8 Eylül 2014 Pazartesi

“Abla” grubu, Endonezya’daki ikinci günde Denpasar’da Bali Müzesi’ni, Budist ve Hindu Tapınakları ile Jatiluwih’te çeltik tarlalarını ziyaret ederler.



29 Temmuz 2014 Salı sabahı “abla”nın dikkatini çeken, bahçesinde, bir köşede canlı müziğin sunulduğu dört yanı açık üstü kapalı kahvaltı salonunun sütunlarını, yarıdan aşağı saran etekler gibi, otelin önündeki havuzun her köşesinde ağızlarından su fışkıran heykellerin belden aşağıları, kentte de sık rastlanılacağı üzere altın, kırmızı, mor kuşaklı siyah beyaz kareli kumaşla örtülü. “Abla”nın rehberden aldığı iki açıklamadan biri, “kutsal varlıkları kendileri ile aynı düzeyde görmeyi seviyorlar”; diğeri ise “siyah beyaz, iyi-kötü türünden karşıtlıkları simgeler: Tanrı hepsini verir, ancak seçim (-“abla”nın eki- ve sorumluluk) size aittir.

Araç sıkışık trafikte zahmetle yol alırken anlatılan: ’30’larda Hollandalıların kurduğu, mimarisi önemli müze için, Denpasar’a 20 dakikalık bir yolumuz var. Pazar yerinin kuzeyi anlamında Denpasar 800.000 kişilik bir şehir, M.Ö. 2500’de Çin’den gelen Budist ve Hindularca kuruldu. Daha sonra İslam, ticaretle gelip Java’da büyük taraftar bulunca, Budist ve Hindu’lar Bali’ye sığınmış. Ardından İngiliz ve Hollandalıların hâkimiyeti… 2. Dünya Savaşı sırasında Japonlarla da savaşan halkın esaret karşısında kendini hançerleme geleneği var; bu durum 20. yy başında gazetelere yansıyınca Hollandalılar isyan etmiş, hükümet işleri iyileştirmiş. 90’ların sonunda, Malay yağmalarından bıkan Balililer, Çin’in kendileriyle ilgilenmeyişi üzerine Hıristiyanlaşmaya sempati duyuyorlar.”

Selamat pagi günaydın demek, avuçlar çene altında birleştirilir; baş üzerine yükseltilirse Tanrı’yı selamlama olur. Günün saatlerine göre dört farklı selamlama biçimi var… Çoğul için aynı sözcük iki kez tekrarlanır. Hape cep telefonu, hape hape cep telefonları demek...” Bayrakları her yerde asılı Bintang “…yerel bira markası… Aile planlamasının olmadığı zamanlarda, cinsiyet ayrımı olmaksızın ilk çocuk, birinci anlamına Wayan, ortanca, ikinci anlamına Made, üçüncü Nyoman, dördüncü, son anlamına Ketut; beşinci çocuktan sonra baştan…”

“Abla”, yol üstünde bir köyde, orta kapıdan girip çıkan süslü insanların, harem, selamlık verandalarda yaptıkları düğünü not ederken, rehberin “İki farklı takvim kullanırlar, bizimkine benzeyen, her iş için iyi kötü zamanları belirleyen Saka ile 7 günlük 30 haftalı Wuku. 1960’taki yanardağ patlamasını, zamanlaması yanlış hesaplanmış bir tören yüzünden Tanrıları kızdırmalarına bağlamışlar… Boşanmalar fazla değil, %1 oranında; tek eşlilik, evlilik kutsaldır…” sözleri, gruptan “demek takvim işe yarıyor” karşılığı bulur.

“Bir kraliçe, metresi olan kocasını büyüyle öldürüyor, halkın tepkisi üzerine sığındığı tapınakta da bir rahip tarafından öldürülüyor, sonradan mitolojik bir figür haline gelip danslara konu olmuş.”

Badung Hanedanı Sarayı’nı geçen, müzeye geldikleri halde bastıran seri yağmurdan ötürü, bir süre araçta bekleyen grup iner, bakımlı, yeşil avlu çevresindeki güzel alçak binalara yönelmeden, girişte kendilerini karşılayan yerel giysili çiftle poz verir.

Taş devrinde kullanılan gereçler, ölülerin embriyon biçiminde gömüldükleri taş mezarlar, kayalık bölgede yerleşimi anlatan geniş detaylı bir maket, Batı Bali’den orijinal bir fosil iskelet, metal kullanımı, takılar, 11. yy. kaya mezarları, sırlı kaplar, metal ve palmiye yaprağı üzerinde, soldan sağa yazılan alfabe… Seremoniler Bölümü’nde rahip giysileri, (eskiden odunla yapılan yakma işlemi gün boyu sürerken şimdi elektriğin kullanıldığı) ölülerin yakıldığı merdivenli süslü yapı, üstündeki kapaktan içine cesedin konduğu ahşap boğa heykeli. “Sevdiği eşyalarla birlikte gömülme, yakılma, sonraki yaşamında zorluk çekmesin, zahmetsizce sahip olsun dileğine dayanır…”

Bebek banyosu içindeki sepet, kuş sırtındaki beşik, plasentayı temsil eden bir başka sepet, “Wuku takvimine göre 210 günde bir tekrarlanan törenlerde kullanılır.

Pirinç tarımı gereçleri arasında en ilginci, pirinç işçisinin, dibine açılan minicik delikten sızan su miktarına bakarak, yevmiyesinin belirlenip ödenmesi amacıyla boyunlara asılan Hindistan Cevizi.

Süslü alçak girişler, “abla”nın kültüründeki gibi saygı amaçlı.

Dengesiz Hollanda tüfeklerine karşı, mızrak; manyetolu telefon, lambalı radyo, Buleleng mimarisi örneği, kat kat döşenmiş ot çatılı bina.

“Ortası kare biçimde delikli Çin paraları halen törenlerde kullanılıyor, yakma töreni sırasında tabuta para atılırsa bu, sonraki yaşamı zengin olsun, yakışıklılık türünden eksiklikleri giderilsin, -rehbere göre- kendine özgüveni artsın…”

Sunu amaçlı Cili, üstü diken diken altı yuvarlak dilimli, minik heykel, çiçek, meyve, pirinç hamurundan yiyeceklerle yapılan düzenleme; palmiye yaprağı ile de yapılan, kadınların törenlerde başlarında taşıdıkları büyük Cililere Gebogan deniyor.

Bol memeli Demeter’in bu kültürde adı, Bruyat. Çok çocuklu kadın heykelleri, Priapos benzeri doğurganlık sembolleri, stilize biçimde iç içe geçmiş kadın, erkek cinsel organı Lingga Yoni.

Birebir boyutlu bir sahnede Barong Dansı karakterleri, yerel halkı temsilen siyah, Çinlileri temsilen de beyaz maskeli figürlerle canlandırılır. Metresini kıskandığı kocasını büyüyle öldüren cadı dul kraliçe Randa –Dünya’nın, içinden henüz çıktığı eril döngünün başında bir ihtimal, bir daha hiçbir kadın böyle bir işe kalkışmasın diye-, ortada tüm çirkinliğiyle salınır.

Yine bir ihtimal -inançta oluşan çatlakla- Hollandalıların sardığı kral, kendisini koruyacağını düşündüğü bıçağını yere bıraktığında kurşunlara hedef olana dek tılsımına inanılan Keris’i, gırtlağına dayamış siyah beyaz kareli etekli savaşçı, dansçılar arasında yer alır.

Grup yola koyulur; Hollandalılara karşı savaşan halk kahramanı Nara Ray’in heykeli önünden geçilir, rehber anlatır: “Binlerce tapınak var, halkın tapınakları, köy tapınakları, işyerindekiler yanı sıra ailelerin, onların ekonomik durumlarını da gösteren, evlerinden çok daha zengin aile tapınakları…”

Çeltik tarlalarına giden suyla dolu hendeklerle çevrili, büyük güzel bahçe, Hindu Dünyasının kozmik denizdeki parçası Pura Taman Ayun bir Hindu Tapınağı: Grubun çevresini dolanarak geçtiği açık alanda, dağları sembolize eden, tek sayılı çok katlı yapılar arasında en yükseği Hinduların kutsal saydığı, Tanrıların oturduğu Meru Dağı’nı simgeler. Avlu iç kısmındaki, Tanrı’ya yoğunlaşmayı öneren üstü kapalı kemerle geçilen kısım sadece ibadete ayrılmış. Öncesindeki üstü açık, yarık kemerler, önce kötülükten arın mesajı vermekte.

İç avludaki ilk yapı, dokuz farklı Tanrının yönünü belirleme amaçlı, avlu köşesinde ise çan kulesi yer almakta.

Bir başka geniş avluda, bambu iskelet üzerine kat kat döşenmiş ince palmiye lifi ile döşeli, 50 yıl dayandığı belirtilen kalın çatının örttüğü, birkaç basamakla inilen arenada gerçek boyutlu bir horoz dövüşü tüm detaylarıyla canlandırılır.

Tapınakları kötü ruhlardan koruyan sağlı sollu canavarlı kapılardan çıkıp araca binen gruba, -gezi boyunca, acentenin muhteşem iyiliği, yollarda ve odalarda- su servisi yapan Tommy, teşekkür ederiz anlamına terima kasih diyenleri “sama, sama” diyerek yanıtlarken rastlanılan, ölü yakmaya giden bir grup Hindu’yu fotoğraflamak için inilir.

İşlemeli, yüksek taht-ı revanın üst katında, turuncu şemsiye altında neşeli torunlarının çevrelediği, üzerinde rahmetlinin resmi sallanan Hindu yas rengi beyaz örtülü tabut, bambu sırıkları omuzlamış kişiler tarafından taşınırken, –ağlamak, ölünün Dünya’dan kopamamasına neden olup, reenkarnasyonunu zorlaştıracağından yas yok- hiç de üzüntülü görünmeyen hatta süslü, şık grupça izlenir. Arkalarından gelen müzisyenlerle çalgılı, şenlikli yakılmaya götürülen büyükannenin külleri 12 gün sonra göl, nehir ya da denize serpilecek.

Öğle yemeği, pirinç tarlası lokantası anlamına Puri Taman Sari’de: Geleneksel biçimde, küçük beyaz taş çiçek motifli, siyah taş dümdüz yolla tapınağına yönlendirilen ziyaretçinin, sağa sapan kısa patika ile varılan alçak kapılı lokantanın girişini şaşırması an meselesi.

Alçakgönüllü giriş, Hindistan Cevizi, muz ağaçları, pirinç tarlalarını kapsayan geniş bir panoramaya açılır. Kabuğunda taze Hindistan Cevizi suyu ve soğuk havlu ikramını, yemek izler: Ağaç kıymıklarıyla tutturulmuş palmiye yaprağı çanaklarda gelen, buharda haşlanmış pirinç, çöp şiş, tofu, noodle, deniz ürünleri, aralarında pekmezin de yer aldığı acı tatlı soslarla sunulur.

Yemyeşil Umabian Köyü geride kalırken batıya, günün üçüncü durağı, UNESCO Dünya Mirası listesinden, çeltik tarlalarının bulunduğu Jatiluwih’e yollanılır.

Tek tük de olsa Hollandalılardan kalma taş ev geleneğinin örneklerinin göze çarptığı bitek yeşil arazide yol alırken rehber söz alır: “Harikulade anlamına gelen Jatiluwih’te narin yapılı Bali pirinci tarımı yapılır” Sıkışık trafiğin nedeni gibi görünen, sokak başındaki araç kalabalığına dikkat çekerek “bir horoz dövüşü... Bahis ve futbol çok revaçta, Dünya Kupası boyunca her ev desteklediği ülkenin bayrağını çekmiş, şimdilerde bir tek Alman bayrağı var… Papaya meyvesinin hamını ince şeritler halinde kesip salata, olgununu meyve olarak tüketiyorlar. Hindistan Cevizinin tazeyken suyu içilir, olgunlaşınca sütü kaynatılıp şekerleme, suyu çekildiğinde ise rendelenip kaynatılır gıda ve kozmetikte, kabuğu, yaprağı eşya yapımında kullanılır.”

Yol üzerinde yine bir düğün töreni, köyün gençleri kapı önünde toplanmış sigara içmekte. Sağda Al Hamza Mescidi.

Birden solda taraçalar belirir; Unesco’nun 2012’de koruma altına aldığı yöreye, biletle giren grup, Batukaru Dağı eteklerinden denize dek uzanan, erozyonu önlemesi yanı sıra önemli miktarda arazi kazandıran büyüleyici manzarayı fotoğraflamak için iki değişik noktada araçtan iner.

Bulutlar iner yağmur tozurken, dördüncü durak Tanah Lot yoluna düşülür. Bali sahilindeki yedi deniz tapınağının en muhteşemi olarak anılan, medcezirin olağanüstü güzellikte şekillendirdiği Tanah (kara) Lot (deniz)’u ilk olarak 16. yy.’da Budist rahip Nirartha keşfeder. “Müslümanlık yayılırken kaçıp Bali’ye yerleşen Budist ve Hindu aristokratlardan, Nirartha’dan öğüt almaya gelenler çoğalınca rahip, bir üst rütbeli tarafından kıskanılır, mücadeleye zorlanır. Sonrasında deniz kıyısındaki mağaralarda denize attığı kuşakları zehirli yılanlara dönüşür ve burada daha sonra birkaç tapınağın eklendiği bir tapınak yapılmasını ister. Tapınaklara ibadet edilmedikçe girilemiyor.” Kemerli bir kayalık üzerinde küçük tapınak binalar gün batımında çok güzel resim veren, Dünyanın yakın uzak her köşesinden gelmişe benzeyen –ki “abla” üçlüsü, ertesi gün kuzenlerinin de eşiyle aynı yerde olup aynı fotoğrafları çektiğini öğrenirler-, bayram dolayısıyla yerli turistin de doldurduğu muhteşem mekân, batan güneşle birlikte hızla tenhalaşırken, alacakaranlıkta, çekilen sudan kalan çukurlarda bir yengecin aceleyle beslenmesi fotoğraflanır.

Dörtte üçü motosiklet, yoğun bayram trafiği içinde Denpasar’a dönerken rehber anlatır: “Yılda 3 milyon kişi Bali’ye gelir.” Sukarno anıtı önünden geçerken “Endonezya Cumhuriyeti’nin kurucusu, 1965’te komünistlerce öldürülmeye çalışıldı… Endonezya’da Müslümanlar gömülür, Hıristiyanlar da ama onlar yakılma fikrine daha yakın. Uygun töreni yapacak paraları yoksa gömüp, para biriktirince çıkarıyorlar.”

Önde ve arkada iki standart kask –baba ile anne- arasında, ortada iki küçük kask ve minik kollar, bacaklar; yoğun trafiğin zahmetini bu yolla aşmışa benzeyen kalabalık akarken Halal Restaurant ve AVM’ler önünden geçilir, otelin 40. Yıldönümünü duyuran Prama Sanur Beach panosu önünde inilir.

Akşam yemeğinde, otel bahçesindeki küçük sahnede Baraka filmini hatırlatan bir gösteriyle yerel halkın çok sevdiği Ramayana sahnelenir. 

 

“Abla”nın gezi arkadaşının bol fotoğraflı izlenimleri:
http://gezix.blogspot.com.tr/

Barong Dansı görselleri:

Pura Taman Ayun görselleri:
https://www.google.com.tr/search?q=pura+taman+ayun&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=3sr4U_KiGMO_ywOVoICYBQ&sqi=2&ved=0CBoQsAQ&biw=911&bih=449

Jatiluwih görselleri:

Tanah Lot görselleri:

Prama Sanur Beach görselleri:

Ramayana:

Hiç yorum yok: