1
Şubat 2016 Pazartesi sabaha
karşı, grup, bir gece öncekinden şikâyetçi olduğundan, firmanın yenisini
yolladığı araca yerleşir, yarı uykuda yola koyulur. Rehber uyarır: “Gece uyanır da kendinizi sol şeritte
seyrediyor bulursanız paniğe kapılmayın, bu yol ana ticaret hattıdır, trafik
çok sıkıştığında bu uygulama yapılır.”
Yan koltuktan gelen Bağdat
Hurması üzerine, arkalardan uzatılan mayasız ekmek ikramının uyandıramadığı
“abla” bulutlar arasından sıyrılan güneşle doğar, kayda geçer: Ardarda geçilen
yoksul kasabalar, yol kıyılarına öbeklenmiş çöplerle Hindistan’ı anımsatır;
kesilip ağaca asılmış hayvan(lar), bir ağaç altında erken saatte toplanmış
birkaç kişi, bir tezgâhta et parçaları, bir köşede yanmakta ateş, meyve
tezgâhları, yüzleri karalanmış politikacı afişleri, kasası ayakta, tıklım tıkış
insanla dolu son sürat giden bir kamyonet…
El Atlantico Otel’de mola veren
grup kahvaltı yapar: Siyah fasulye ezmesi, omlet, kızarmış muz, portakal suyu,
kahve; Honduras sınırına iki saatlik yol var.
“Guatemala
Orta Amerika’daki yedi ülkeden biri… Şu anda 500-700 m rakımdayız. Çevrede
volkanik dağlar var, püskürtü yüzünden toprak verimli, ürünler ihraç edilmekte.
Grijalva Nehri’nde gezerken gördüğümüz Sierra Madre Dağları buraya kadar devam
eder. Atlantik’e bakan kısmında kireçtaşı oluşumları vardır, Honduras’a doğru iklim
kurak… Şekerkamışı tarımı için kesildiğinden yağmur ormanları geçen 4 yılda
%35-40 azalmış… 33’ü aktif volkanların en yükseği 4200 m. Havadaki pusun nedeni
volkan öksürmesi ve kötü yakıt, yağmur mevsiminde hava temizlenir.”
“Fay
hatlarının kesiştiği yerden çıktığı için petrol kalitesiz, birkaç kez yer
değiştiren Antigua, 1776 depreminde Keşişler Vadisi’ne kaymış, 1974 depremi
sonrası Guatemala City önemli göç almış… Meksika ile sınır oluşturan en büyük
nehrin çevresi sık ormanlarla kaplı, uyuşturucu kaçakçılığı nehirden yapılıyor…
İsabel, Peten önemli göller, Atitlan en sorunlusu, endüstri ve şehir atıkları
döküldüğü için kirlilik oranı yüksek. Mayalar için göller, kraterler kutsal…
Ülkede %50 oranında içme suyu, kanalizasyon yok… Nüfusun %60’ı, yerli, %30 küsuru
İspanyol, Amerikalı, yerli melezi, -ayağı
yere basmayan, helikopterle gezen- %2 de beyaz.
Amerika’daki eski arabalar buraya satılır.”
Katılımcılardan birinin sorusu
üzerine grup rehberi Reyhan’ın yanıtı:
“Doğu-Batı aksında melezlenme çok keskin, Kuzey-Güney doğrultusunda yaşayanlar
beyaz adama dek birbirine karışmamış. Yer değişikliğinde ciddi uyum sorunları
yaşanmış, beyazlar bunu göz önüne almadıklarından kitlesel ölümler olmuş…
İspanyollar yerlilerle evlilikle karışırken İngilizler, Fransızlar çarşafla örttükleri
kadınlarla ihtiyaç gidermişler. Ormanlarda ve ulaşılması zor yerlerde hiç
karışmamış topluluklar var. Artık yerliler sadece pazarlarda… Birleşik
devletlerin başını çektiği sömürge anlayışı, komşu grupların bile ihtiyaçlarını
Yeni Zelanda’dan gidermeye kadar varan sonuçlara neden olmuş; bu hem gruplar
arası dayanışmayı engellemiş hem de Amerika söz konusu ticaretten çıkar
sağlamış.”
Honduras
sınır kapısına
varan katılımcılar evraklarını bırakırlar. Çevrelerinde, geçiş için bekleyenler
arasında, ellerinde demet demet parayla dolaşan seyyar para bozanlar… Grup Bienvenidos A Honduras yazılı tabela
altında fotoğraf çektirir, Mayaların Paris’i, sanat şehri Copan’ı görmek -ve birkaç
saat sonra Guatemala’ya geri dönmek- üzere yürüyerek sınırı geçer.
Çok yüksek ağaçlardan kutsal
kuşların -Quetzal, Honduras’ın milli kuşu
80-90 yıl yaşayan tek eşli Macaw-, maymunların seslediği toprak yolun ucundaki
küçük müzenin kapısında grubu, elindeki uzun sopaya renkli bir tüy takmış
sempatik yerel rehber, annesi Maya, babası İspanyol, Copan doğumlu Juan Carlos karşılar.
“Stelalarda
anlatılan 13 hükümdarı tanıyoruz. İlk Quetzal, Batının Kralı Kukmul ile oğul
Büyük Güneş’in
–baba-oğulun kemik yapıları dolayısıyla- Teotihuacan’dan
geldiklerinde hemfikiriz. Oğul, -MS. 426-738 yükseliş- yeni Maya Uygarlığı başkenti için Tikal’den yardım almış. 18 Tavşan’ın
hüküm sürdüğü dönem heykel ve mimaride çığır açmış… 8. yy yabancı istilaları;
yanan bir silindirin kenti yok ettiğine dair söylence var. Yeni ittifak
döneminde nüfus 20 binden 5 bine düşüyor, 1576’da İspanyollar, 19.yy’da ilk
kazılar, 1980’de Dünya Mirası.”
Sesini, yükseltip alçalttığı
ellerine uydurarak “Honduras, yukarı
aşağı demek” der Jose, “hiç düzlük
olmadığı için… En önemli ağaç Red Mahogony, bir kapı 300 USD… Tanrıların
içeceği kakao ağacı, top oyunları için kauçuk ağacı, sedir…”
“Başkentin
ismi Tegucigalpa, gümüş tepesi
anlamına geliyor, nüfusun sekizde biri 1 milyon kişi Amerika’da çalışıyor, önemli
ülke geliri…”
Ağaçların örttüğü kentten kalanlardan,
%20’si ortaya çıkarılmış, -Jose işaret
etmese grubun dikkatinden kaçacak- mabet-höyüğün tepesinde boyunun üç katı
uzunluktaki kökleri dört bir yanı sarmış 300 yaşında kutsal ağaç -Avatar filminden tanıdık- Ceiba.
Fotoğraf çekilirken bu kez Jose
seslenir, tekilaaa yerine: “Çekileki pankeki!”
“Tavanı
timsah şeklinde mabetten orijinal parçalar, buraları ilk kazan İngiliz’in
ülkesinde British Museum’da… Cephede aquatic –sucul- süslemeler,
önündeki stelde nilüferlerle rüzgâr tanrısına sunuda bulunan kral… Şimdiki
başkan ofisine Altar Q demiş… Din,
siyaset, ordu yönetimi aynen sürmekte, 15 bin yıldır hiyerarşi aynı!”
Ortalarda gruptan başka
kimsenin görünmediği alana bakan yapının merdivenlerinde altı adet kurukafa… “52 yılda bir eklentilerle dört kez şekil
değiştiren yapıdaki girinti, ilk mabede giden tünel… Yükselen Güneşin yaşam
yeri, aletler ve mezarlar… Depremler sonrası yatağı değişen nehir suyu
tapınakların altını oyuyor… Soyluluk belirtisi olarak doğumda bebeklerin
kafatasını sıkıştırıp burunlarını irileştiriyorlar, şaşılık güzel, dişlere
yeşim yerleştiriliyor.”
Zamanında tüm Maya kentleri
gibi renkli sıvayla sıvanmış kent, ağaçların kırıp döktüğü bir başka güzelliğe
dönüşmüşken Jose bu sene kurak geçtiği
için yörede kasırga beklendiğini söyler.
Bir meydanı çepeçevre
sarmalayan merdivenlerde “abla”nın, vatandaşı olmakla öğündüğü rehber Reyhan,
muhteşem sesiyle akustiği test eder: Anadolu’dan bir parça, istek üzerine 13.
yy’dan bir arya antik, -“abla”nın oğlu
Timur Selçuk’a derin hayranlıkla bağlı olduğu- Münir Nurettin, dağlık yörelerde
kullanılan, iletişim amaçlı seslenme; ciddi eğitim gerektirdiği belli harika
bir dinleti. Jose eli göğsünde, kalbinden
hissettiğini belirtir.
Copan’dan kalanda gezi sürer; “Elitin koruyucularının eğitim alanı,
merdivenlerin tepesindeki bölüm meditasyon amaçlı, vatoz kuyruğundaki iğne ile parmak,
kulak, cinsel organ kesilerek kan akıtılıyor, özel mantarla tütsü yapılarak Tanrılarla
iletişim kuruluyor. Nesilden nesle aktarılan bilgiyi elinde tutan krallar,
rahipler, bazen değişik bilinç düzeyindeki sahtekârlar halkı kontrol etmişler.
Yağmuru düzenleyen Yağmur Tanrısı’nı küstürdüklerinde halk isyan etmiş.
Kemiklerdeki yetersiz beslenme izlerine bakarak ekolojik felâketler yüzünden
yok olduklarını düşünebiliriz. Ne zaman sömürü döngüsünden çıkılacak o zaman
doğa dönecek… İspanyollar geldiklerinde buldukları, orman, yosun, timsahlar
oldu.”
27 bin kişilik, stadyum formlu
tek, Top Oyunu Sahası’nda halka yok,
basamaklar gliflerle süslü; eğimli sahada birikebilecek “su alttan bir menfezle nehre akıtılıyor”.
“15.
kralın adına diktirdiği Stela N,
Barok üsluplu… 2200 glifle tarihin anlatıldığı yapı, ilk on beş basamak dışında
yıkılır, parçalar arkeologlar tarafından bilinçsizce yerleştirilince anlaşılmaz
hâle gelmiş… Heykelde Copan Paris ise, Tikal New York…”
“12.
kral; şifacısı, hizmetkârı ve eşleriyle beraber gömülmüş, bu yüzden
çevresindekiler krala özenir… Kraliçe adayı en zenginler arasından seçilir…
Elit nüfus azalınca kuzenler arası evliliklerde sorunlar ortaya çıkmış. Güneş
takvimine göre 18 ay, 18 eş demek... Çikolata ve timsah eti Maya Viagra... Halk
uzanmış biçimde, elit ise hemen dönsün diye embriyon biçiminde gömülür.
Yeraltına geçişte kolaylık için ağzına yeşim konur, savaşçılar jaguar olarak canlanır.”
Önünde kaplumbağa bulunan,
renkleri korunmuş Stela C’deki yüzün,
gözleri çekik. Tüm steller bulundukları yerde durmakta. Stela 4, kurban taşı; “En
önemli sunu bakire, ikincisi sporcu, törenlerde doğal afetleri önleme amacıyla,
akan kan da yakılıyor.”
Son olarak Forest of Kings Stelası’nı gören grup Jose’ye veda eder, yol
kıyısına dizili rengârenk Tuk tuk’lara üçer kişi biner. Bu ufacık araçların, Don
Udo’s Hotel’in tepesinde olduğu neredeyse 45 derece açılı yokuşa sarıp da
çıkışına hayranlık duymamak elde değil. Girişini, pek çok eski gereçle beraber
antika iri bir kuzinenin süslediği bakımlı bahçesine dağılmış yapılarda
barınılan otelde öğle yemeği, İtalyan mutfağı.
530 km’lik Antigua-Copan
etabının konaklanılacak son bölümü -Guatemala-
Rio Dulce için yola koyulan grup, iki yanda, ürününü büyük Amerikan
şirketlerinin satın aldığı, geniş düzenli araziler arasında yol alır. “Rio Dulce’ye dek, 2 saat daha, Belize,
Karayipler yönünde ilerliyoruz.”
Rio
Dulce’de bavulların
bir tekneye yüklendiği, katılımcıların da başka teknelerle yaptığı, nehir
üzerindeki yolculuk 5 dakika sürer; Catamaran
Otel, bir adacıkta yerleşmiş harika bir yer! Ev yapımı şarabın da içildiği akşam
yemeğinde yine saçları file içinde genç kızlar servis yapar.
Karanlıkta, kazıklarla su
üzerinde konuşlanmış bungalovlara gitmek için yardım gören “abla” ile ortanca
“Bravo”da kalırlar. Çok kullanışlı incecik jaluziler, telden süzülen nemli
havayı içeriye aktarırken böyle bir ortamda hiç sivrisineğe rastlanmaz; çocuklu
bir ailenin barınabileceği ferahlıkta iki oda, özel banyo düzeni, her şey çok
güzel!
Eşyalarını koyup, indikleri
noktada buluşan gruptan birkaç kişi için, kısa da olsa kesilen elektrik, tam da
Samanyolu’nun altında, muhteşem yıldızlı bir gökyüzü sunar.
Copan görselleri:
Tuk tuk görselleri:
Rio Dulce Catamaran Otel
görseleri:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder