29 Temmuz 2014 Salı sabahı “abla”nın
dikkatini çeken, bahçesinde, bir köşede canlı müziğin sunulduğu dört yanı açık
üstü kapalı kahvaltı salonunun sütunlarını, yarıdan aşağı saran etekler gibi, otelin
önündeki havuzun her köşesinde ağızlarından su fışkıran heykellerin belden
aşağıları, kentte de sık rastlanılacağı üzere altın, kırmızı, mor kuşaklı siyah
beyaz kareli kumaşla örtülü. “Abla”nın rehberden aldığı iki açıklamadan biri, “kutsal varlıkları kendileri ile aynı düzeyde
görmeyi seviyorlar”; diğeri ise “siyah
beyaz, iyi-kötü türünden karşıtlıkları simgeler: Tanrı hepsini verir, ancak
seçim (-“abla”nın eki- ve sorumluluk)
size aittir.
Araç
sıkışık trafikte zahmetle yol alırken anlatılan: “’30’larda Hollandalıların kurduğu, mimarisi önemli müze için,
Denpasar’a 20 dakikalık bir yolumuz var. Pazar yerinin kuzeyi anlamında Denpasar 800.000 kişilik bir şehir,
M.Ö. 2500’de Çin’den gelen Budist ve Hindularca kuruldu. Daha sonra İslam,
ticaretle gelip Java’da büyük taraftar bulunca, Budist ve Hindu’lar Bali’ye
sığınmış. Ardından İngiliz ve Hollandalıların hâkimiyeti… 2. Dünya Savaşı
sırasında Japonlarla da savaşan halkın esaret karşısında kendini hançerleme
geleneği var; bu durum 20. yy başında gazetelere yansıyınca Hollandalılar isyan
etmiş, hükümet işleri iyileştirmiş. 90’ların sonunda, Malay yağmalarından bıkan
Balililer, Çin’in kendileriyle ilgilenmeyişi üzerine Hıristiyanlaşmaya sempati
duyuyorlar.”
“Selamat pagi
günaydın demek, avuçlar çene altında birleştirilir; baş üzerine yükseltilirse
Tanrı’yı selamlama olur. Günün saatlerine göre dört farklı selamlama biçimi
var… Çoğul için aynı sözcük iki kez tekrarlanır. Hape cep telefonu, hape hape
cep telefonları demek...” Bayrakları her yerde asılı Bintang “…yerel bira markası…
Aile planlamasının olmadığı zamanlarda, cinsiyet ayrımı olmaksızın ilk çocuk,
birinci anlamına Wayan, ortanca,
ikinci anlamına Made, üçüncü Nyoman, dördüncü, son anlamına Ketut; beşinci çocuktan sonra baştan…”
“Abla”,
yol üstünde bir köyde, orta kapıdan girip çıkan süslü insanların, harem,
selamlık verandalarda yaptıkları düğünü not ederken, rehberin “İki farklı takvim kullanırlar, bizimkine
benzeyen, her iş için iyi kötü zamanları belirleyen Saka ile 7 günlük 30 haftalı Wuku.
1960’taki yanardağ patlamasını, zamanlaması yanlış hesaplanmış bir tören
yüzünden Tanrıları kızdırmalarına bağlamışlar… Boşanmalar fazla değil, %1
oranında; tek eşlilik, evlilik kutsaldır…” sözleri, gruptan “demek takvim işe yarıyor” karşılığı
bulur.
“Bir kraliçe, metresi olan kocasını büyüyle
öldürüyor, halkın tepkisi üzerine sığındığı tapınakta da bir rahip tarafından
öldürülüyor, sonradan mitolojik bir figür haline gelip danslara konu olmuş.”
Badung
Hanedanı Sarayı’nı geçen, müzeye geldikleri halde bastıran seri yağmurdan
ötürü, bir süre araçta bekleyen grup iner, bakımlı, yeşil avlu çevresindeki güzel
alçak binalara yönelmeden, girişte kendilerini karşılayan yerel giysili çiftle
poz verir.
Taş
devrinde kullanılan gereçler, ölülerin embriyon biçiminde gömüldükleri taş
mezarlar, kayalık bölgede yerleşimi anlatan geniş detaylı bir maket, Batı
Bali’den orijinal bir fosil iskelet, metal kullanımı, takılar, 11. yy. kaya
mezarları, sırlı kaplar, metal ve palmiye yaprağı üzerinde, soldan sağa yazılan
alfabe… Seremoniler Bölümü’nde rahip giysileri, (eskiden odunla yapılan yakma işlemi gün boyu sürerken şimdi elektriğin
kullanıldığı) ölülerin yakıldığı merdivenli süslü yapı, üstündeki kapaktan
içine cesedin konduğu ahşap boğa heykeli. “Sevdiği
eşyalarla birlikte gömülme, yakılma, sonraki yaşamında zorluk çekmesin,
zahmetsizce sahip olsun dileğine dayanır…”
Bebek
banyosu içindeki sepet, kuş sırtındaki beşik, plasentayı temsil eden bir başka
sepet, “Wuku takvimine göre 210 günde bir
tekrarlanan törenlerde kullanılır.”
Pirinç
tarımı gereçleri arasında en ilginci, pirinç işçisinin, dibine açılan minicik delikten
sızan su miktarına bakarak, yevmiyesinin belirlenip ödenmesi amacıyla boyunlara
asılan Hindistan Cevizi.
Süslü
alçak girişler, “abla”nın kültüründeki gibi saygı amaçlı.
Dengesiz
Hollanda tüfeklerine karşı, mızrak; manyetolu telefon, lambalı radyo, Buleleng mimarisi
örneği, kat kat döşenmiş ot çatılı bina.
“Ortası kare biçimde delikli Çin paraları halen
törenlerde kullanılıyor, yakma töreni sırasında tabuta para atılırsa bu, sonraki yaşamı zengin olsun, yakışıklılık
türünden eksiklikleri giderilsin, -rehbere göre-
kendine özgüveni artsın…”
Sunu
amaçlı Cili, üstü diken diken altı
yuvarlak dilimli, minik heykel, çiçek, meyve, pirinç hamurundan yiyeceklerle
yapılan düzenleme; palmiye yaprağı ile de yapılan, kadınların törenlerde başlarında
taşıdıkları büyük Cililere Gebogan deniyor.
Bol
memeli Demeter’in bu kültürde adı, Bruyat.
Çok çocuklu kadın heykelleri, Priapos benzeri doğurganlık sembolleri, stilize
biçimde iç içe geçmiş kadın, erkek cinsel organı Lingga Yoni.
Birebir
boyutlu bir sahnede Barong Dansı karakterleri,
yerel halkı temsilen siyah, Çinlileri temsilen de beyaz maskeli figürlerle
canlandırılır. Metresini kıskandığı kocasını büyüyle öldüren cadı dul kraliçe Randa –Dünya’nın, içinden henüz çıktığı eril döngünün başında bir ihtimal,
bir daha hiçbir kadın böyle bir işe kalkışmasın diye-, ortada tüm
çirkinliğiyle salınır.
Yine
bir ihtimal -inançta oluşan çatlakla-
Hollandalıların sardığı kral, kendisini koruyacağını düşündüğü bıçağını yere
bıraktığında kurşunlara hedef olana dek tılsımına inanılan Keris’i, gırtlağına dayamış siyah beyaz kareli etekli savaşçı, dansçılar
arasında yer alır.
Grup
yola koyulur; Hollandalılara karşı savaşan halk kahramanı Nara Ray’in heykeli önünden geçilir, rehber anlatır: “Binlerce tapınak var, halkın tapınakları,
köy tapınakları, işyerindekiler yanı sıra ailelerin, onların ekonomik
durumlarını da gösteren, evlerinden çok daha zengin aile tapınakları…”
Çeltik
tarlalarına giden suyla dolu hendeklerle çevrili, büyük güzel bahçe, Hindu
Dünyasının kozmik denizdeki parçası Pura
Taman Ayun bir Hindu Tapınağı: Grubun çevresini dolanarak geçtiği açık
alanda, dağları sembolize eden, tek sayılı çok katlı yapılar arasında en
yükseği Hinduların kutsal saydığı, Tanrıların oturduğu Meru Dağı’nı simgeler. Avlu iç kısmındaki, Tanrı’ya yoğunlaşmayı öneren üstü kapalı kemerle geçilen kısım
sadece ibadete ayrılmış. Öncesindeki üstü açık, yarık kemerler, önce kötülükten arın mesajı vermekte.
İç
avludaki ilk yapı, dokuz farklı Tanrının yönünü belirleme amaçlı, avlu
köşesinde ise çan kulesi yer almakta.
Bir
başka geniş avluda, bambu iskelet üzerine kat kat döşenmiş ince palmiye lifi
ile döşeli, 50 yıl dayandığı belirtilen kalın çatının örttüğü, birkaç basamakla
inilen arenada gerçek boyutlu bir horoz dövüşü tüm detaylarıyla canlandırılır.
Tapınakları
kötü ruhlardan koruyan sağlı sollu canavarlı kapılardan çıkıp araca binen gruba,
-gezi boyunca, acentenin muhteşem
iyiliği, yollarda ve odalarda- su servisi yapan Tommy, teşekkür ederiz anlamına “terima kasih” diyenleri “sama, sama” diyerek yanıtlarken
rastlanılan, ölü yakmaya giden bir grup Hindu’yu fotoğraflamak için inilir.
İşlemeli,
yüksek taht-ı revanın üst katında, turuncu şemsiye altında neşeli torunlarının
çevrelediği, üzerinde rahmetlinin resmi sallanan Hindu
yas rengi beyaz örtülü tabut, bambu sırıkları omuzlamış kişiler tarafından taşınırken,
–ağlamak, ölünün Dünya’dan kopamamasına
neden olup, reenkarnasyonunu zorlaştıracağından yas yok- hiç de üzüntülü
görünmeyen hatta süslü, şık grupça izlenir. Arkalarından gelen müzisyenlerle
çalgılı, şenlikli yakılmaya götürülen büyükannenin külleri 12 gün sonra göl, nehir
ya da denize serpilecek.
Öğle
yemeği, pirinç tarlası lokantası
anlamına Puri Taman Sari’de: Geleneksel
biçimde, küçük beyaz taş çiçek motifli, siyah taş dümdüz yolla tapınağına
yönlendirilen ziyaretçinin, sağa sapan kısa patika ile varılan alçak kapılı
lokantanın girişini şaşırması an meselesi.
Alçakgönüllü
giriş, Hindistan Cevizi, muz ağaçları, pirinç tarlalarını kapsayan geniş bir panoramaya
açılır. Kabuğunda taze Hindistan Cevizi suyu ve soğuk havlu ikramını, yemek
izler: Ağaç kıymıklarıyla tutturulmuş palmiye yaprağı çanaklarda gelen, buharda
haşlanmış pirinç, çöp şiş, tofu, noodle, deniz ürünleri, aralarında pekmezin de
yer aldığı acı tatlı soslarla sunulur.
Yemyeşil
Umabian Köyü geride kalırken batıya, günün üçüncü durağı, UNESCO Dünya Mirası
listesinden, çeltik tarlalarının bulunduğu Jatiluwih’e
yollanılır.
Tek
tük de olsa Hollandalılardan kalma taş ev geleneğinin örneklerinin göze
çarptığı bitek yeşil arazide yol alırken rehber söz alır: “Harikulade anlamına gelen Jatiluwih’te narin yapılı Bali pirinci tarımı
yapılır” Sıkışık trafiğin nedeni gibi görünen, sokak başındaki araç
kalabalığına dikkat çekerek “bir horoz
dövüşü... Bahis ve futbol çok revaçta, Dünya Kupası boyunca her ev desteklediği
ülkenin bayrağını çekmiş, şimdilerde bir tek Alman bayrağı var… Papaya
meyvesinin hamını ince şeritler halinde kesip salata, olgununu meyve olarak
tüketiyorlar. Hindistan Cevizinin tazeyken suyu içilir, olgunlaşınca sütü
kaynatılıp şekerleme, suyu çekildiğinde ise rendelenip kaynatılır gıda ve
kozmetikte, kabuğu, yaprağı eşya yapımında kullanılır.”
Yol
üzerinde yine bir düğün töreni, köyün gençleri kapı önünde toplanmış sigara
içmekte. Sağda Al Hamza Mescidi.
Birden
solda taraçalar belirir; Unesco’nun 2012’de koruma altına aldığı yöreye,
biletle giren grup, Batukaru Dağı
eteklerinden denize dek uzanan, erozyonu önlemesi yanı sıra önemli miktarda
arazi kazandıran büyüleyici manzarayı fotoğraflamak için iki değişik noktada
araçtan iner.
Bulutlar
iner yağmur tozurken, dördüncü durak Tanah
Lot yoluna düşülür. Bali sahilindeki yedi deniz tapınağının en muhteşemi
olarak anılan, medcezirin olağanüstü güzellikte şekillendirdiği Tanah (kara) Lot (deniz)’u ilk olarak 16. yy.’da Budist rahip Nirartha keşfeder. “Müslümanlık
yayılırken kaçıp Bali’ye yerleşen Budist ve Hindu aristokratlardan,
Nirartha’dan öğüt almaya gelenler çoğalınca rahip, bir üst rütbeli tarafından
kıskanılır, mücadeleye zorlanır. Sonrasında deniz kıyısındaki mağaralarda
denize attığı kuşakları zehirli yılanlara dönüşür ve burada daha sonra birkaç tapınağın
eklendiği bir tapınak yapılmasını ister. Tapınaklara ibadet edilmedikçe
girilemiyor.” Kemerli bir kayalık üzerinde küçük tapınak binalar gün
batımında çok güzel resim veren, Dünyanın yakın uzak her köşesinden gelmişe benzeyen –ki “abla” üçlüsü, ertesi gün kuzenlerinin de eşiyle aynı yerde olup
aynı fotoğrafları çektiğini öğrenirler-, bayram dolayısıyla yerli turistin
de doldurduğu muhteşem mekân, batan güneşle birlikte hızla tenhalaşırken,
alacakaranlıkta, çekilen sudan kalan çukurlarda bir yengecin aceleyle
beslenmesi fotoğraflanır.
Dörtte
üçü motosiklet, yoğun bayram trafiği içinde Denpasar’a dönerken rehber anlatır:
“Yılda 3 milyon kişi Bali’ye gelir.”
Sukarno anıtı önünden geçerken “Endonezya
Cumhuriyeti’nin kurucusu, 1965’te komünistlerce öldürülmeye çalışıldı…
Endonezya’da Müslümanlar gömülür, Hıristiyanlar da ama onlar yakılma fikrine
daha yakın. Uygun töreni yapacak paraları yoksa gömüp, para biriktirince
çıkarıyorlar.”
Önde
ve arkada iki standart kask –baba ile
anne- arasında, ortada iki küçük kask ve minik kollar, bacaklar; yoğun
trafiğin zahmetini bu yolla aşmışa benzeyen kalabalık akarken Halal Restaurant
ve AVM’ler önünden geçilir, otelin 40. Yıldönümünü duyuran Prama Sanur Beach
panosu önünde inilir.
Akşam
yemeğinde, otel bahçesindeki küçük sahnede Baraka filmini hatırlatan bir
gösteriyle yerel halkın çok sevdiği Ramayana
sahnelenir.
“Abla”nın
gezi arkadaşının bol fotoğraflı izlenimleri:
http://gezix.blogspot.com.tr/
Barong Dansı görselleri:
Pura Taman Ayun görselleri:
https://www.google.com.tr/search?q=pura+taman+ayun&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=3sr4U_KiGMO_ywOVoICYBQ&sqi=2&ved=0CBoQsAQ&biw=911&bih=449
Jatiluwih görselleri:
Tanah Lot görselleri:
Prama Sanur Beach görselleri:
Ramayana:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder