11 Ocak 2009 Pazar

8 Aralık 2008, Kurban Bayramı 1. günü; “abla”nın grubu, aynı acentenin diğer grubuyla buluşup…

8 Aralık 2008, saat 9:00, ısı 27 derece; birbirleriyle bayramlaşarak kapıdaki otobüse yönelen “abla” ve çekirdek grubun dikkatini, satıcılardan birinin elindeki bir şeyle yaptığı iş çeker, yanaşırlar, adam hiç üşenmeden gün içinde belki bin kez yaptığı gösteriyi tekrarlar, çok uzun bir fermuarı çeke çeke bir çanta oluşturur!

Madrid Havaalanı'nda, “abla” ile, oturduğu yazlıktan komşusu, Çin yolculuğunu birlikte yaptıkları hanımın -olur şey değil!-, karşılaşmalarına bakılırsa pek çok Türk turist, Kurban Bayramı’nda Güney Amerika’yı ziyaret etmekte… Otobüs, Atlantik’e bakan otellerden birinden, aynı acentenin müşterisi, -aralarında kardeşlerin ortak bir arkadaşlarının da bulunduğu- bir grup Türk turisti alır; kuzeye doğru, eski kuruluş noktası, şimdilerde Müze, Kültür Merkezi zengini Lapa’dan geçer, sezon başı sayılan Aralık başından bu yana 25 bin yolcu getiren çok katlı apartman kılıklı gemilerin yanaştığı, uzunluğu 5 km. olan Liman’ı geride bırakarak, askerî polis hariç kimsenin giremediği, üst katlarında yağmur suyu topladıkları fıçılarıyla, ünlü Samba okullarından birini de barındıran -yaygın adıyla Favela- gecekondu mahalleleri arasından yola koyulur.

Verimli, yeşil araziler arasında 2 saat süren yolculuk, aralarında İtalyanların da olduğu değişik turist gruplarıyla birlikte, güzel bir tekneye binilen; ismini, misyonerlik faaliyeti sırasında yerlilerle kurduğu iyi ilişkiyi hayra yorup akşam yemeği davetlerini kabul ettiği yerlilerin akşam yemeği olan rahip St. Bernardo’dan alan küçük balıkçı kasabası iskelesinde sona erer.

Yolculuk, Sepetiba Körfezi’nde, irili ufaklı, -birkaçı Devlete ait, gerisi özel mülkiyet- San Bernardo Tropik Adaları arasında, maracuja kokteyli ikramıyla sürerken, genellikle yerleşimin olmadığı, sık palmiye ve muz ağaçlarıyla kaplı beyaz kumsallı bir tanesinde ufak bir konaklamayla denize girilir; kıyıda Noel nedeniyle süslenmiş minik kilisesi, ağaçlar arasında küçük güzel birkaç yapıyla, -Hürriyet Gazetesi Seyahat Eki’nde sözü geçen ve Brezilya’nın “en iyi hizmet veren adası ödülü”nü almış- çok şirin adada sona erer: İşletmeciliğini yaptığı, İtalyan’ın Adası diye de anılan, Enzo Geovannette’ye ait, San Bernardino.

Birinin koluna tünemiş koca papağanıyla, müzik grubu tarafından neşeyle karşılanan turistler, biri daha irice iki minik -basıldığında nişasta ya da pudra şekeri duygusu veren beyaz ince kumlu- kumsala, kıyıdaki hamaklara yayılır, yemeğin hazır olduğunu bildiren çan sesine dek, “abla”ya serin gelen, Atlantik Okyanusu’na girer. Yemeği, -ileri yaşına aldırmadan- pek özlediği misafirlerini ağırlarcasına özenle, sevgiyle hazırlayıp, servisini elleriyle yapan, “abla”nın tabağına iki soslu yemek arasına bir hat şeklinde pilav döşerken üzerine acı biber sosu almayışına şaşan, tertemiz ütülü gömleği, arkaya taralı bembeyaz saçlarıyla Enzo Bey, adadaki her şeyden çok daha ilginç! Mobilyalarının her biri, meraklısını yerinden zıplatacak kadar özel ve güzel -müziğin de yapıldığı- yemek salonunda, şekerkamışından yapılma alkolle üretilen cacacha ve şişe dizilip ateşte şekeri karamelleşmiş, ananas dönerini de içeren yemek sonrası, dil engeli yüzünden –ancak- rehberin rehberliğiyle İspanyolca kurulabilen “abla”-Enzo Bey kontağı, Enzo Bey’in, “abla”nın notlarını aldığı küçük defterine özene bezene attığı imza ile sonuçlanır.

Küçük adanın tepesine, palmiye, bambu, muz ağaçları arasından, aralarını kadife yumuşaklığında incecik yosun/ot bürümüş ham taş merdivenlerle, küçük kız kardeş önde, yalınayak “abla” ve ortanca -su kaynatarak- arkada çıkan, terastan çepeçevre adaları seyredip fotoğraflayan keşif ekibi, çan sesiyle aşağı iner, toparlanmakta olan teyzelerine katılır. Tek tek ellerini sıkıp, arkalarından kıyıda ufacık kalan dek salladığı koca beyaz bir peçeteyle Enzo Bey ve 20 kişilik ada halkı, onları yine müzik ve sevgiyle uğurlar.

Yolcular tekneyle, yine müzisyenler ve onları hayâl kırıklığına uğratmayan gençlerin danslarıyla yol alarak St. Bernardo’ya, oradan da otobüsle, deniz keyfinin verdiği rehavetten kaynaklanan derin bir sessizlik içinde, Rio’ya döner.

Hiç yorum yok: