28 Mart 2016 Pazartesi

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 15: Mexico City - Amsterdam - İstanbul


6 Şubat 2016 Cumartesi sabaha karşı 03:15’te panikle uyanıp, gecikerek araçta yerlerini alan “abla” ve ortancayla tamamlanan grup, uykuda Antigua’ya son kez veda eder: Bir saat sonra Guatemala City’ye varır, oradan da uçakla Mexico City’ye dönerler; iniş sırasında volkanların da görüldüğü yolculuk 08:50’de sona erer.

10:15’te, bavullarla birlikte ucu ucuna sığılan –şoförü, göz alıcı beyazlıkta gömleği, jilet gibi ütülü pantolonu, pırıl pırıl ayakkabılarıyla son derece bakımlı bir beyefendi- araçla, varsıl semtlerindeki apartman girişlerinin, yüksek parmaklıklarla askerî bölge gibi korunduğu Mexico City’de yol almakta grubun ilk hedefi, günde bir buçuk ton deniz ürününün işlem gördüğü, Dünyanın ikinci büyük balık pazarını (birincisi Japonya’daymış) ziyaret.

Yol kıyılarında çöplerin biriktiği bakımsız bulvarlara, ara sokaklara, parlak renkli tek katlı evlerin dizildiği, orta hallilerin yaşadığı semtlerden geçilerek ulaşılan, geniş bir blok boyunca yer kaplamakta Balık Pazarı burada yeni yerinde; pazarı gezecek olanlara, değerli eşyalarını araçta bırakmaları önerilir.

Tepelerinde su tankları bulunan çatılar altındaki tezgâhlarda, değişik ebat ve tuhaf şekillerde pek çok balık, kabuklu, “abla”nın sınıflandıramadığı türde mahlûkat sıralanmış, alıcı beklemekte. Bol makyajlı kadınların pişirdiği deniz ürünlerinin satıldığı ufak lokantaların aralarında da meyve suyu, mutfak gereçleri, hatta sosların satıldığı ufak tezgâhlar.

Elbette, olmazsa olmaz kokusu, yerde bu kokuyu taşıyan şarıl şarıl akmakta suya karşın, ya da onunla birlikte Balık Pazarı, gezenlere, “keşke vaktimiz olsaydı da burada bir şeyler yeseydik…” dedirtecek bir şenlik!

Günün ikinci hedefi, yarım saat mesafede zengin, bakımlı, bir zaman Cortes’in de yaşadığı Coyoacan Bölgesi’nde, Frida Kahlo Müzesi

“Baba Yahudi anne Meksikalı, 20.yy başında doğdu. Bir tramvay kazasında ciddi biçimde yaralanıyor, yaşamını metal korselerle sürdürüyor. Resim yapmaya başlıyor, tanıştığı ve kendisini yüreklendiren Diego Rivera ile çok eşli bir beraberlik sonunda 1954’te ölüyor. Resimlerinde acılarını, güvensizliğini işliyor.”

Kapısında kuyrukların uzadığı, parlak mavi rengi yüzünden Mavi Ev diye de anılan müzeye, önceden alınmış biletleriyle beklemeksizin giren gruptan birkaç kişi 20 dk süren videoyu izlemeye yönelirken içeriyi gezen “abla”nın aldığı notlar: Yemek odası, Diego’nun yatak odası, mutfak; önünde tekerlekli sandalye duran bir şövale, boyalar, camlı dolaplarda kitaplar ve duvarında anne karnında bir fetüsün gelişimini anlatan bir afişin bulunduğu atölye; Frida’nın gündüz ve gece ayrı, iki yatak odası; başka bir bölümde aralarında taslakların, fotoğrafların da bulunduğu -birinde kendini, karnında bir bebekle resmettiği- resim sergisi. Verandasında çocukların resim yaptığı bir başka binada vitrinlerde giysileri, metal korseler, farklı yükseklikte ayakkabıları, yaşamını sürdürmesine yarayan türlü ortopedik gereçler, bunlardan esinlenen ünlü modacıların tasarımları…

Hatıra eşyalarının satıldığı dükkânda da kuyruk var; bakımlı, havuzlu geniş avlunun bir köşesindeki kafede rehberlerle karşılaşan “abla” onlardan, dilinin ucundaki filmin Frida: Salma Hayek, Alfred Molina- yönetmenini öğrenir: July Taymer.

Cumartesi dolayısıyla her yer çok kalabalık; Patricia’nın yer ayırttığı lokanta, geze dolana zor bela bulunur. Servis ise ondan da zahmetlidir, uzar da uzar; gezi boyunca yemek noktalarına önceden bildirilmiş mönünün, hatta kumanyanın ne kadar akıllıca olduğu, bu şekilde deneyimlenmiş, kanıtlanmış olur.

Artan zaman Catarina Meydanı’nda gezilerek geçirilir; “abla” dörtlüsü kalabalık, şenlikli parka bakan, yol kıyısında süslü bir arabanın beklediği kilisede, genç kıza takıların da takıldığı, bol bol fotoğraf çekilen bir komünyon töreni izler.

Üçüncü ve son hedef Amsterdam aktarmasıyla İstanbul uçuşu için havaalanı; Patricia herkesle, Meksika usulü “tek öpücük” ve Hollanda dilinde “havdû!” diyerek vedalaşır.

21:50’de havalanan uçak, bir grup Meksikalı öğrencinin şamatasıyla 7 Şubat 2016, Pazar günü, yerel saatle 14:30’da Amsterdam’a iner. Sevdiklerini özlemiş katılımcıları ülkeye döndürecek İstanbul uçağı ise 20:30’da kalkıp tam üç saat sonra da Atatürk Havalimanı’na konar.

İyi dileklerle ayrılırlarken “abla”nın aklı gördükleri ile karmakarışık; gönlü ise tersine, bu büyük ezoterik topluluğu, Mayaları barındırmış muhteşem topraklardan, yeniden yükselen ışıkla dopdolu, pırıl pırıl aydınlık…

Ayşe Nilgün Arıt ile birlikte yazdıkları, -Sistem Yayıncılık’tan- KUTSAL MAYA İNANCI kitabına Don Miguel Angel Vergara Calleros, şu sözlerle başlar:
MAYA KUTSAL BİLGELİĞİNE HOŞ GELDİNİZ DİYORUM… ŞİMDİ RUHUNUZU AÇMA ZAMANI VE AKLINIZI VE KALBİNİZİ… SİZİ SELAMLIYORUM
IN-LAK’ECH… BEN BİR DİĞER SEN’İM
A-LAK’EN… SEN BİR DİĞER BEN’SİN

Kitabın SONSÖZ’ü ise şöyledir:
Yani… Rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Maya Tören Alanları “arkeolojik harabeler” olmayıp, Maya rahiplerinin dini, bilimi, sanatı ve felsefeyi bütünsel biçimde, derinliğine çalıştıkları Kozmik Üniversiteler, yani eğitim merkezleriydi. Bu muhteşem üniversiteler arasında en önemlileri şunlardı: Chichen-Itza, Uxmal, Mayapan, Ek Balam, Dzibilchaltun, Labna, Kabah, Sayil, Palenque, Edzna, Tikal, Uaxactun, Yaxchilan, Bonampak, Quirigua, Copan, Calakmul, El Mirador.

Yani… “Maya” sözcüğü sadece ilk kavmi ve onların soyundan gelen halkı ifade etmekle kalmaz; aynı zamanda “seçilmiş birey”in kendi bilinç düzeyini ve ruhsal gelişimini yücelterek ulaştığı bir “ruhsal bilinçlilik hali”nin de ifadesidir.

Yani… Mayalar, Tanrılarına asla insan kurban etmemişlerdir. Ne top oyunu sahalarında ne Tzompantli Tapınağı’nda, ne de Chichen-Itza’daki Kutsal Memba Kuyusu’nda… Böyle bir eylem, Maya inançları açısından imkânsızdı çünkü Maya inancı en yüksek etik değerlere, tüm canlılara büyük saygıya dayalıydı.

Yani… Popol Vuh’ta anlatılan ve Chichen-Itza’daki Top Oyunu Sahası’nın duvarlarında resmedilenler inisiyasyon sürecinde genç rahip adaylarının iç ruhsal dönüşümüydü. Bizlere, nefsimizi öldürerek, egomuzun başını keserek, egomuzu “Ben” olmaktan çıkarıp daha yüce bir iç varlığa dönüştürerek, gerçek bir insan, bir “Halach Uinik”, Maya ruhsal bilinçliliğine sahip, hakikatı aramış ve bulmuş, aşkı ve aklı dengeli biçimde tezahür ettirmeyi başarmış kâmil insan oluşu öğretiyordu.

Yani… Maya’lar kendilerini hem fiziksel hem de ruhsal olarak “insan olma” bilincinin değerleriyle geliştirmeye adamış yüksek bilgeliğe sahip bir toplumdu. Bu bilgelik onlara şehirlerini, tapınaklarını, kozmik üniversitelerini felsefeleri ve dinleriyle uyumlu bilimsel temeller üzerine inşa edebilme olanağını vermişti.

Yani… En yüce hocaların adını doğru yazmak ve doğru telaffuz etmek çok önemlidir: K’uKuulKaan, “sonsuzlukta huşu içerisinde saygı gösterilen Tanrı’dır”. Onun adının anlamında gelişimimize, ruhsal tekâmülümüze ışık tutan felsefi, astronomik ve törensel bir mesaj buluruz.

Yani… İlkbahar ve sonbaharlarda “K’uKuulKaan’ın inişi” olarak adlandırılan astronomik görüngü, kozmik bir olaydır. Mart’ın 5’inde başlayıp Nisan’ın 6’sında biten 33 günlük bu süreçte Chichen-Itza’daki K’uKuulKaan Piramidi’nin kuzey basamaklarında oluşan ışık/gölge üçgeni bir kozmik bilinç habercisidir. Ekinokslarda K’uKuulKaan, kozmik bir enerji olarak dünyaya iner, Maya dilinde “Puah” denilen 7 çakramızı uyararak geliştirir; içimizde taşıdığımız ışık ve bilgelik jeneratörlerini etkinleştirir.

Yani… K’uKuulKaan ölmemiştir, canlıdır. Kalplerimizin içinde yaşar; hayatımızda daha yüksek bir bilinç düzeyine erişebilmemize yardımcı olacak ruhsal yardımı ve desteğini alabilmemiz için ona seslenmemiz, adını anmamız, niyaz etmemiz, dua etmemiz gereklidir.

Yani… Maya kültüründen miras kalan antik bilgelik, gezegenimiz için büyük önem taşıyan bu günlerde insanlığa içinde yaşadıkları kaostan çıkmanın yolunu göstermektedir. Maya Kozmik Bilgeliği’ni öğrenmenin ve uygulamanın günü bugündür. Öncelikle kişisel düzeyde yaratılacak bir değişimi takiben, ikincil olarak, din, dil, ırk, renk, cinsiyet ve sosyoekonomik farklılıklar gözetilmeksizin tüm insanlıkla bu bilgeliği paylaşma zamanıdır.

Gidin! Yürüyün! İlerleyin! Tüm İnsanlık Aşk, Akıl, Işık ve Barış ile Aydınlansın!
IN-LAK’ECH… A-LAK’EN…



Frida (2002) Trailer (Salma Hayek, Alfred Molina, Geoffrey Rush): https://www.youtube.com/watch?v=zeczLgbYJz4

Mexico City yakınındaki aktif volkanlar: https://www.youtube.com/watch?v=oOMvSqTr40o

Tarihteki en büyük UFO akını, “Meksika UFO dalgası”: http://www.ufonet.be/ufonet-arastirma-konulari/123-meksika-ufo.html

Senbilirsinabla’nın “UFO ve Yeniçağ başlıklı 4. Uluslararası Kongre” izlenimleri: http://senbilirsinablamavidenmora.blogspot.com.tr/2009/06/tum-yasamnda-belki-de-ilk-kez-burada.html

27 Mart 2016 Pazar

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 14: Panajachel- Antigua


5 Şubat 2016 Cuma sabahı durum değerlendirmesi yapan rehberler fırtınanın hız kesmemesi üzerine, programın, Atitlan Gölü’nde tekne ile yapılacak kısmını iptal eder; hep birlikte göl kıyısına inilir, volkanlarla birlikte poz verilir.

Ardından “Trafik varsa 3,5 yoksa 2,5 saat sürecek” Antigua’ya dönüş yoluna çıkılır. Görkemli göl son kez fotoğraflanırken, mola yerinde, “abla”nın talebi üzerine, anahtarıyla kapısını açan yerlinin, beden diliyle açıkladığı şekilde, plastik fıçıdan leğenle alınan suyla temizlenecek tuvalet için 2 Quetzal ödenir.

Alınlığında süslü püslü “Jesus Team” yazılı Tuk tuk’un yolcularının beşte dördü bebekli, çocuk kadınlar. Bir gün önceki mola yerinde soba yanmakta, TV’de Papa’nın Meksika ziyareti anlatılmakta… Yolun devamında, uzakta nazlı nazlı tüten bir volkan fotoğraflanır.

12:00 civarı yeniden Antigua’ya gelen katılımcılar bu kez, Hotel Posada Los Bucaros’a inerler. Yürüyerek ulaşılan Don Rodrigol isimli mekânda, çepeçevre taraçalarından begonvil ve sarmaşıkların sarktığı çiçekli, havuzlu bahçeye bakan sundurma altında, içeriden gelen müzik eşliğinde yemek yenir.

Jade Maya adlı yeşim dükkânı, üretimin de yapıldığı geniş bir mekân: Grubun, duvarları fotoğraflarla, şemalarla dolu ufak odada sandalyelere yerleşmesi ardından panolarla anlatılan: “Buradan çıkan 24 farklı renkteki yeşim… Guatemala’da kumsallar yok ama kaya kültürü çok zengin… Çok kişi yeşim madeni varlığını bilmez, akla gelen Asya’dır, nedeni, İpek Yolu bağlantısı ve burada yeşim endüstrisinin 1974’te başlaması… Kazılarla mezarlarda bulunan maskeler üzerine araştırma başlar ve iki tektonik plaka arasında zengin yataklar bulunur. En derinden çıkan yeşim beyaza yakınken, kabuğa yaklaştıkça, içine katılan minerallere bağlı olarak rengi siyaha kadar değişir. Önyargıları yıkarak zamanla siyah ve lavanta rengi olana ilgi artmış, yine de kız kardeşiniz büyük ihtimalle rengi yeşil olmayana inanmayacak. National Geographic, 1987’de gelip araştırır, bulgular karşısında çok şaşırıp kapak da yaptığı konuya tüm dergiyi ayırır.”

Atölyeden başlayan gezi rotası üzerinde Maya takvimi hakkında kısa bilgi de alan grup alışveriş için, minicik figürinlerden çok değerli takılara kadar, rafları pek zengin mağazaya ulaşır: Ortada yeşimden birkaç değişik tasarım burç taşının sergilendiği stantlardaki katalogdan ortanca kardeşine tercüme ettirdiğine göre “abla”, örümcekle sembolize edilen “K’at”, -çevresindekileri örgütleyen, yükselten insanlar- grubuna dâhildir.

Günün kalanında Antigua sokaklarına dağılan katılımcılar, şık dükkânlarda alışveriş –“abla” yerli kadınların işlemeli bluzları altında, belini geniş işli kuşaklarla tutturdukları eteklerin kumaşı, geleneksel dokumadan bir pantolon (295 Quetzal) alır,- yaparlar.

Akşamüzeri hoş mekân Frida adlı kafede oturdukları sıra, yan masaya gelen bir başka Türk grupla sohbet edilir.

Yemek öncesi kalabalık lokantada, masalarının hazırlanmasını beklerken gençler, terasta, shot bardakları alttan gelen ışıkla aydınlanmış, çekmecesi dilimlenmiş limon dolu iki minik tepsi dolusu tekila tüketirler.

İlerleyen saatlerde bir köşesi canlı müzikle diskoya dönüşen, yetmiş iki buçuk milletin uğultulu neşesi yüklü atmosferiyle Babil Kulesi benzeri lokantadan ayrılırken; gezinin başından beri, ertesi gün için güç toplama amacıyla erkenden odalarına çekilenler takımından, “abla”, ortanca kız kardeşi ve teyze, Patricia’nın ardına düşer, bavulları ülkeye dönecek şekilde düzenlemek, birkaç saat de uyumak niyetiyle otele döner.

Atitlan Gölü görselleri:

Hotel Posada Los Bucaros, Antigua görselleri:

Jade Maya, Antigua görselleri:

Frida, Antigua görselleri:

26 Mart 2016 Cumartesi

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 13: Antigua – Chichicastenango - Panajachel


4 Şubat 2016 Perşembe, manastır hastane geçmişinin izleri, hantal görünüşlü güzelim eşyaya sinmiş, “abla”nın en beğendiği mekânlar arasındaki otel, kahvaltı ardından keşfe çıkılır; diğer katları, botanik bahçesi yoğunluğundaki orta avlusu, birbirine açılan, hatta bir yerde alçacık bir dehlize dönüşen koridorlarıyla, tepede çan kulesiyle Posada del Hermano Pedro Hotel çok özel.

Yürüyerek yapılan Antigua turunda alınan not: “16. yy.da İspanyolların kurduğu kolonyal kent, depremde kayarak yer değiştirmiş. İzi bazı binalarda görülebilir. Agua, Fuego ve Acatenango Volkanlarıyla çevrili. Giriş kemeriyle ayrılan yönetici sınıfın oturduğu alanda şimdi oteller ve restoranlar var. Halkı kendisine Ladino, İspanyollara Mestizo diyor. Kentin bir de üniversitesi bulunmakta. Erkeklerin Sarayı, şimdilerde turizm ofisi… Dükkânlar 10:00-11:00’de açılır.”

Yapımı süren görkemli kilise gezilir; bulutlu, güneşin ara sıra göründüğü serin sabahta, parkın ortasındaki çeşmenin fıskiyesiyle ve sirenlerin süngerle ovulduğu temizlik harekâtı grupça izlenir. Sabahın bu erken saatinde bile parkta, “henmeyk!” diyerek dolanan, arkasını gösterdikleri işlemeleri satmaya çalışırken, sırtlarına göğüsten çapraz bağlı şalın içinden ara sıra incecik mızıldanan bebe sesleri gelen çocuk kadınlar arasında, bir temizlik görevlisi de sakince palmiye yaprağı süpürgesiyle ortalığı süpürmekte.

Bir gece önce grup havaalanına giderken yola çıkan araçla buluşup binilir. Anlaşılan araç, dün gece Antigua’ya, rötar yüzünden gruptan, topu topu bir saat sonra varmış.

“Abla”ya Cusco’yu hatırlatan özel güzelliğiyle Antigua ile geride kalanlar: Yağış tahliyesi için ortaya meyilli taş caddelerde, -neredeyse taksilerin yerini almış- vızır vızır rengârenk Tuk tuk’lar, çiçeklerle süslü tertemiz kapısındaki otomatta çiklet bile satılan tuvalet, yıkık kilise bahçesinde yortularda kullanılan, aralarında birkaç da çarmıhta İsa bulunan insan boyunda maketler… “Kaçak elektrik kullanımı yaygın o yüzden elektrik sayaçları yukarılarda.” Komünyonu için süslenmiş kabarık mavi tuvaletli tombalak genç kız, çevresinde dolanan fotoğrafçıya güler yüzle pozlar vermekte.

“Chichicastenango’ya gidiyoruz. Yolumuz 100 km, 2,5 saat sürecek, 1500 rakımdan 2200’e çıkacağız.” Yol boyunca rastlanılan, rengârenk boyalı, süslü –“abla”ya kalırsa yabancıların yakıştırmasıyla Chickenbus denen- otobüsler, köylüleri pazara taşımakta, sarhoş şoförleri arada yarışmakta; sıkışan trafikte hindistancevizi, muz satıcıları…

“1820 bağımsızlık sonrası yerli hakları savunulmadı. 1992 Nobel Barış Ödülü sahibi Rigoberta Menchu, 1996 Barış Antlaşması sonrası yerli dillerini canlandırmak, devlet kademelerinde yer almak için mücadele etmiş;  “Biz geçmişin mitleri, ormanların kalıntısı değiliz, ırkçılığın kurbanı olmak değil, saygı görmek istiyoruz demiş ödül töreninde.”

“Sağlık hizmetleri Meksika’nın çok gerisinde; gönüllüler ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülüyor. Memurların sigortası var, %2 de zengin. Ülkeye antibiyotik sokmak yasak… Bölgede küçük yaşta kadın ticareti yoğun…”

Uraz’ın çevirmeye zor yetiştiği Patricia şakımakta; “Mülk edinme; gidip bu toprak benim diyorsun, beş yılda başka hak talep eden olmadığı sürece, sadece arsa vergisi ödüyorsun. Kimse evini arazi üzerinde ve bitmiş göstermiyor, yapı bitmedikçe vergi ödemediği için evler hep inşa halinde. Bu durum tüm Latin Amerika’da böyle: Çocuklar için evi büyütmeye niyeti var…”

Giderek yükselen rotada, mola yeri serin; içeride ılık mangal ve ortada yanmakta koca bir soba, girişte kürklü giysiler, botlar satışta. Atitlan Gölü çevresini saran volkanların uzaktan görüldüğü bol virajlı çift şerit yoldan tırmanılmaktayken rastlanılan bir meyve kontrol noktasında, mola yerinden alınan çilekler yüzünden ufak çaplı bir panik yaşanır; gerek yoktur, aramaya gerek görülmez, zaten çilek de liste dışıdır. Bir hız kesici yol tabelasında tümsek ikonu altında “Tumuloso” -tümülüs?- yazmakta; Tuk tuk’lar bu yükseklikte / serinde artık iyice kapalı. “Bitki örtüsü tanıdık, çam, gürgen, akçaağaç, mürver…”

Çoğu yürüyerek geldiğinden yol giderek insanlarla, otobüslerle kalabalıklaşmakta, “Yörede pek çok pazar kuruluyor, bu en zengini… Tarihi ilginç, en büyük Maya topluluğu Kiçe’lerin kutsal kitabı, yaradılışı anlatan Popol Vuh‘u İspanyolların kıyımından saklamışlar.”

Chichicastenango’da, öğle yemeği için girilen San Tomas Chichicastenango adlı, papağanı bol zengin bahçeyi çevreleyen geniş odalarda yetmiş iki buçuk milletin yemek yediği hoş mekânda, kendilerine açık büfe ve tuvalet için birer kupon verilen katılımcılar, fotoğraf faslını müteakip işlemeli, dokuma kısa şortlu ilginç yerel giysili garsonların servis yaptığı masalara dağılır. Tek tek tanıtılan açık büfe yemekler gibi, bir kaçını denedikleri tatlılar çok lezzetlidir.

Pazarın curcunasına dâhil olmadan önce girilen Aziz Tomas Kilisesi, eski bir piramidin üzerine kurulduğu için çiçek kovalarıyla dolu basamaklar binadan, ilk görünüşte ayırt edilebilecek kadar farklı.

Kadınların ikişer üçer çocukla öbeklendiği, üretim, satış dâhil normal yaşamı barındıran avludan geçilerek gidilen kilise, oturma sıralarıyla, azizlerin camekânlarıyla diğer kiliselerden farklı değil; bir kadın geri geri dua edip selam vererek çıkarken, bir diğeri dizleri üzerinde yavaş yavaş sunağa yaklaşır. Sunak önünde üçüncüsü ise derdini, biriyle dertleşir gibi içtenlikle ağlayarak “köylerinin koruyucusu” Aziz Tomas’a anlatmakta.

Bilenin hangi köyden geldiğini anladığı, yerel giysiler içindeki kadınların renk cümbüşü tezgâhlarında dokuma, işleme başta, ahşap, toprak her türlü malzemeden üretilmiş her şey var. “Abla” bu zenginlikten, kendisi için özgün renklerde birkaç minik çile parlak pamuklu ip ile torunu için de hamaklar arasında görüp bayıldığı bir salıncak alır (100 Quetzal).

Pazarda dolaşır, ortak arkadaşları için bir şeyler bakarken girdikleri dükkânda satıcı kadın, bir kenara yığdıkları çantaları için kaygı duyduklarını anladığı “abla” grubuna, beden dili ve gayet etkili mimiklerle, duvardaki Meryem tasvirini göstererek güvence verir.

15:30 civarı pazar hızla toplanır, köylüler koskoca bohçalarıyla sağa sola çarparak, süslü otobüslerin bulunduğu garaja seğirtirler. Üçer beşer, buluşma noktası, –papağanların mesaisi çoktan sona ermiş, sakinlemiş- lokantaya dönenler, grubun tamamlanmasıyla 16:15’te yola çıkar: “Tolola Köyü’nden geçiyoruz, onların pazarı da Cuma günüymüş…”

Üç volkanı ile açıkça göz önüne serilen, “125 metrekare genişlik, 320 m derinliğindeki Atitlan Gölü, beraberindeki üç volkanla birlikte yükselince denizle bağı kopuyor. Çevresinde on iki havarinin isimlerini taşıyan Kekçi köyleri varmış.”

Fotoğraf molası verilen taraça kıyısında bir tabelada yazılı, teki aktif üç volkanın isimleri, arka arkaya Atitlan ve Toliman ile biraz daha sağda San Pedro.

Mola sonrası yumuşak eğimle inilerek varılan turistik kasaba, -Nahuatl dilinde su kıyısında olan anlamına- Panajachel: Eşyalarını odalarına bırakan grup dağlarla çevrili güzelim göl kıyısındaki taraçaya koşar ama günbatımına yetişemez.

Akşamüzeri ve yemek sonrası, 1970-80’lerde burayı üs tutmuş hippi kalabalığından arta kalana eklenmiş turistlerle birlikte, kasabanın en önemli caddesi Santander üzerinde gezinir, küçük bir dükkândan, yılıyla birlikte doğum günlerinin işaretini taşıyan birer yeşim taşı kolye alırlar.

Odada hoş bir sürpriz; plastik çöp kovası üzerindeki etikette, Üçsan Plastik, Made in Turkey yazmakta!

Kuzey Ege’deki evinden sert Poyraza alışık “abla” dışındakilerin kolaylıkla uyuyamadığı, gece boyu çatıyı takırdatan fırtına, ertesi günün programını alt üst edecek güçtedir.

Agua, Fuego, Acatenango Volkanları görselleri:

Rigoberta Menchu:

Aziz Tomas Kilisesi görselleri:

Panajachel görselleri:

25 Mart 2016 Cuma

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 12: Tikal – Flores – Antigua


3 Şubat 2016 Çarşamba, odalarda telefon olmadığında yapıldığı üzere, 5:30’da uyandırma niyetine kapı çalınır. 6:15’te toplanmış grup yerel rehber Josh ile tanışır, sık, yüksek ağaçlarla antik kenti örtmüş orman içine doğru yola koyulur.

Acentenin kitapçığına göre, “…Peten Bölgesinde yer alan ve Dünyada UNESCO tarafından hem Dünya Kültür Mirası hem de Dünya Doğa Mirası listesine alınmış olan tek örnek…” Tikal; “1957’den bu yana  %20’si kazılmış, ‘87’de milli park olmuş. Kent merkezi yüksek; 20 binden fazla insanı barındırmış çevrede 3 bin yapı, 400 bitki türü, 200 civarı da kuş türü var.”

İkiz Piramitlerden kazılmış olanı önünde, steller, sunak taşları, avlunun diğer iki kenarında biri saray iki yapı, Kuzey –bilgelik- yönünde yerleştirilmiş stel ve sunak taşı, “…yürümekte olduğumuz yol yağmuru kontrol amacıyla setli.”

İnce ağaç gövdesi kalınlığında sarmaşığın, döne dolana sardığı daha kalın ağaç önünde Jose açıklar: “Kuzey yarım kürede her zaman doğudan yürür, doğal halat…” Kırmızı sedir, palamut… “Halk ev yapımında ormandan faydalanır. Bir tür akasya; ufak sarı kapsülleri yemek isteyen örümcek yaklaştığında titreşimi alan karıncalar çıkıp kovarlar, gövdeyi yuva olarak kullandıklarından…”

Havalandırma bacaları doğuya bakan termit yuvaları… Yenebilen, benzerliği yüzünden adı kulak mantarı… Bir grup sülün… Üzerinde çapraz kesikler bulunan, çiklet ağacı: “Çik, Maya dilinde çiğnemek, demek.” 

Platformda toplanılır, 70 m yüksekliğindeki tepesine bulutlar çökmüş 4 numaralı piramit, “Orta Amerika’daki en yüksek piramittir. Flores hariç hepsi depremlerden zarar görmüş… İspanyolların 1690’da, son zapt ettiği şehir.”

152 basamaklı ahşap merdiveni tırmanarak 4 no.lu piramide zahmetsizce çıkan gruba Partricia, balta girmiş de olsa çok sık ormana abanmış bulutlar aralandıkça görünen 3 no.lu piramide kadar uzanan bölüm için “Kentin” der, “merkezine bakıyorsunuz.”

Yaşam alanının burası olduğu belirtilen yırtıcı, turuncu göğüslü “Falco deiroleucus” tabelası dibinde alınan grup fotoğrafı sonrası inilirken Jose devam eder: “Kireçtaşı aynı teknikle eziliyor, ısıtılıyor; içinde kalan hava kabarcıkları çakmaktaşı oluşumuna yol açıyor… Arkeologlar restorasyonda aynı yolu izliyorlar… Klasik dönem halkları yaylada, Maya düzde, bu ticarî bağlantı demek… Bu mabede Kayıp Dünya denmiş, karşısındaki Gözlemevi; takvim öncesi dönem basit…” diyerek en kısa, en uzun gün ile ekinokslarda, gölgenin izlediği yolu toprağa çizdiği şemayla anlatır.

810 tarihli son Tikal mabedi, birkaç yıl önce Belize’de kopan kasırganın taşıdığı partiküllerden etkilenir ve bir Amerikan üniversitesi tarafından koruma ve bakıma alınır.

Tepede kuşlar, 6:30’dan bu yana ilk kez görünen güneşin ışıklarını şakıyarak yaygarayla karşılamakta, saat 8:55.

Ana meydan çevresinde Güneş Tanrısı’na adanmış Maskeler Mabedi, Lord Cacao lakaplı önemli bir kralın mezarı Jaguar Mabedi. Ortada stel arkada Maskeler Mabedi ile çekilen fotoğrafa poz verenler için “Türkiye’nin en güzel kızları” diyen Josh kendi –haklı- hakkını da yemez, “Guatemala’nın” der, “en yakışıklı delikanlısı”.

Gruptan, alandaki ot çatılı yapıları, mezarları fotoğraflayanlar dört bir yana dağılmışken ağaç altında rehberlerin dinlendiği yöne yürüyen “abla” onları Maya dilinde, “ben bir diğer sen’imanlamına “IN-LAK’ECH” diyerek selamlar: Mayaların onlarca takvimi yanı sıra, dönemsel bilinç dalgalarının Dünya’yı, insanın yükselişini nasıl etkilediğini çizelgelerle açıklayan Carl Johan Calleman’ın Maya Takvimi ve Bilincin Dönüşümü kitabından aklında kalanı anlatan “abla”nın bu mini sunumu, rehber Reyhan tarafından kayda alınır.

Jaguar Mabedi dibindeki Top Sahası’nı geçerek Jungle Lodge (Posada del a Selva Hotel)’a dönen grup kısa bir oda keyfi yapıp bavul toplar; öğle yemeği -siyah fasulye, avokado ezmesi, biftek, tako, pilav, peynir-, ardından 13:00’te hareketle Flores’e yollanır.

“Guatemala’da din dersi yok, aile içinde süren eğitim, ergenlik öncesi bir yıl boyunca, komünyona kadar kilisede sürdürülür.”

“Buralardan alınabilecek değerli malzeme yok, yerine insan gücü, kölelik. En büyük kartel, 1821-1950 arası American Food Company. Başkan önce toprak veriyor, sonra ordu destekli şirket toprağı geri alıyor, ardından 40-50 yıl süren direniş. 1976 sonrası ufak direniş örgütleri, deprem sonrası 1990’da devrim. Del Monte, United Food Company birleşiyor, seçimler, demokrasi görünüşte… 5 milyon civarı Guatemalalı Amerika’da çalışıyor…”

Yolda adım başı “Iglesio de Nazaren” alınlıklı kiliseler ile ilan panolarında, Lider Partisi’nden, gözlüklü azıcık sinsi gülüşlü Baldızon isimli birinin gereğinden fazla sık afişleri yer almakta.

“Flores’te yaşayan Tayasal Mayaları, İspanyollar yüzünden 900’lerde dağlara çekiliyorlar… Denizden yüksekliği 150 m olan Peten Gölü’nün derinliği de 150 m… Gölün ortasındaki Flores’e yürüyerek gireceğiz, köprü yıkıldığı için…”

Araç geride kalır; sıcakta yürünen yola karşın, varılan küçük şirin otelin önünde çalışan yol işçilerinin ötesinde, yosunlu kaygan platformdan girilen göl, “abla” tayfasına çekici gelmez. Yerine, Flores de Isla ara sokaklarında dolanıp alışveriş yapanlara katılır magnet alır, sonra da buluşma noktası otele döner, kendilerine -3 bardağına 54 Quetzal ödedikleri- yoğun Papaya suyu ikram ederler.

Dönüş, aynı yolu tersine yürüyüp köprü geçerek yapılır. Çok yaşlı bir grup insanın yavaş hareketlerle havuzlara girip çıktığı otelde, bir zaman araç beklenir; ardından bagajların –arkeolojik materyal kontrolü amacıyla- elle arandığı ufacık havaalanına gidilir.

Kumanyaların tüketilişi sonrası anlaşılan gecikme, salonun dışına taşan, müzik dinleyip dans eden gruba yarar. Neden sonra gelen uçağa binmeden, nihayet bir x-ray’den yalınayak geçilir; “abla”nın -yolculuğun başından beri korumasına güvenip sığındığı, neredeyse bitmiş-  sinek öldürücüsü spreyini kaptırdığı tarama biter, uçağa binilir, havalanılır.

Guatemala City’e 21:45’te konulur. Bir gece daha konaklanılacak Antigua, -manastır, hastane, otel Del Posada Hermano Pedro- için, 40 km daha yol var.

Tikal görselleri:

Flores de Isla görselleri:

Hotel Del Posada Hermano Pedro görselleri:

24 Mart 2016 Perşembe

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 11: Rio Dulce – Livingstone - Tikal


2 Şubat 2016 Salı, kahvaltı sonrası aklı Catamaran Otel’de kalarak, iki sürat teknesinden birine binen “abla”nın “tatlı nehir” anlamında Rio Dulce üzerinden Livinstone yolculuğu sırasındaki gözlemleri: Sakin sakin akmakta geniş nehir üzerinde hızla, epey yol alan tekneler bitkilerin sıklaştığı bir noktada, Mayaların bir kolu Kekçi’lerin sudan kütüklerle yükseltilmiş ot çatılı geleneksel evlerini ve yaşamlarını görmek üzere yavaşlar; “Çocuklarını yüzsünler diye suya atarlar”. Evlerin önünde tekneler, verandalarda güneş panelleri, uydu antenleri… “Kekçiler balığa gece çıkar, çocuklar okula botlarla gider.”

Suyun iki yanında lifinden, meyvesinden faydalanılan, kökleri su üzerine yayılmış Mangrov’lar, bitki adacıkları, ağaçlar üzerinde balıkçıllar, karabataklar, pelikanlar… Geniş alana yayılmış harika görüntülü nilüfer tarlaları… Tek parça kütükten oyulmuş teknesi içinde bir kadın, iki kızıyla, hediyelik eşya satma niyetiyle sürat teknesine yapışır, çeker.

Artıp azalan sıcaklığı, içine salınmış ayaklar tarafından dalga dalga algılanan, sülfür kokulu sığ bir koyakta yer alan Aqua Caliente, bir volkanik oluşum. Kurulanılır, çoraplar, ayakkabılar giyilir; üzerinde balıkçıl ve pelikan nüfus barınsın diye bırakılmışa benzeyen batık tekneler, köprüler, iskeleler arasından yola devam edilir.

Varılan nokta Rio Dulce’nin denizle buluştuğu noktada Livingstone, tam karşısı Küba: “18.yy’da nereden geldiği bilinmeyen bir halk buralara yerleşir. Öncesinde bir İspanyol köle gemisi batıyor, Güney Amerika kökenli bir dil konuşuyorlar. Zencilerden oluşan Garifuna toplumu yerlilerle karışmıyor, mestizolarla biraz… Sizi evlerine davet ederlerse gitmeyin.”

Çok sıcak kasabanın küçük limanından çıkar çıkmaz rastlanan, kadınların toplu olarak çamaşır yıkadığı -fotoğraflanmaktan hoşlanmadığı- çamaşırhane geride bırakılıp yavaş yavaş tırmanılan yokuşla varılan Happy Fish Restaurant’da meyve kokteyllerinden, espresso, süt, bal, muz ve çikolatadan mamûl “frapuchino choco banano” (28 Quetzal)’da karar kılan “abla” seçiminden hoşnuttur.

İçindeki tohumlar şıngırdayan maracas, iki de kaplumbağa kabuğu çalgıyla donanmış gençler şarkı söylerken, tek dişi altın, mutlu bir kızın da Afrika ritimleriyle dans ettiği gösteri sürerken gruptan bir hanım dansçıya eşlik eder. Elinde saç örgüsü modelleri kataloğuyla şişman bir zenci kadın –neredeyse hepsi kısa saçlı katılımcılar arasında- müşteri aramakta…

Dönüş aynı teknelerle duraklamaksızın bir saat sürer, Catamaran Otel’den yüklenen bagaj ve kumanyalarla Rio Dulce’ye dönüp yola çıkmadan rehber, “Flores/Tikal bölgesinde telefon çekmiyor,  mesaj yazacaksanız, şimdi yazın” uyarısı yapar, yola çıkılır.

Beş saatlik Tikal yolu başındayız. Kumanyalarımızı 1 saat içinde tüketmeliyiz, meyvede bir tür böcek(lenme) varmış, bölgelerine geçmesini önlemek için araçları kontrol edip meyveye izin vermiyorlarmış” demeye kalmadan bir kontrol noktasına ulaşılır:

Hep birlikte araçtan inilir, larva ile mağdur meyvelerin uzun bir listesinin olduğu büyük tabelanın altında kısa süre beklenir, araca binen görevlinin hızlıca dokunarak yokladığı çantalar kontrol edilmiş sayılır, grup araca biner, rengârenk plastik kovalarıyla kontrol noktası geride bırakılır.

Verilen fotoğraf molasının amacı, Peten Gölü’ne inen iri bir timsaha benzeyen tepe ile birlikte şahane bir günbatımı! Kıyısına park edilen, öğrencilerin gruplar halinde evlerine döndükleri yoldan geçen araçlardan uzanan ellerdeki cep telefonları da aynı amaca hizmet eder görünmekte…

Tikal’e 15 dk mesafede bir milli parkta konaklayacak grup birden, uzun ve geniş bir kalabalığa takılır; günahların affı için Bakire Meryem’e müracaat edilen yortunun katılımcıları, lunapark önünden yavaş adımlarla kiliseye, kapıdaki çalgıcı grubuna bakılırsa oradan omuzlarına aldıkları mor örtülü Meryem temsili ardı sıra, ellerinde mumlar, sağda solda patırdayan maytaplar eşliğinde yürüyüşlerine devam etmekteler. Rehberin yaklaşımı “Latin Amerika’da böyle, insanlar Katolikliğe Avrupa’dakinden daha bağlılar” olur.

Grup orman içi bungalovlara dağılırken uyarılır: “Milli parkta 500 jaguar -Maya adıyla Balam- yaşamakta, gece dışarıda dolaşmanızı önermiyoruz.”

Akşam yemeğinde, elektriğin buranın milli park olması dolayısıyla gece yarısından önce kesileceği, sabah da 6:00’dan önce verilmeyeceği belirtilir.

Kapısında, her biri başka bir hayvanın stilize resimleri bulunan ferah odalarda nostaljik bir güzellik, cibinlik! Bir ihtimal gerekmeyecektir ama “abla” cibinlik kullanmaktan geri duracak değil.


Aqua Caliente görselleri:

Livingstone görselleri:

23 Mart 2016 Çarşamba

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 10: Honduras, Copan – Rio Dulce


1 Şubat 2016 Pazartesi sabaha karşı, grup, bir gece öncekinden şikâyetçi olduğundan, firmanın yenisini yolladığı araca yerleşir, yarı uykuda yola koyulur. Rehber uyarır: “Gece uyanır da kendinizi sol şeritte seyrediyor bulursanız paniğe kapılmayın, bu yol ana ticaret hattıdır, trafik çok sıkıştığında bu uygulama yapılır.

Yan koltuktan gelen Bağdat Hurması üzerine, arkalardan uzatılan mayasız ekmek ikramının uyandıramadığı “abla” bulutlar arasından sıyrılan güneşle doğar, kayda geçer: Ardarda geçilen yoksul kasabalar, yol kıyılarına öbeklenmiş çöplerle Hindistan’ı anımsatır; kesilip ağaca asılmış hayvan(lar), bir ağaç altında erken saatte toplanmış birkaç kişi, bir tezgâhta et parçaları, bir köşede yanmakta ateş, meyve tezgâhları, yüzleri karalanmış politikacı afişleri, kasası ayakta, tıklım tıkış insanla dolu son sürat giden bir kamyonet…

El Atlantico Otel’de mola veren grup kahvaltı yapar: Siyah fasulye ezmesi, omlet, kızarmış muz, portakal suyu, kahve; Honduras sınırına iki saatlik yol var.

“Guatemala Orta Amerika’daki yedi ülkeden biri… Şu anda 500-700 m rakımdayız. Çevrede volkanik dağlar var, püskürtü yüzünden toprak verimli, ürünler ihraç edilmekte. Grijalva Nehri’nde gezerken gördüğümüz Sierra Madre Dağları buraya kadar devam eder. Atlantik’e bakan kısmında kireçtaşı oluşumları vardır, Honduras’a doğru iklim kurak… Şekerkamışı tarımı için kesildiğinden yağmur ormanları geçen 4 yılda %35-40 azalmış… 33’ü aktif volkanların en yükseği 4200 m. Havadaki pusun nedeni volkan öksürmesi ve kötü yakıt, yağmur mevsiminde hava temizlenir.”

“Fay hatlarının kesiştiği yerden çıktığı için petrol kalitesiz, birkaç kez yer değiştiren Antigua, 1776 depreminde Keşişler Vadisi’ne kaymış, 1974 depremi sonrası Guatemala City önemli göç almış… Meksika ile sınır oluşturan en büyük nehrin çevresi sık ormanlarla kaplı, uyuşturucu kaçakçılığı nehirden yapılıyor… İsabel, Peten önemli göller, Atitlan en sorunlusu, endüstri ve şehir atıkları döküldüğü için kirlilik oranı yüksek. Mayalar için göller, kraterler kutsal… Ülkede %50 oranında içme suyu, kanalizasyon yok… Nüfusun %60’ı, yerli, %30 küsuru İspanyol, Amerikalı, yerli melezi, -ayağı yere basmayan, helikopterle gezen- %2 de beyaz. Amerika’daki eski arabalar buraya satılır.”

Katılımcılardan birinin sorusu üzerine grup rehberi Reyhan’ın yanıtı: “Doğu-Batı aksında melezlenme çok keskin, Kuzey-Güney doğrultusunda yaşayanlar beyaz adama dek birbirine karışmamış. Yer değişikliğinde ciddi uyum sorunları yaşanmış, beyazlar bunu göz önüne almadıklarından kitlesel ölümler olmuş… İspanyollar yerlilerle evlilikle karışırken İngilizler, Fransızlar çarşafla örttükleri kadınlarla ihtiyaç gidermişler. Ormanlarda ve ulaşılması zor yerlerde hiç karışmamış topluluklar var. Artık yerliler sadece pazarlarda… Birleşik devletlerin başını çektiği sömürge anlayışı, komşu grupların bile ihtiyaçlarını Yeni Zelanda’dan gidermeye kadar varan sonuçlara neden olmuş; bu hem gruplar arası dayanışmayı engellemiş hem de Amerika söz konusu ticaretten çıkar sağlamış.”

Honduras sınır kapısına varan katılımcılar evraklarını bırakırlar. Çevrelerinde, geçiş için bekleyenler arasında, ellerinde demet demet parayla dolaşan seyyar para bozanlar… Grup Bienvenidos A Honduras yazılı tabela altında fotoğraf çektirir, Mayaların Paris’i, sanat şehri Copan’ı görmek -ve birkaç saat sonra Guatemala’ya geri dönmek- üzere yürüyerek sınırı geçer.

Çok yüksek ağaçlardan kutsal kuşların -Quetzal, Honduras’ın milli kuşu 80-90 yıl yaşayan tek eşli Macaw-, maymunların seslediği toprak yolun ucundaki küçük müzenin kapısında grubu, elindeki uzun sopaya renkli bir tüy takmış sempatik yerel rehber, annesi Maya, babası İspanyol, Copan doğumlu Juan Carlos karşılar.

“Stelalarda anlatılan 13 hükümdarı tanıyoruz. İlk Quetzal, Batının Kralı Kukmul ile oğul Büyük Güneş’in –baba-oğulun kemik yapıları dolayısıyla- Teotihuacan’dan geldiklerinde hemfikiriz. Oğul, -MS. 426-738 yükseliş- yeni Maya Uygarlığı başkenti için Tikal’den yardım almış. 18 Tavşan’ın hüküm sürdüğü dönem heykel ve mimaride çığır açmış… 8. yy yabancı istilaları; yanan bir silindirin kenti yok ettiğine dair söylence var. Yeni ittifak döneminde nüfus 20 binden 5 bine düşüyor, 1576’da İspanyollar, 19.yy’da ilk kazılar, 1980’de Dünya Mirası.”

Sesini, yükseltip alçalttığı ellerine uydurarak “Honduras, yukarı aşağı demek” der Jose, “hiç düzlük olmadığı için… En önemli ağaç Red Mahogony, bir kapı 300 USD… Tanrıların içeceği kakao ağacı, top oyunları için kauçuk ağacı, sedir…”

“Başkentin ismi Tegucigalpa, gümüş tepesi anlamına geliyor, nüfusun sekizde biri 1 milyon kişi Amerika’da çalışıyor, önemli ülke geliri…”

Ağaçların örttüğü kentten kalanlardan, %20’si ortaya çıkarılmış, -Jose işaret etmese grubun dikkatinden kaçacak- mabet-höyüğün tepesinde boyunun üç katı uzunluktaki kökleri dört bir yanı sarmış 300 yaşında kutsal ağaç -Avatar filminden tanıdık- Ceiba.

Fotoğraf çekilirken bu kez Jose seslenir, tekilaaa yerine: “Çekileki pankeki!”

“Tavanı timsah şeklinde mabetten orijinal parçalar, buraları ilk kazan İngiliz’in ülkesinde British Museum’da… Cephede aquatic –sucul- süslemeler, önündeki stelde nilüferlerle rüzgâr tanrısına sunuda bulunan kral… Şimdiki başkan ofisine Altar Q demiş… Din, siyaset, ordu yönetimi aynen sürmekte, 15 bin yıldır hiyerarşi aynı!”

Ortalarda gruptan başka kimsenin görünmediği alana bakan yapının merdivenlerinde altı adet kurukafa… “52 yılda bir eklentilerle dört kez şekil değiştiren yapıdaki girinti, ilk mabede giden tünel… Yükselen Güneşin yaşam yeri, aletler ve mezarlar… Depremler sonrası yatağı değişen nehir suyu tapınakların altını oyuyor… Soyluluk belirtisi olarak doğumda bebeklerin kafatasını sıkıştırıp burunlarını irileştiriyorlar, şaşılık güzel, dişlere yeşim yerleştiriliyor.”

Zamanında tüm Maya kentleri gibi renkli sıvayla sıvanmış kent, ağaçların kırıp döktüğü bir başka güzelliğe dönüşmüşken Jose bu sene kurak geçtiği için yörede kasırga beklendiğini söyler.

Bir meydanı çepeçevre sarmalayan merdivenlerde “abla”nın, vatandaşı olmakla öğündüğü rehber Reyhan, muhteşem sesiyle akustiği test eder: Anadolu’dan bir parça, istek üzerine 13. yy’dan bir arya antik, -“abla”nın oğlu Timur Selçuk’a derin hayranlıkla bağlı olduğu- Münir Nurettin, dağlık yörelerde kullanılan, iletişim amaçlı seslenme; ciddi eğitim gerektirdiği belli harika bir dinleti. Jose eli göğsünde, kalbinden hissettiğini belirtir.

Copan’dan kalanda gezi sürer; “Elitin koruyucularının eğitim alanı, merdivenlerin tepesindeki bölüm meditasyon amaçlı, vatoz kuyruğundaki iğne ile parmak, kulak, cinsel organ kesilerek kan akıtılıyor, özel mantarla tütsü yapılarak Tanrılarla iletişim kuruluyor. Nesilden nesle aktarılan bilgiyi elinde tutan krallar, rahipler, bazen değişik bilinç düzeyindeki sahtekârlar halkı kontrol etmişler. Yağmuru düzenleyen Yağmur Tanrısı’nı küstürdüklerinde halk isyan etmiş. Kemiklerdeki yetersiz beslenme izlerine bakarak ekolojik felâketler yüzünden yok olduklarını düşünebiliriz. Ne zaman sömürü döngüsünden çıkılacak o zaman doğa dönecek… İspanyollar geldiklerinde buldukları, orman, yosun, timsahlar oldu.”

27 bin kişilik, stadyum formlu tek, Top Oyunu Sahası’nda halka yok, basamaklar gliflerle süslü; eğimli sahada birikebilecek “su alttan bir menfezle nehre akıtılıyor”.

“15. kralın adına diktirdiği Stela N, Barok üsluplu… 2200 glifle tarihin anlatıldığı yapı, ilk on beş basamak dışında yıkılır, parçalar arkeologlar tarafından bilinçsizce yerleştirilince anlaşılmaz hâle gelmiş… Heykelde Copan Paris ise, Tikal New York…”

“12. kral; şifacısı, hizmetkârı ve eşleriyle beraber gömülmüş, bu yüzden çevresindekiler krala özenir… Kraliçe adayı en zenginler arasından seçilir… Elit nüfus azalınca kuzenler arası evliliklerde sorunlar ortaya çıkmış. Güneş takvimine göre 18 ay, 18 eş demek... Çikolata ve timsah eti Maya Viagra... Halk uzanmış biçimde, elit ise hemen dönsün diye embriyon biçiminde gömülür. Yeraltına geçişte kolaylık için ağzına yeşim konur, savaşçılar jaguar olarak canlanır.”

Önünde kaplumbağa bulunan, renkleri korunmuş Stela C’deki yüzün, gözleri çekik. Tüm steller bulundukları yerde durmakta. Stela 4, kurban taşı; “En önemli sunu bakire, ikincisi sporcu, törenlerde doğal afetleri önleme amacıyla, akan kan da yakılıyor.

Son olarak Forest of Kings Stelası’nı gören grup Jose’ye veda eder, yol kıyısına dizili rengârenk Tuk tuk’lara üçer kişi biner. Bu ufacık araçların, Don Udo’s Hotel’in tepesinde olduğu neredeyse 45 derece açılı yokuşa sarıp da çıkışına hayranlık duymamak elde değil. Girişini, pek çok eski gereçle beraber antika iri bir kuzinenin süslediği bakımlı bahçesine dağılmış yapılarda barınılan otelde öğle yemeği, İtalyan mutfağı.

530 km’lik Antigua-Copan etabının konaklanılacak son bölümü -Guatemala- Rio Dulce için yola koyulan grup, iki yanda, ürününü büyük Amerikan şirketlerinin satın aldığı, geniş düzenli araziler arasında yol alır. “Rio Dulce’ye dek, 2 saat daha, Belize, Karayipler yönünde ilerliyoruz.”

Rio Dulce’de bavulların bir tekneye yüklendiği, katılımcıların da başka teknelerle yaptığı, nehir üzerindeki yolculuk 5 dakika sürer; Catamaran Otel, bir adacıkta yerleşmiş harika bir yer! Ev yapımı şarabın da içildiği akşam yemeğinde yine saçları file içinde genç kızlar servis yapar.

Karanlıkta, kazıklarla su üzerinde konuşlanmış bungalovlara gitmek için yardım gören “abla” ile ortanca “Bravo”da kalırlar. Çok kullanışlı incecik jaluziler, telden süzülen nemli havayı içeriye aktarırken böyle bir ortamda hiç sivrisineğe rastlanmaz; çocuklu bir ailenin barınabileceği ferahlıkta iki oda, özel banyo düzeni, her şey çok güzel!

Eşyalarını koyup, indikleri noktada buluşan gruptan birkaç kişi için, kısa da olsa kesilen elektrik, tam da Samanyolu’nun altında, muhteşem yıldızlı bir gökyüzü sunar.


Copan görselleri:

Tuk tuk görselleri:

Rio Dulce Catamaran Otel görseleri: