26 Temmuz sabahı, geminin 3. kat arka bölümündeki Restoran Volga’da, oturuma ara vermiş Birleşmiş Milletler uğultusu içinde kahvaltı eden ekip, bir önceki günkü gibi 5 numaralı otobüse doluşup şehre inerler. Günlük programa göre hava, gündüz +23 derece, gece +13 derece parçalı bulutlu.
Suyla çevrili hendeği, ahşap köprüyle aşan ekip rehberin "Kremlin, kale demek, bu alandaki binalar alttan tünellerle birbirine bağlı" diye açıkladığı Katedraller Meydanı’na girerler. Meydanın bir yanında Arsenal (Güvenlik Binası), karşısında katedrallerden daha yüksek olacağı anlaşılınca baskılar üzerine 4 katı toprak altına çekilen 4 katlı Komünist Parti Binası… Çar’ın Topu; düşmanı yıldırma amaçlı, tek güllesi 1 ton, arabası 15 ton, kendi ağırlığı 40 ton, hiç atış yapmamış!.. Çariçe’nin Çan’ı, 200 ton ağırlığında, 1733’teki yangında su dökülünce 11 tonluk bir parçası kopmuş, bu da hiç kullanılmamış…
Kulaklıklarından ulaştığına göre Cebrail (Arkangelsk) Kilisesi, 54 Çar’ın mezarını barındırmakta... Ekip burada, 3 erkek ve siyah giysili başları örtülü 2 kadından oluşan koroyu dinleme imkânı bulur. Küçük bir kilise olan Meryem’in Eşarbı Kilisesi önünden geçilerek, girilip gezilen ve geçmişte 4 kez yanan, Göğe Yükseliş, Tecelli anlamında Uspenskiy Katedrali, zengin gümüş ikonalarla bezeli, Korkunç İvan’ın taç giyme törenine tanıklık etmiş.
Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi’nde, 3-4 yy portre, 14.yy Bizans ikona, 14-20.yy Avrupalı ressamların eserlerini görüp, o hızla tam karşısındaki İlya Glazounov Galerisi’ne giren “abla” ve kız kardeşleri, İndra Gandhi gibi devlet başkanlarının portrelerini de yapmış çağdaş ressamın, Bedri Baykamvâri, Gorbaçov’lu, mafya’lı, uyuşturucu’lu, kadın ticareti konulu, politik içerikli, duvar boyu çok büyük resimlerini beğenirler.
Günlük programda, Lütfen saatlere dikkat edelim! denilerek belirtilmiş gemide son bulunma saati 17:15’ten bir buçuk saat önce galeri önünde, salaş bir taksi ile fiyatta anlaşamayan “abla” ve kız kardeşleri, özel araçların da taksi olarak çalıştığını söyleyen rehberin öğrettiği şekilde, bu kez, bir 4x4 durdururlar. Öne oturan ortanca kız kardeşle, İngilizcesi “abla”nınkinden kötü, kibar Rus Valera Bey’in ite kaka sohbeti, oğlunun Volga’da balık tuttuğu... noktasında kilitlenince yolun limana kadarki bölümü sessizlik içinde sürer. Bir gün önce alışveriş edilen, tezgâhtar kızlardan birinin Türklerle karşılaştığını anladığında Kenan İmirzalıoğlu demeye çalıştığı market önüne gelindiğinde, kardeşlerdeki nereye gidildiği konusundaki güvensizlik/belirsizlik giderilir, Valera Bey’e 400 Ruble ödenir teşekkürlerle vedalaşılır.
“Abla” ve kız kardeşleri, gemiden ayrılmadan önce resepsiyona bıraktıkları anahtarlarını alıp odalarına çıkarlar. Volga’ya bağlanan yapay Moskova Kanalı’nda ilerlerlerken 5. kat Konferans Salonu’nda Kaptan’ın konuşması üzerine, rehberin çevirisiyle "Kaptanımız herkese ne diyor? Hayırlı yolculuklar diyor" demesi ardından tüm yolcularla birlikte kadeh kaldırılır; sağlığınıza anlamında "na zdrovoje!"
Moskova, deniz seviyesindeki St. Petersburg’dan 161,75 m yüksekte olduğundan gemi, 50 km uzunluğundaki Moskova Kanalı’ndan Moskova Nehri’ne ulaşana kadar 6 kez havuza girmekte. Bu işlem, yaklaşık iki geminin girdiği alanın giriş-çıkış kapıları kapatılıp havuzun suyu çekilerek, geminin her seferinde yaklaşık 10 m. inmesi sağlanarak yapılmakta. 1700 km’lik yol boyunca aynı şekilde, toplam 16 adet havuzda tekrarlanan ilginç, dar havuzlarda personel için aşırı dikkat gerektiren operasyonla iki kent arasındaki yükseklik farkı giderilmekte…
19 Mart 2009 Perşembe
Volga Gezisi üçüncü gününde “abla” ve grup, Moskova’yı gezmeyi bitirip limandan ayrılarak Ugliç’e doğru yola çıkarlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder