26 Eylül 2014 Cuma

Endonezya gezisi son günü “abla” grubu, gün doğumu için Penanjakan Dağı’na gider, Tengger Kum Denizi’ni atla geçer, Bromo Volkanı’na tırmanır.


8 Ağustos 2014 Cuma sabahı, küçük kız kardeşin “altın vuruş’u sona bıraktılar” dediği saat 03:00’te uyandırıldıklarında, gezi boyunca erken kalkmalara gık’ı çıkmamış “abla”nın, dönüp pof pof yorganına sarınıp uykuya devam edesi gelir. Böyle yapmış olsa, en çok 15 dakika sonra yataktan fırlayacağını bildiğinden, ısının tepede çok düşük olacağı bildirildiğinden -30 derecelerde bavul hazırlarken çok kalın bir şey koymaya da içi elvermediğinden- ne bulduysa üzerine kat kat geçirip, bir tür “evsiz” şıklığıyla, ortancayla çıkar, kör karanlıkta dörtlü gruplar halinde bindikleri 4x4’lerle, gün doğumunu izlemek üzere, 2750 m yüksekliğindeki Penanjakan Dağı’na yollanırlar.

Yarım saat sonra, aynı niyetle, oradan buradan, sokak aralarından eklenenlerle -gerçekten yetmişikibuçuk millet- konvoy halinde aldıkları yol biter; inilen yerden öteye araba giremediğinden, karanlıkta motosikletler, yokuş yukarı 30 dk. tırmanmayı göze alamayanları arkalarına atıp vızır vızır, yola düşmekte.

Üstleri yufka olup kalınlaştırmak isteyenler, -örneğin arkasına Tina yazılı- hırpanî ama hayat kurtaran ceketlerden 5.000 rupi verip kiralamakta, adım başı eldiven, atkı, bere vb. satışı tüm hızıyla sürmekteyken, yukarı yürüyüş dendiği kadar sürmese de; iki yanına bir tuvalet bir çayevi düzeninde sıralı, ışığı ümit saçan mekânlar önünden akan motosikletlerin anî atakları dikkat gerektirir.

Karanlıkta okunamayan, gün ağardıktan sonra Taman Nasıonal Bromo Tengger Semeru yazısı ortaya çıkan kemer altında buluşma saati, yeri kararlaştırılır; grup dağılıp tıklım tıkış platformda bir yerlere konuşlanır. Henüz Venüs parıldamaktayken, bir aktivite olur deyip, havanın serinliğinin de etkisiyle tuvalet kuyruğuna giren “abla” çıkışta, -06:35- hayranlık nidalarıyla karşılanan güneşi yakalar; ezoteriklerin önerisine uyup, -bu işlerden habersiz yüzlerce insanla birlikte- üçüncü göze denk gelen iki kaşı arası bir parmak üstte bariz kamaşmayla, epifiz bezini* aktive ettiğine inandığı gündoğumu kodlarını memnuniyetle alır.

Giderek yükselen güneş göğün kontrolünü ele geçirir; diğer taraçadan ufak ufak istim salmakta Bromo önde, Semeru arkada fotoğraflanır, hava da görece ılınırken toparlanan grup yolu üstündeki ilk çay evine dalar. Kahvaltıya epey vakit varken, rehberin üşenmeden taşıdığı bisküvi, çayın yanına tartışmasız pek yaraşır.

Her biri farklı müzik yayınlamakta çok sayıda 4x4’ten, plakasını ezberlemeleri tembih edilen kendininkilerini, sürücüsünün de yardımıyla bulup binen “abla” üçlüsü ile rehber, bir 5 dk. sonra iner, adını Brahma’dan alan 2329 m’lik Bromo ile, ardındaki Java’nın en yüksek dağı, -bir diğer adı, ulu dağ anlamına Mahameru- 3676 m.lik Semeru Volkanı’nı bir başka açıdan yeniden fotoğraflarlar.

Kısa süren yolculuk sonunda araçlardan indikleri, göz alabildiğine geniş, -Kraliyet Sarayı bahçeleri zeminini de örten- füme renkli tozla kaplı Tengger kum denizi, zaman içinde, şimdilerde sakin volkanların püskürtüleriyle oluşmuş.

Yanlarında, kendileri gibi ufak, midilli irisi atlarıyla beklemekte, ağzı yüzü, toza karşı sarılı adamlardan biri, programın korkulu rüyası –kum denizi atla geçilecektir!- için “abla”nın yanına yaklaşır, üzeri büyük harflerle IWAN yazılı kartvizit büyüklüğündeki kartonu uzatır. Bulunduğu taraftan deneyip binmeyi beceremeyen “abla”, neyse ki hayvanın öte yanına geçtiğinde sağ ayağını üzengiye, koyar, -şükürler olsun!- tek hamlede yerleşir.

Çok uzun olmayan kum denizi geçişi, -dönüşünde damadına ballandırarak anlatacak olsa da- ilk kez ata binen “abla”ya bitmeyecekmiş gibi gelir. Daha önce Nil kıyısında deveye, Hindistan Jaipur’da file binmişliği var ise de, içgüdüsel biçimde belden altını eyere sabitleyip, üst kısmını dalgalanmaya bırakmış “abla”nın, iniş çıkışlarda üzengiye abanmayı o dakika keşfetmemiş olsa, toz yüzünden de aksıran bu ufak hayvanın üzerinden, yeteneksiz bir rodeocu gibi uçması an meselesi!

Bromo’nun bitmek bilmez görünen merdivenlerine en yakın noktada inilir; kendisini geri götüreceği talimatı almış Iwan’a kartını iade edip, yürüyerek döneceğini parmaklarıyla anlatan “abla”, aradaki mini taraçalarda dinlenip soluklanarak tepeye ulaşır. 

Bromo’nun küçük ama kararlı, beyaz, yoğun duman tüten kraterine, dilek dileyip çiçek buketleri atanlara, parmaklık boyunca fotoğraf çektirenlere sürüne sürüne, “Allah vere de niyetini bozmasa” dileğiyle yol alıp bakınırken, rüzgârın aniden yön değiştirmesiyle, boğazları yakan dumandan kısmetine düşeni alıp aksıra tıksıra dönüşe geçenler arasında, “abla” üçlüsü de var.

Atlar, yanlarında sahipleri, kum denizini gerisin geri yürüdükleri sıra “abla” üçlüsüne eşlik ederler. Ayaklar altında özel biçimde kıyırdayan toz, o yükseklikte bir yandan rüzgârın etkisiyle, sarılı olsalar da, içlerine dek işler, hatta bir kısmı bavullarda, fotoğraf makinelerinde, çantalarda ülkeye dek gider.

Otele varılır; dönüş için toplanan bavulları kapı önüne çıkaran “abla” üçlüsü, olabildiğince tozdan arınır, kahvaltıyı da ucundan yakalarlar.

Yola çıkış saatine dek dolanıp, orada burada lav taşlarının öbeklendiği, cıngıl cıngıl Melek Borazanı yüklü ağaçlı güzel bahçeler, kardeşler tarafından fotoğraflanırken; “abla”nın rastladığı, “selamünaleykum”a, “aleykümselam” yanıtı alan görevli, Müslüman olduklarını öğrenince, “abla”nın güdük İngilizcesi elverdiğince ayaküstü sohbet ederler.

Öğle yemeği molasıyla bölünen yol Surabaya’da havaalanında sona erer. Bekledikleri sıra, elindeki, karıncayiyene benzeyen üzeri kadranlı gereci, bavulların fermuarı dibine yerleştirip, bavula bastırarak içeriden çıkan havayı koklatan görevlinin neyin peşinde olduğu anlaşılmaz.

Akşamüzeri grup Singapur’a, 9 Ağustos 2014 Cumartesi gece yarısından sonra da Singapur’dan İstanbul’a doğru havalanır. Tuvaletleri geniş uçak rahattır ama grubun derin uyumasının asıl nedeni, akıllıca son güne konmuş, erken saatlerden beri gün boyu yaşanan yoğun programdır.

Günler sonra kardeşler bir araya geldiklerinde ortanca, çok beğendiği, konusu Java’da geçen, bir filmden söz eder: Java Heat. Birlikte izledikleri filmi “abla” ile küçük kız kardeş de çok beğenir. Rob Allyn ile Colon  Allyn yazıp yönettiği, Mickey Rourke, Kellan Lutz, Ario Bayu… oynadığı, Yogyakarta, Borobudur gibi gezdikleri yerlerde çekilmiş, dahası ülkenin gerçeği üzerine dürüst bir gözlemi de içeren filmi “abla” yazısı sonuna eklemeyi borç bilir.

 

“Abla”nın gezi arkadaşının bol fotoğraflı izlenimleri:


*Epifiz Bezinin Gizemleri:

http://www.kosulsuz-sevgi.com/yeni-eklenen-mesajlar/epifiz-bezinin-gizemleri/

Bromo Tengger Semeru Ulusal Park görseleri:

https://www.google.com.tr/search?q=bromo+tengger+semeru&biw=1188&bih=585&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=AlgMVN7NN4OR7AaApoD4Cw&sqi=2&ved=0CBoQsAQ

Semeru görseleri:


Penanjakan görseleri:


Java Heat filmi:

2 yorum:

Gezix dedi ki...

Ellerinize sağlık. Tekrar o günleri yaşadım. Ben de gezi yazımı bitireceğim inşallah:)

senbilirsinabla dedi ki...

Teşekkürler, benim için de güzel bir yolculuk oldu, hem gerçek hem de yazı anlamında.
Ben de sizi izliyorum ve çok şeyi zahmetsizce anlatan güzelim fotoğraflarınızdan gözümü alamıyorum; sizin de elinize gözünüze sağlık.
Selamlar, sevgiler.