23 Mart 2016 Çarşamba

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 10: Honduras, Copan – Rio Dulce


1 Şubat 2016 Pazartesi sabaha karşı, grup, bir gece öncekinden şikâyetçi olduğundan, firmanın yenisini yolladığı araca yerleşir, yarı uykuda yola koyulur. Rehber uyarır: “Gece uyanır da kendinizi sol şeritte seyrediyor bulursanız paniğe kapılmayın, bu yol ana ticaret hattıdır, trafik çok sıkıştığında bu uygulama yapılır.

Yan koltuktan gelen Bağdat Hurması üzerine, arkalardan uzatılan mayasız ekmek ikramının uyandıramadığı “abla” bulutlar arasından sıyrılan güneşle doğar, kayda geçer: Ardarda geçilen yoksul kasabalar, yol kıyılarına öbeklenmiş çöplerle Hindistan’ı anımsatır; kesilip ağaca asılmış hayvan(lar), bir ağaç altında erken saatte toplanmış birkaç kişi, bir tezgâhta et parçaları, bir köşede yanmakta ateş, meyve tezgâhları, yüzleri karalanmış politikacı afişleri, kasası ayakta, tıklım tıkış insanla dolu son sürat giden bir kamyonet…

El Atlantico Otel’de mola veren grup kahvaltı yapar: Siyah fasulye ezmesi, omlet, kızarmış muz, portakal suyu, kahve; Honduras sınırına iki saatlik yol var.

“Guatemala Orta Amerika’daki yedi ülkeden biri… Şu anda 500-700 m rakımdayız. Çevrede volkanik dağlar var, püskürtü yüzünden toprak verimli, ürünler ihraç edilmekte. Grijalva Nehri’nde gezerken gördüğümüz Sierra Madre Dağları buraya kadar devam eder. Atlantik’e bakan kısmında kireçtaşı oluşumları vardır, Honduras’a doğru iklim kurak… Şekerkamışı tarımı için kesildiğinden yağmur ormanları geçen 4 yılda %35-40 azalmış… 33’ü aktif volkanların en yükseği 4200 m. Havadaki pusun nedeni volkan öksürmesi ve kötü yakıt, yağmur mevsiminde hava temizlenir.”

“Fay hatlarının kesiştiği yerden çıktığı için petrol kalitesiz, birkaç kez yer değiştiren Antigua, 1776 depreminde Keşişler Vadisi’ne kaymış, 1974 depremi sonrası Guatemala City önemli göç almış… Meksika ile sınır oluşturan en büyük nehrin çevresi sık ormanlarla kaplı, uyuşturucu kaçakçılığı nehirden yapılıyor… İsabel, Peten önemli göller, Atitlan en sorunlusu, endüstri ve şehir atıkları döküldüğü için kirlilik oranı yüksek. Mayalar için göller, kraterler kutsal… Ülkede %50 oranında içme suyu, kanalizasyon yok… Nüfusun %60’ı, yerli, %30 küsuru İspanyol, Amerikalı, yerli melezi, -ayağı yere basmayan, helikopterle gezen- %2 de beyaz. Amerika’daki eski arabalar buraya satılır.”

Katılımcılardan birinin sorusu üzerine grup rehberi Reyhan’ın yanıtı: “Doğu-Batı aksında melezlenme çok keskin, Kuzey-Güney doğrultusunda yaşayanlar beyaz adama dek birbirine karışmamış. Yer değişikliğinde ciddi uyum sorunları yaşanmış, beyazlar bunu göz önüne almadıklarından kitlesel ölümler olmuş… İspanyollar yerlilerle evlilikle karışırken İngilizler, Fransızlar çarşafla örttükleri kadınlarla ihtiyaç gidermişler. Ormanlarda ve ulaşılması zor yerlerde hiç karışmamış topluluklar var. Artık yerliler sadece pazarlarda… Birleşik devletlerin başını çektiği sömürge anlayışı, komşu grupların bile ihtiyaçlarını Yeni Zelanda’dan gidermeye kadar varan sonuçlara neden olmuş; bu hem gruplar arası dayanışmayı engellemiş hem de Amerika söz konusu ticaretten çıkar sağlamış.”

Honduras sınır kapısına varan katılımcılar evraklarını bırakırlar. Çevrelerinde, geçiş için bekleyenler arasında, ellerinde demet demet parayla dolaşan seyyar para bozanlar… Grup Bienvenidos A Honduras yazılı tabela altında fotoğraf çektirir, Mayaların Paris’i, sanat şehri Copan’ı görmek -ve birkaç saat sonra Guatemala’ya geri dönmek- üzere yürüyerek sınırı geçer.

Çok yüksek ağaçlardan kutsal kuşların -Quetzal, Honduras’ın milli kuşu 80-90 yıl yaşayan tek eşli Macaw-, maymunların seslediği toprak yolun ucundaki küçük müzenin kapısında grubu, elindeki uzun sopaya renkli bir tüy takmış sempatik yerel rehber, annesi Maya, babası İspanyol, Copan doğumlu Juan Carlos karşılar.

“Stelalarda anlatılan 13 hükümdarı tanıyoruz. İlk Quetzal, Batının Kralı Kukmul ile oğul Büyük Güneş’in –baba-oğulun kemik yapıları dolayısıyla- Teotihuacan’dan geldiklerinde hemfikiriz. Oğul, -MS. 426-738 yükseliş- yeni Maya Uygarlığı başkenti için Tikal’den yardım almış. 18 Tavşan’ın hüküm sürdüğü dönem heykel ve mimaride çığır açmış… 8. yy yabancı istilaları; yanan bir silindirin kenti yok ettiğine dair söylence var. Yeni ittifak döneminde nüfus 20 binden 5 bine düşüyor, 1576’da İspanyollar, 19.yy’da ilk kazılar, 1980’de Dünya Mirası.”

Sesini, yükseltip alçalttığı ellerine uydurarak “Honduras, yukarı aşağı demek” der Jose, “hiç düzlük olmadığı için… En önemli ağaç Red Mahogony, bir kapı 300 USD… Tanrıların içeceği kakao ağacı, top oyunları için kauçuk ağacı, sedir…”

“Başkentin ismi Tegucigalpa, gümüş tepesi anlamına geliyor, nüfusun sekizde biri 1 milyon kişi Amerika’da çalışıyor, önemli ülke geliri…”

Ağaçların örttüğü kentten kalanlardan, %20’si ortaya çıkarılmış, -Jose işaret etmese grubun dikkatinden kaçacak- mabet-höyüğün tepesinde boyunun üç katı uzunluktaki kökleri dört bir yanı sarmış 300 yaşında kutsal ağaç -Avatar filminden tanıdık- Ceiba.

Fotoğraf çekilirken bu kez Jose seslenir, tekilaaa yerine: “Çekileki pankeki!”

“Tavanı timsah şeklinde mabetten orijinal parçalar, buraları ilk kazan İngiliz’in ülkesinde British Museum’da… Cephede aquatic –sucul- süslemeler, önündeki stelde nilüferlerle rüzgâr tanrısına sunuda bulunan kral… Şimdiki başkan ofisine Altar Q demiş… Din, siyaset, ordu yönetimi aynen sürmekte, 15 bin yıldır hiyerarşi aynı!”

Ortalarda gruptan başka kimsenin görünmediği alana bakan yapının merdivenlerinde altı adet kurukafa… “52 yılda bir eklentilerle dört kez şekil değiştiren yapıdaki girinti, ilk mabede giden tünel… Yükselen Güneşin yaşam yeri, aletler ve mezarlar… Depremler sonrası yatağı değişen nehir suyu tapınakların altını oyuyor… Soyluluk belirtisi olarak doğumda bebeklerin kafatasını sıkıştırıp burunlarını irileştiriyorlar, şaşılık güzel, dişlere yeşim yerleştiriliyor.”

Zamanında tüm Maya kentleri gibi renkli sıvayla sıvanmış kent, ağaçların kırıp döktüğü bir başka güzelliğe dönüşmüşken Jose bu sene kurak geçtiği için yörede kasırga beklendiğini söyler.

Bir meydanı çepeçevre sarmalayan merdivenlerde “abla”nın, vatandaşı olmakla öğündüğü rehber Reyhan, muhteşem sesiyle akustiği test eder: Anadolu’dan bir parça, istek üzerine 13. yy’dan bir arya antik, -“abla”nın oğlu Timur Selçuk’a derin hayranlıkla bağlı olduğu- Münir Nurettin, dağlık yörelerde kullanılan, iletişim amaçlı seslenme; ciddi eğitim gerektirdiği belli harika bir dinleti. Jose eli göğsünde, kalbinden hissettiğini belirtir.

Copan’dan kalanda gezi sürer; “Elitin koruyucularının eğitim alanı, merdivenlerin tepesindeki bölüm meditasyon amaçlı, vatoz kuyruğundaki iğne ile parmak, kulak, cinsel organ kesilerek kan akıtılıyor, özel mantarla tütsü yapılarak Tanrılarla iletişim kuruluyor. Nesilden nesle aktarılan bilgiyi elinde tutan krallar, rahipler, bazen değişik bilinç düzeyindeki sahtekârlar halkı kontrol etmişler. Yağmuru düzenleyen Yağmur Tanrısı’nı küstürdüklerinde halk isyan etmiş. Kemiklerdeki yetersiz beslenme izlerine bakarak ekolojik felâketler yüzünden yok olduklarını düşünebiliriz. Ne zaman sömürü döngüsünden çıkılacak o zaman doğa dönecek… İspanyollar geldiklerinde buldukları, orman, yosun, timsahlar oldu.”

27 bin kişilik, stadyum formlu tek, Top Oyunu Sahası’nda halka yok, basamaklar gliflerle süslü; eğimli sahada birikebilecek “su alttan bir menfezle nehre akıtılıyor”.

“15. kralın adına diktirdiği Stela N, Barok üsluplu… 2200 glifle tarihin anlatıldığı yapı, ilk on beş basamak dışında yıkılır, parçalar arkeologlar tarafından bilinçsizce yerleştirilince anlaşılmaz hâle gelmiş… Heykelde Copan Paris ise, Tikal New York…”

“12. kral; şifacısı, hizmetkârı ve eşleriyle beraber gömülmüş, bu yüzden çevresindekiler krala özenir… Kraliçe adayı en zenginler arasından seçilir… Elit nüfus azalınca kuzenler arası evliliklerde sorunlar ortaya çıkmış. Güneş takvimine göre 18 ay, 18 eş demek... Çikolata ve timsah eti Maya Viagra... Halk uzanmış biçimde, elit ise hemen dönsün diye embriyon biçiminde gömülür. Yeraltına geçişte kolaylık için ağzına yeşim konur, savaşçılar jaguar olarak canlanır.”

Önünde kaplumbağa bulunan, renkleri korunmuş Stela C’deki yüzün, gözleri çekik. Tüm steller bulundukları yerde durmakta. Stela 4, kurban taşı; “En önemli sunu bakire, ikincisi sporcu, törenlerde doğal afetleri önleme amacıyla, akan kan da yakılıyor.

Son olarak Forest of Kings Stelası’nı gören grup Jose’ye veda eder, yol kıyısına dizili rengârenk Tuk tuk’lara üçer kişi biner. Bu ufacık araçların, Don Udo’s Hotel’in tepesinde olduğu neredeyse 45 derece açılı yokuşa sarıp da çıkışına hayranlık duymamak elde değil. Girişini, pek çok eski gereçle beraber antika iri bir kuzinenin süslediği bakımlı bahçesine dağılmış yapılarda barınılan otelde öğle yemeği, İtalyan mutfağı.

530 km’lik Antigua-Copan etabının konaklanılacak son bölümü -Guatemala- Rio Dulce için yola koyulan grup, iki yanda, ürününü büyük Amerikan şirketlerinin satın aldığı, geniş düzenli araziler arasında yol alır. “Rio Dulce’ye dek, 2 saat daha, Belize, Karayipler yönünde ilerliyoruz.”

Rio Dulce’de bavulların bir tekneye yüklendiği, katılımcıların da başka teknelerle yaptığı, nehir üzerindeki yolculuk 5 dakika sürer; Catamaran Otel, bir adacıkta yerleşmiş harika bir yer! Ev yapımı şarabın da içildiği akşam yemeğinde yine saçları file içinde genç kızlar servis yapar.

Karanlıkta, kazıklarla su üzerinde konuşlanmış bungalovlara gitmek için yardım gören “abla” ile ortanca “Bravo”da kalırlar. Çok kullanışlı incecik jaluziler, telden süzülen nemli havayı içeriye aktarırken böyle bir ortamda hiç sivrisineğe rastlanmaz; çocuklu bir ailenin barınabileceği ferahlıkta iki oda, özel banyo düzeni, her şey çok güzel!

Eşyalarını koyup, indikleri noktada buluşan gruptan birkaç kişi için, kısa da olsa kesilen elektrik, tam da Samanyolu’nun altında, muhteşem yıldızlı bir gökyüzü sunar.


Copan görselleri:

Tuk tuk görselleri:

Rio Dulce Catamaran Otel görseleri:

Hiç yorum yok: