8 Ocak 2009 Perşembe

Madrid'ten aktarmayla Atlantik Okyanusu'nu geçen "abla", kız kardeşleri ve teyzenin niyeti Brezilya, Arjantin ve Şili'yi görmek!

6 Aralık 2008, sabah, saat 04:00’te kız kardeşlerinin, taksiyle uğrayıp aldığı “abla” ve onlara havaalanında katılan teyzeleriyle tamamlanan çekirdek grubun Güney Amerika yolculuğu için aktarma yapmak üzere bindiği uçak 7:15’te havalanır, 11:20’de İspanya, Madrid’e konar. Cep telefonları, hizmet aldıkları yeni servis sağlayıcıları vik! bip! sesleriyle bildirirken saatler, kişisel çabayla birer saat geri alınır, Atlantik Okyanusu’nu aşacak uçağa binilir. Uçuş tarihinin ilk zamanlarında Ekvator Çizgisi’ni aşanlara törenlerle verilen –bir arkadaşının evinde gördüğü, günün anlayışı sade bir grafikle tasarlanmış, 1937 tarihli, çerçeveli- sertifikalar çok geride kalmış; “bari uyanık olsaydım da, arada uçağın durumunu belirten ekrandan, Ekvator’u geçtiğimi bileydim” diye hayıflanan “abla”nın saati, 12:30 gibi -artık anlamsız- bir zamanı gösterirken, yerel saatle 19:30’da, Brezilya, Rio de Janeiro’ya inen 24 kişi bir kez daha, -bu defa Türkiye’den 4 saat geri olmak üzere- saatleri düzeltirler.

Grubu karşılayan yerel rehber, saatinde resmini taşıdığı Atatürk hayranı Fernando ile şoför Elio yönetimindeki otobüs, havaalanıyla, Portekizli denizcilerin verdiği isimle Ocak Nehri anlamında, Rio de Janeiro arasındaki 15 km’lik yola koyulduklarında, İstanbul’dan birlikte yola çıktıkları rehberin anlattıkları; Brezilya’nın nüfusu 188 milyon, toprakları ABD genişliğinde, Amazon Nehri havzası, geniş ormanları yüzünden çok zengin flora ve faunaya sahip, Sao Paulo en büyük kenti, en turistik olanı Rio 11,5 milyon, parası Real, 2.2 Real 1 USD’ye eşit, kıtanın Portekizce konuşulan tek ülkesi…

Otelde, limon, şeker, votka ve buz ile yapılan caipirinha ile karşılanan grup, oda dağılımı sonrası, 100 yıl önce aylarca sürecek yolculuğu bir güne sığdırmanın -belli ki daha çok psikolojik- yorgunluğuyla odalarına çekilir.

Hiç yorum yok: