8 Ağustos 2014 Cuma sabahı, küçük kız
kardeşin “altın vuruş’u sona bıraktılar”
dediği saat 03:00’te uyandırıldıklarında, gezi boyunca erken kalkmalara gık’ı çıkmamış “abla”nın, dönüp pof pof
yorganına sarınıp uykuya devam edesi gelir. Böyle yapmış olsa, en çok 15 dakika
sonra yataktan fırlayacağını bildiğinden, ısının tepede çok düşük olacağı
bildirildiğinden -30 derecelerde bavul
hazırlarken çok kalın bir şey koymaya da içi elvermediğinden- ne bulduysa
üzerine kat kat geçirip, bir tür “evsiz” şıklığıyla, ortancayla çıkar, kör
karanlıkta dörtlü gruplar halinde bindikleri 4x4’lerle, gün doğumunu izlemek
üzere, 2750 m yüksekliğindeki Penanjakan
Dağı’na yollanırlar.
Yarım
saat sonra, aynı niyetle, oradan buradan, sokak aralarından eklenenlerle -gerçekten yetmişikibuçuk millet- konvoy
halinde aldıkları yol biter; inilen yerden öteye araba giremediğinden, karanlıkta
motosikletler, yokuş yukarı 30 dk. tırmanmayı göze alamayanları arkalarına atıp
vızır vızır, yola düşmekte.
Üstleri
yufka olup kalınlaştırmak isteyenler, -örneğin
arkasına Tina yazılı- hırpanî ama hayat kurtaran ceketlerden 5.000 rupi
verip kiralamakta, adım başı eldiven, atkı, bere vb. satışı tüm hızıyla
sürmekteyken, yukarı yürüyüş dendiği kadar sürmese de; iki yanına bir tuvalet
bir çayevi düzeninde sıralı, ışığı ümit saçan mekânlar önünden akan motosikletlerin
anî atakları dikkat gerektirir.
Karanlıkta
okunamayan, gün ağardıktan sonra Taman
Nasıonal Bromo Tengger Semeru yazısı ortaya çıkan kemer altında buluşma
saati, yeri kararlaştırılır; grup dağılıp tıklım tıkış platformda bir yerlere konuşlanır.
Henüz Venüs parıldamaktayken, bir
aktivite olur deyip, havanın serinliğinin de etkisiyle tuvalet kuyruğuna
giren “abla” çıkışta, -06:35- hayranlık
nidalarıyla karşılanan güneşi yakalar; ezoteriklerin önerisine uyup, -bu işlerden habersiz yüzlerce insanla
birlikte- üçüncü göze denk gelen iki kaşı arası bir parmak üstte bariz kamaşmayla,
epifiz bezini* aktive ettiğine inandığı gündoğumu
kodlarını memnuniyetle alır.
Giderek
yükselen güneş göğün kontrolünü ele geçirir; diğer taraçadan ufak ufak istim
salmakta Bromo önde, Semeru arkada fotoğraflanır, hava da
görece ılınırken toparlanan grup yolu üstündeki ilk çay evine dalar. Kahvaltıya
epey vakit varken, rehberin üşenmeden taşıdığı bisküvi, çayın yanına tartışmasız
pek yaraşır.
Her
biri farklı müzik yayınlamakta çok sayıda 4x4’ten, plakasını ezberlemeleri
tembih edilen kendininkilerini, sürücüsünün de yardımıyla bulup binen “abla”
üçlüsü ile rehber, bir 5 dk. sonra iner, adını Brahma’dan alan 2329 m’lik Bromo
ile, ardındaki Java’nın en yüksek dağı, -bir
diğer adı, ulu dağ anlamına Mahameru- 3676 m.lik Semeru Volkanı’nı bir
başka açıdan yeniden fotoğraflarlar.
Kısa
süren yolculuk sonunda araçlardan indikleri, göz alabildiğine geniş, -Kraliyet Sarayı bahçeleri zeminini de
örten- füme renkli tozla kaplı Tengger
kum denizi, zaman içinde, şimdilerde sakin volkanların püskürtüleriyle
oluşmuş.
Yanlarında,
kendileri gibi ufak, midilli irisi atlarıyla beklemekte, ağzı yüzü, toza karşı
sarılı adamlardan biri, programın korkulu rüyası –kum denizi atla geçilecektir!- için “abla”nın yanına yaklaşır,
üzeri büyük harflerle IWAN yazılı kartvizit büyüklüğündeki kartonu uzatır.
Bulunduğu taraftan deneyip binmeyi beceremeyen “abla”, neyse ki hayvanın öte
yanına geçtiğinde sağ ayağını üzengiye, koyar, -şükürler olsun!- tek hamlede
yerleşir.
Çok
uzun olmayan kum denizi geçişi, -dönüşünde
damadına ballandırarak anlatacak olsa da- ilk kez ata binen “abla”ya
bitmeyecekmiş gibi gelir. Daha önce Nil kıyısında deveye, Hindistan Jaipur’da
file binmişliği var ise de, içgüdüsel biçimde belden altını eyere sabitleyip,
üst kısmını dalgalanmaya bırakmış “abla”nın, iniş çıkışlarda üzengiye abanmayı
o dakika keşfetmemiş olsa, toz yüzünden de aksıran bu ufak hayvanın üzerinden, yeteneksiz
bir rodeocu gibi uçması an meselesi!
Bromo’nun
bitmek bilmez görünen merdivenlerine en yakın noktada inilir; kendisini geri
götüreceği talimatı almış Iwan’a kartını iade edip, yürüyerek döneceğini
parmaklarıyla anlatan “abla”, aradaki mini taraçalarda dinlenip soluklanarak
tepeye ulaşır.
Bromo’nun
küçük ama kararlı, beyaz, yoğun duman tüten kraterine, dilek dileyip çiçek
buketleri atanlara, parmaklık boyunca fotoğraf çektirenlere sürüne sürüne, “Allah vere de niyetini bozmasa” dileğiyle
yol alıp bakınırken, rüzgârın aniden yön değiştirmesiyle, boğazları yakan
dumandan kısmetine düşeni alıp aksıra tıksıra dönüşe geçenler arasında, “abla”
üçlüsü de var.
Atlar,
yanlarında sahipleri, kum denizini gerisin geri yürüdükleri sıra “abla”
üçlüsüne eşlik ederler. Ayaklar altında özel biçimde kıyırdayan toz, o
yükseklikte bir yandan rüzgârın etkisiyle, sarılı olsalar da, içlerine dek
işler, hatta bir kısmı bavullarda, fotoğraf makinelerinde, çantalarda ülkeye
dek gider.
Otele
varılır; dönüş için toplanan bavulları kapı önüne çıkaran “abla” üçlüsü,
olabildiğince tozdan arınır, kahvaltıyı da ucundan yakalarlar.
Yola
çıkış saatine dek dolanıp, orada burada lav taşlarının öbeklendiği, cıngıl
cıngıl Melek Borazanı yüklü ağaçlı güzel bahçeler, kardeşler tarafından
fotoğraflanırken; “abla”nın rastladığı, “selamünaleykum”a,
“aleykümselam” yanıtı alan görevli,
Müslüman olduklarını öğrenince, “abla”nın güdük İngilizcesi elverdiğince ayaküstü
sohbet ederler.
Öğle
yemeği molasıyla bölünen yol Surabaya’da
havaalanında sona erer. Bekledikleri sıra, elindeki, karıncayiyene benzeyen
üzeri kadranlı gereci, bavulların fermuarı dibine yerleştirip, bavula
bastırarak içeriden çıkan havayı koklatan görevlinin neyin peşinde olduğu
anlaşılmaz.
Akşamüzeri
grup Singapur’a, 9 Ağustos 2014 Cumartesi
gece yarısından sonra da Singapur’dan İstanbul’a doğru havalanır. Tuvaletleri
geniş uçak rahattır ama grubun derin uyumasının asıl nedeni, akıllıca son güne
konmuş, erken saatlerden beri gün boyu yaşanan yoğun programdır.
Günler
sonra kardeşler bir araya geldiklerinde ortanca, çok beğendiği, konusu Java’da
geçen, bir filmden söz eder: Java Heat.
Birlikte izledikleri filmi “abla” ile küçük kız kardeş de çok beğenir. Rob Allyn ile Colon Allyn yazıp yönettiği,
Mickey Rourke, Kellan Lutz, Ario Bayu…
oynadığı, Yogyakarta, Borobudur gibi gezdikleri yerlerde çekilmiş, dahası
ülkenin gerçeği üzerine dürüst bir gözlemi de içeren filmi “abla” yazısı sonuna
eklemeyi borç bilir.
“Abla”nın gezi
arkadaşının bol fotoğraflı izlenimleri:
*Epifiz Bezinin Gizemleri:
http://www.kosulsuz-sevgi.com/yeni-eklenen-mesajlar/epifiz-bezinin-gizemleri/
Bromo Tengger Semeru
Ulusal Park görseleri:
https://www.google.com.tr/search?q=bromo+tengger+semeru&biw=1188&bih=585&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=AlgMVN7NN4OR7AaApoD4Cw&sqi=2&ved=0CBoQsAQ
Semeru görseleri:
Penanjakan görseleri:
Java Heat filmi:
2 yorum:
Ellerinize sağlık. Tekrar o günleri yaşadım. Ben de gezi yazımı bitireceğim inşallah:)
Teşekkürler, benim için de güzel bir yolculuk oldu, hem gerçek hem de yazı anlamında.
Ben de sizi izliyorum ve çok şeyi zahmetsizce anlatan güzelim fotoğraflarınızdan gözümü alamıyorum; sizin de elinize gözünüze sağlık.
Selamlar, sevgiler.
Yorum Gönder