlıklı (hizmetli), mavi başlıklı (şehir polisi), yeşil başlıklı (jandarma) görevli kalabalığı arasında fotoğraflanır.
Öğle yemeği, sörf yapılan, balık avlanan, ucunda bir fener bulunan Atlantik Okyanusu kıyısında, denizin vurduğu, havası tuzlu sisle puslu, falez manzaralı bir lokantada yenir. Balık, kalamar, kabuğu içinde jumbo karides, -dondurmamsı- halva: (yaklaşık) 100 dirhem.
15:45'te yola çıkıp 16:45'te Kazablanka'ya varan grup, Muhammed'den, tur rehberinin aktardıklarını dinlemeye devam eder: "Çok eşlilik 2. Hasan zamanında kaldırılmış ve kadınlar miras üzerinde erkeklerle eşit haklara sahipler... 1515'te Portekizliler'in kurduğu Dar ül Beyza, Beyaz Ev anlamına gelen Kazablanka, endüstri merkezi, ekonomik başkent... -1943'te, film, senaryo, yönetmen dallarında Oscar alan, Michael Curtis'in yönettiği Ingrid Bergman (Ilsa), Humprey Bogart (Rick)'ın oynadığı, Ingrid Bergman'ın, ayrılık acısıyla, şarkılarını çalmasını istediği piyaniste "bir daha çal Sam" sözüyle de belleklerde- Casablanca filminin tümü Hollywood'da çekilmiş, burada Rick's Bar diye bir yer yok, yakın zamanda Amerikalı bir kadın, isim hakkını alarak Rick's Cafe açmış... Kurşunsuz benzinin litresi 1.8 TL, petrolün %40'ı Libya'dan, %60'ı diğer Arap Ülkeleri'nden geliyor... Oilibya Kaddafi'nin oğlunun firması... Volvo, Nissan araba fabrikaları... Türk dizileri, klipleri hayranları, Türkiye'ye gelmek, gezip görmek istiyorlar..."
Faslıların Dünyanın en büyük camii dedikleri 2. Hasan Camii hakkında, kısa bir internet gezisi sırasında "...Medine'dekinden sonra..." ibaresine rastlayan "abla", o arada rastladığı, Kazablanka hakkında çok detaylı bir yazının adresini, yazısına eklemeden edemez:
http://moracalan.blogspot.com/
2. Hasan Camii, tepesinde Hıristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlığı simgeleyen, farklı büyüklükte üç top bulunan kare planlı minaresiyle, deniz kenarına olanca haşmetiyle yayılmış; kadınlar kısmında 5 bin olmak üzere, içerde 20 bin, avluyla beraber 80 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği büyüklükte görkemli bir cami. Grubun kadın üyeleriyle, camiin, kadınlar kısmına çıkıp, muhteşem avizelerin ışıltısında, mozaik seramik, ahşap oyma, mermer kakma, varak işlemeleri daha yakından görme şansı bulan "abla", küçük kız kardeşi oradan buraya koşturup fotoğraf çekerken, ortanca kız kardeşinin "değme katedrale taş çıkartır!" sözüne katılmadan edemez. Gün ışığında, alacakaranlıkta ve gün battıktan sonra fotoğraflanan camiin, avlusundaki zarif havuzlar da belgelendikten sonra otobüse doluşan grup, Kazablanka'nın gece yaşamının merkezine, (Tahiti, Miami, Tropicana Beach) plajların, Kraliyet ailelerinin yazlıklarının bulunduğu Korniş'e bir göz atıp otellerine giderler.
Yemek sonrası, eski Kazablanka'da yaptıkları gece yürüyüşü sırasında, toplanmakta olan çarşı "abla"ya, 1970'lerin Beyazıt'ını hatırlatırken gözüne takılanlar: Seyyar arabalardan birinin çevresinde salyangoz çorbası içenler, bir başkasında yığılı ufak yuvarlak ekmekler, yerde gençlerin karıştırdığı çok eski dergi ve kitaplar, asabî satıcısıyla seyyar eczane, korsan CD satıcıları, oyuncakçılar, giysiler. Ve gece 22:00'den sonra, sokaklarda, küçük çocuklar, oyun oynayan delikanlılar, motosikletle gezinen genç kızlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder