20 Temmuz 2013 Cumartesi sabahı, acentenin Malezya gezisine ilgi duymayan dörtlü, kahvaltıdan sonra masaya yaydıkları şehir haritalarıyla günün rotası saptar sokağa dökülürler.
İlk durak Raffles Hotel girişinde, kuzenin tanıtımını duyduğu, bambu gibi özel tekstil ürünleri satan dükkan; ardından, çevresine odalar dizili, yüksek ağaçların gölgelediği bakımlı zengin bahçe ortasındaki havuzuyla eski otelin, güzelim binaları fotoğraflanır.
İkinci durak, şehir turunda uzaktan görüp programa aldıkları Flyer. Bir kaç yıl önceki Brezilya-Arjantin-Şili gezisi sırasında Buenos Aires metrosunda kapkaça uğradıklarını unutmuşa benzeyen "abla" ile ortanca bu kez tümüyle güvenli görünen, temiz pak Singapur metrosuna iç huzuruyla inerler. Bir gençle, hiç üşenmeden çantasını karıştırıp gözlüğünü taktıktan sonra burnuna dayadıkları haritaya bakıp dörtlüye yol gösteren hanımın desteğiyle, salimen Flyer'a ulaşılır.
Her yerde olduğu gibi girişte durdurulan dörtlü, görevlilerce, dört ayrı fonda kullanılmak üzere fotoğraflanır. Soğuk, karanlık ilk salonda Flyer'ın teknik özellikleri, teknik üstünlük taşıyan ekranlarla anlatılmakta; türlü malzeme ile üretilmiş sanatsal objelerin bulunduğu ikinci salonu geçen grup, önlerindeki kalabalık Hintliler ardı sıra, hiç duraklamaksızın dönmekte tekerleğin 12 kişilik kapsüllerinden birine çocuklu bir kaç çiftle birlikte bindirilir. Aşağıda yemyeşil bahçe ortasındaki balıklı havuz ufalırken körfez manzarası genişlemekte. Liman çevresine tuhaf ama ilginç mimarileriyle yayılmış güzel binalar grupça fotoğraflanırken "abla" notlar alır: Havalandırmadan okaliptüs kokusu gelen tekerleğin çapı 150 m., hizmete 2008'de açılmış, tam dönüş 30 dakika sürüyor; isteyenler için kapsüller belli süre kapatılıp yemek servisi, kutlama, ufak tefek tören yapılabiliyor.
Uzaktan baktığında "abla"ya Stonehenge*'i hatırlatan Marina Bay Sands, günün üçüncü durağı: Yürüyerek ulaştıkları kapılarından biri, alt katında buz pateni alanı da barındıran alışveriş merkezi girişi. Yorgun dörtlü marketten, Türk malı -"sugar" gibisinden tuhaf tanıtımıyla, şekerpare- kayısıyla karşılaştıkları çeşitli meyve arasından, Güney Amerika'dan tanış dalda domates, Jack's Fruit ve papaya seçer; -buzlu, naneli, sütlü Seylan çayı türünden- içecek alır dışarı çıkar. Eflatun renkli nilüferlerle yapraklarının temiz suyu örttüğü havuz kenarına dizilir, sabah kahvaltısı kruvasanlarını katık edip öğle yemeklerini yerler. Bir kaç metre önlerindeki bina girişini örten cam yarı küre üzerinden kayarak inen, emniyet şeritleriyle bağlı, kasklı cam siliciler bir bağımsız film sahnesi gibidir. Ortalıkta polis yok, temizlikçi çok. Seslerden anlaşıldığı kadarıyla, suyun öte yanındaki statta bağımsızlık bayramı provaları sürmekte.
Biraz dinlenen grup sorup soruşturup Marina Bay Sands ana kapısına ulaşır, yukarı çıkmak için bilet alır. 56. kattaki güverte biçimli taraça Flyer'dan da yüksek, 200 m: Yerden 200 metre yüksekte palmiyelerin gölgesinde havuza giren otel müşterilerini ayıran yarı şeffaf duvarın berisinde, Singapur'u çepeçevre dolanarak fotoğraflarken aşağıda gördükleri, geniş yer kaplayan bahçelere gitme niyetindeki grup aşağı iner.
Uğradıkları, yolları üzerindeki -muskalar ve mumyalama sırları ile iki Amerikalının konu edildiği iki geçici serginin ilgilerini çekmediği- lotus formlu Bilim Sanat Müzesi'nde, dörtlüye, genç, çok güzel bir kız yardımcı olur: Adı İniki'dir, bu adı taşıyan kasırgadan bir kaç hafta sonra doğmuştur, ailesi İngiliz, İtalyan, Hintli ve Amerikalılardan oluşmaktadır. Dörtlü kendisini çok beğense de o, dudağı kenarındaki doğum lekesinin kendisini çirkinleştirdiği düşüncesindedir.
Sıcak günün son durağı Gardens by the Bay: James Cameron'ın yönettiği Avatar filminde kullanılan ağaçlara modellik eden, dikey gövde tepesindeki -bazıları diğer ağaçlara bağlı- metal dallara, aşağıdan ekilen bitkilerin uzayıp sarılmasıyla elde edilen dikey bahçeler, kanallar çevresinde çiçekler, özel iklim gerektiren yağmur ormanı için kapalı bir bölüm... Tekerlekli sandalyelerde yaşlılar, pusetlerde bebekler, 5 çocuklu 37 yaşındaki anne ile "kabap"lı sohbet, kenarda yere yaydığı örtü üzerinde bebeği ile haşır neşir bir başka anne; Güneydoğu Asya'nın bu kısmı, yaşlıların, öncelikle çocukların mutluluğu gözetilerek planlanmış gibi.
Dönüş yolunda metroya giderken ağırlıklı mor renkli yerel giysili kızlar oğlanlar gruplar halinde, neşe içinde el sallayarak bayram provaları için kafilelerle stada gidip dönmekteler. Dörtlü sabah izlediği yolu gerisin geri yürür, metroya iner, adam başı tek yön metro bileti 1.30 S.$ ödeyerek kolayca başlangıç noktasına varır. Otele dönüş yolunda halkın alışveriş ettiği, yemek yediği dükkanlar, oteller, açık sokak pazarları, lokantalarıyla çok renkli, hareketli Bugis bölgesinde sokak aralarına giren dörtlü, çok istese de taşıma zorluğu yüzünden tropik meyve alamaz.
Akşam saatleri otelde buluşulur. Katılımcıları ülkeye dönüş için Changi Havaalanı'na taşıyan otobüsün, ön camının ortasında ufak bir Budist anma köşesi. "Yolculuğumuz 10 saat 30 dakika sürecek" der -"Çarşı"dan söz ederken mavi gözleri gururla parlayan- rehber, "Bavullar 23 kiloyu aşarsa kilo başına 7 Euro ödemeniz gerekecek. 23:50'de havalanacağız, en az 40 dk. önce kapıya gelin, uçaklar beklemez, özellikle burada!"
İkinci "oyuncak" silah, bereket, gayretli THY görevlisinin çabasıyla olabildiğince sorunsuz, Singapur'da bırakılır. Ertesi sabah erken saatlerde ülkeye varıp bagaj bandı başında vedalaşırken beraber yine yolculuk etme dileği belirten katılımcılar İstanbul'un, bazısı Türkiye'nin çeşitli yerlerine dağılırlar.
Singapur Flyer görselleri:
Marina Bay Sands görselleri:
Gardens by the Bay görselleri:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder