13 Ocak 2009 Salı

10 Aralık 2008 Çarşamba, “abla”, kardeşleri ve teyze için Rio de Janeiro’da son gün.

Rio’daki son günlerini olabildiğince verimli kılmak isteyen “abla” küçük grubu, karşısındaki, alt katları otopark, otopark üzerinde ise yüzme havuzuyla keyif ehli Rio’luların oturduğu, bol bitkili balkonlu apartmanlar arasından Atlantik Okyanusu’na bakan otel odalarında son bir kontrol yapıp, bavullarını kapıya koyar, ilk ve son kez -manzarası kaldıkları kattaki kadar güzel olmasa da- büyük salonda yaptıkları kahvaltı ardından sokağa dökülür.

Yaklaşık 40 derece sıcaklıkta yürürlerken, “abla”nın talebi üzerine desenli güzel kaldırımı ve apartman girişlerini, bahçe dışından, adam boyu yükseklikte -gelir dağılımı uçurumunun doğal sonucu hırsızlıkları önlemek amacıyla- emniyete alan, şifreyle ve güvenlik görevlisinin oluruyla girilebilen demir parmaklıklar fotoğraflanır.

Bir seyahat acentesi vitrininde gördükleri, tüylerle, ışıltılı kumaşlarla üretilmiş 2 metre çap, 2,5-3 metre yüksekliğinde muhteşem bir karnaval giysisini fotoğraflamadan geçemedikleri çarşılar içinden; koşan, bisiklete binen, formunu koruma düşkünü güzel siluetli Rio’lular yanında, az sonra denize girecekmişçesine hazır, bikinisi, kocaman göbeği altında zor seçilen –bu özgüvenleriyle “abla”ya Kübalı’ları hatırlatan- kadınlar ve iri yarı yanık turistler arasından geçip, arada haritalarını kontrol ederek vardıkları yer, Rua Vinicius de Moraes 49 numarada Antonio Carlos Jobim’in, tanınmış parçası İpanema’lı Kız’ı yazdığı küçük lokanta/kafe/bar: Garota de İpanema. Binanın yemyeşil ağaçlı sokakların kesiştiği duvarlarından birine şarkının notaları işlenmiş. İçeride, aralarında şarkıya ilham kaynağı olan genç kızın siyah beyaz resminin de yer aldığı, fotoğraf, gazete kesikleri ile Altın Plak’ların, plaketlerin bulunduğu çerçeveler, bir yanda yine şarkının notaları basılı tişörtler… Sohbet, Aslı Erdoğan’ın –kahramanı Rio’da bir süre yaşayan- Kırmızı Pelerinli Kent romanını okumuş küçük kız kardeşin anlattıkları ve Siyah Orfe üzerine sürer, dışarıda, masalarının bulunduğu pencereden “abla” ve ekibine samba serenat yapan müzisyenleri dinlerken, menüden “abla”nın hoşuna gidip not ettikleri; Caipirinha (Traditional drink), Caipirissima (rom ile yapılan), Caipiroska (votka ile yapılan)…


Cana yakın, yardımsever, neredeyse tamamı göçmen olduğundan ırkçılığı aşmış insanlarıyla Rio’nun, bu güzelim kentin, kaldırım kuytularında evsizlerin uyuduğu caddelerinden geçerek havaalanına giderken rehberin anlattıkları; “Kış ortalaması 10-15, yazın 40-45 derece en sıcak ay Şubat… Brezilya eyalet sistemiyle yönetiliyor, bayrağındaki yeşil, ormanları, mavi, denizi, sarı, güneşi simgeliyor… Güney Amerika’da Türk pasaportu kral!, bir tek Uruguay vize istiyor, onu da İtalya’dan almak gerekiyor… Mercosur denen Güney Amerika Gümrük Birliği’ne bağlılar, paralarını, farklı ama USD diye ifade ediyorlar…”

Bir adanın ortasında yer alan A. C. Jobim Havaalanı’ndan 17:00’de kalkan küçük iç hat uçağının taşıdığı grup, 19:00’da konup, alınlığında Foz do Iguaçu yazan binaya yürürken, üç müzisyenin neşeyle ürettikleri müzikle karşılanır; çıkışta onları, ertesi gün Arjantin, Brezilya, Paraguay sınırlarında yer alan –Güney Afrika’daki Viktorya, ABD’deki Niagara’dan sonra- Dünyanın 3. büyük şelalesi İguaçu Şelaleleri’ne götürecek, yerel rehber Joao ve şoför Alfredo beklemektedir.

İki gece kalıp doyamadıkları, daha önce hiç duymadıkları seslerle şakıyan kuşlarla, gece yaratıklarını barındıran ağaçlar arasında, altı adet termal havuzlu geniş bahçeyle süslü otel, muhteşem! Odalarına çıkıp bavullarını açan “abla” dörtlüsünün ilk işi, akşam yemeğinin kaça kadar sürdüğünü öğrenmek, mayoları üzerine, ayakucuna konmuş bornozları kendi aralarında bedenlerine göre sıralayıp giymek ve…

10 Aralık 2008 saat 21:15, bildik coğrafyalardan çok uzakta, bornozlu dört kadın, dolunayın gümüş ışığıyla fantastik tropik ağaçların sıkıca sardığı bahçede, tanımadıkları hayvancıkların gece sesleri arasında, esrarengiz, kısa bir yolculuk yapar. Rastlayıp havuzları sordukları -büyük olasılıkla İngilizce bilmeyen- görevlinin tepkisizliğini “doğru yolda oldukları” şeklinde yorumlayan dörtlü, yılankâvi patikanın ucunda havuzların bulunduğu alana varır; diğer havuzları inceler, üzeri çardaklı, bir kenarında askılı raflarda tertemiz, kuru havluların, diğer köşesinde kullanılmış, ıslak havluların konduğu koca bir hasır sepetin bulunduğu jakuziyi gözlerine kestirip girerler. Su ılık, gece sesleri, dolunay muhteşem! “Abla” ekibi, yaşamlarında böyle, bir 10 Aralık daha yaşamayacaklarından –hemen hemen- emin, hafif kokulu şifalı suyun tadını çıkarırlar.

Hiç yorum yok: