Sağ tarafı dağlık yolun solu boyunca “Denizin içeri girip yaptığı lagün. Tünelin ötesinde Parfüm Nehri lagüne karışıyor. İnce uzun lagün 100 km kadar kuzeye doğru ilerliyor… Mola yerimiz, tuvaletler solda, kahve sağda.” “Abla” küçük grubunun hemen ‘Kızkumu’ adını verdiği Lang Co, deniz minaresi, kabuklar saçılmış beyaz incecik kumunu yalayan suya, karşı dağlardan beri uzanıp abanmış kurşunî bulutlar altında. Çok sert rüzgâra direnerek bir de gözleri pırıl pırıl, tazecik minik ölü balığı fotoğraflayanlardan ayrılıp kahve içenlere katılan “abla”, masada dönen, ne olacak ülkenin hâli, konulu sohbetin karamsarlık ilham eden seyrini, ülkeden ne kadar uzakta olduklarını sorarak değiştirmeyi dener “8000 km” yanıtı alır. Toparlanan grup Vietnam’ın en yüksek geçidi Hai Van’a doğru hareketlenir. Acentenin kitapçığına bakılırsa “…Dünya’nın en manzaralı yollarından birisidir… Geçidin en yüksek noktasından bakıldığında hava izin verdiği ölçüde solda Kuzey Vietnam’ı, sağda Güney Vietnam’ı görmek mümkündür.”
“Hai okyanus, Van bulut demek, Vietnam’ın en yüksek geçidini biz dolanarak geçeceğiz. Tünelde motosiklet yasak, sürücüler dolmuşlarla taşınıyor, araçları ayrıca… Biri demiryolu diğeri kara yolu var. Bir kamyonun, trenin üzerine düştüğü kazada çok sayıda ölen olmuş… Burada lagün tamamen ayrıldık…” Fotoğraf için verilen molada gözlenen; yolun alt ucunun, karşıdan gelen araçlara kapatılmasının amacı, paralel tren hattına çıkışın önlenmesi. 500 m yüksek, 20 km uzun eski yol boyu, sık bitki örtüsü arasında şırıldayan küçük şelaleler…
“Da Nang’da Amerikan üssü var, Amerikalılar içerilere dalıp Vietkong ararken köylerde ölümlere yol açıyorlar, ev içinde kadın ve çocuklar için bahçede erkekler için sığınaklar yapmışlar. Donanmanın attığı bombalar da çok can alıyor. Chan ’63 doğumlu olduğu için bu zamanı hatırladığını söylüyor. Babası dört kez yer değiştirmiş, ahaliyi toplayıp haritada bomba düşmeyen yerleri belirleyip... ‘75’te birleşme sonrası, kapılarınızı açın Vietkongları karşılayın, anonsu üzerine Vietkong dağlardan iniyor. Bir gördük ki komşularımız Vietkong’muş; komşular da babamı hastanede çalıştığı, uzun boylu ve şapkalı olduğu için CIA ajanı sanıyorlarmış. Ama ailemden kimse ölmedi, biz şanslıydık… Birleşme sonrası yetişkinler eğitim kamplarına alındı, 6 ay, 1, 2 hatta 5 yıl eğitim verildi. Uzun kalanlardan (Güney Vietnamlı) Amerika’ya gidenler olmuş, Chan’in babası istememiş.”
Dağdan düze inen, tren yolunu kesen grup, büyük nehrin birleştiği yer anlamına Da Nang’a yaklaşır. “Geçimini balıkçılık, deniz ürünleri işleme endüstrisi, tekstil, limandan sağlayan 1.200.000 nüfuslu Da Nang çok hızlı gelişiyor. Komünist ülkedeki kapitalist, yeni ekonomik başkent Da Nang’ın alt yapısı iyi… Asyalı 40 km kıyısı olan yöreyi deniz tatili için tercih ediyor. Singapur çıkışlı 5 gece, 6 gün turlar en sık kullanılan rota.”
Araç diğer yanda Mermer Dağı, Maymun (Banana) Dağı bulunan Okyanus kıyısı boyunca palmiyeli çift şeritte yol alırken katılımcılardan şehir planlamacı hanım “Sahil boyunca kat yükseklikleri çok farklı” der, sorar; “düzenleme yok mu?”. “Yokmuş, genellikle denize bakan binalar üç kat, şehir içi tek katlı… Hoi An’a giderken yol boyu, yabancı yatırım çok lüks oteller göreceğiz.”
Çok sayıda köprülerle süslü şehre varan grup, sağda tüm birimleri toplayan çok katlı hükümet binası, karşısında zincir otellerden biri, kütüphane, askeriye, kapalı halk pazarı, kilise arasında yol alırken bir soru üzerine “okul bizdeki gibi, Têt tatili bir haftaymış, on gün olmuş… Şehir öyle gelişmiş ki tüm Da Nang’da internet ücretsiz!”
Hafta sonları ışık gösterileri yapılan görkemli –Ejder- Japon Köprüsü karşısında Cham Müzesi:
Küpe, kolye gibi takılarıyla mabet koruyucuları, bereket sembolü yoni ve lingam’lar, Hinduizm’in sonra da Budizm’in tanrı ve tanrıçaları, kumtaşından Apsaralar (dansçı tanrıçalar), tapınaklardaki geçmeli çatı örtüsü, kiremit oluklar, kandil, çömlek, aydınlanma gereçleri, eritme kalıpları, fil başlı Ganesh’in öyküsü… Kabilelerle ilgili bölümde giysi farklılıkları, tapınak kulelerinin lego gibi geçmeli parçaları…
Yol boyu mermer işliklerinde, en büyükleri Barışın Meryem Budası heykelleri…
“Çin ve Rusya ile ilişkiler?” sorusu “Ticarî ilişkilerimiz sürer ama genişleme politikaları yüzünden biz Çinlileri sevmiyoruz. Amerika’yı da halk istiyor, devlet değil. Yeni nesilde eski düşmanlık da yok. Rusya ile sorun yok” diye yanıtlanır. “Son iki senedir turistlerin %50’si Çin, sonra Kore, Amerika, Avustralya. 10 yıl önce en çok Japon’du. Avustralya’dan et alıp, kahve, pirinç satıyoruz. En fazla göç, güvenlik ve insan hakları yüzünden Avustralya’ya; Chan’ın kızının erkek arkadaşı Avustralyalı, onunla göç etmeye çalışıyormuş.”
Organik tarımın yapıldığı, rehberin demesine göre romantik, farklı havası olan, “barışçıl buluşma yeri” anlamında Hoi An; büyümekte, nüfusu 100.000 olunca kentin statüsü değişecekmiş. Hava ılıman, araçta, daha önce istenmeyen klimadan şikâyet yok.
Öğle yemeği sonrası Konfüçyüs Mabedi önünden geçerek ulaştığı tekstil dükkânında gruba önce, en başından sonuna ipek eldesi anlatılır. Dokuma tezgâhı ve ardından ipek işleme tablolarla ilgili bilgi verilir; kartpostallardan aktarılan portreler, Çin iğnesi tekniğiyle birkaç ay sürermiş. “Abla” altında, dikiş makinelerinin harıl harıl çalıştığı merdivenle ulaştığı üst kattan dünürü için, kilim desenli ipek kaşmir bir şal satın alır.
Yürüyerek gidilen “Tüccarın Evi, Dünya Mirası listesinde”; sokaklarda Dünya’nın her yanından insanlar ve müzik, rehber bir defasında Ahmet Kaya duyduğunu söyler. “Tüccarın Evi 200 yıllık, 4. 5. kuşak duvardaki fotoğrafta, 6. ve 7. kuşak burada yaşıyor. Çin, Vietnam ve Japon mimari unsurları birlikte kullanılmış, pencere yok, sütunlar ironwood; 400 yıllık en eski Konfüçyüs kabı, %80 dolduğunda kendini boşaltmaya başlar. Her yıl sel olur, alt kattaki her şey iplerle yukarı çekilir.” 1964’teki en yüksek su seviyesi etiketi odanın tümüyle, tavana dek dolduğunu göstermekte. Kolonlar üzerinde, uzaktan yazı gibi görünen, yakından çok güzel sedef kakma kuşlar.
Sokaklarda hoş kokular, klasik müzik yayını, direklerde Wi Fi Free kutuları…
Pagoda, ejderhalı havuzlar, bilgeliğine saygı duydukları için Çinlileri yemediği keçi ve oğlaklar düzenlemesi, kar manzaralı panoda erdem öneren kâhin, koni şekilli sarmal tütsüler ve her güzelliği fotoğraflama azminde, “abla” grubu dâhil turist kalabalığıyla şen. Ateşte yakılan yemek, son dolunayda, gelecek yılın ruhuna ikram.
Ortasında bir mabet barındıran üstü kapalı köprü, hava durumunu kontrol eden tanrıya adanmış, girişte-çıkışta boynu kırmızı eşarplı oturan köpek heykelciği, yaklaşan köpek yılı hatırına…
Kahve molasında “abla” ile kız kardeşi Ho Şi Minh’den beri merak ettikleri Egg Coffee’yi dener: Kalın çırpılmış yumurta kremasıyla örtülü Vietnam kahvesi, karıştırılıp içildiğinde çok lezzetli (55.000 Dong). “Abla” kafenin lavabosundaki musluğu da beğenip gruba göz atmayı önerir.
Akşam yemeği için yürünen yol, kaldırıma dek yükselip kısmen çekilmiş görünen suyun hatırasını taşımakta. Dao Tien River Restaurant’da “abla” grubu, yemekten çok tutulmasına tanıklık etmeye heveslendikleri dolunayın takibinde. Günlerdir karışık yemeğe sindirim sisteminin açık itirazını artık duymazdan gelemeyen “abla”, kendisini kollayan garson kızın getirdiği bitki çayını içer.
https://www.google.com.tr/search?q=hai+van+pass&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ved=0ahUKEwjcl9Dq-oHaAhXCWywKHZXgB3kQsAQIKQ&biw=960&bih=465
Mermer Dağı görselleri:
https://www.google.com.tr/search?q=mermer+da%C4%9F%C4%B1+da+nang&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ved=0ahUKEwib4s6U-4HaAhUBOSwKHe1FDewQsAQIUQ&biw=960&bih=465
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder