3
Şubat 2016 Çarşamba,
odalarda telefon olmadığında yapıldığı üzere, 5:30’da uyandırma niyetine kapı
çalınır. 6:15’te toplanmış grup yerel rehber Josh ile tanışır, sık, yüksek ağaçlarla antik kenti örtmüş orman
içine doğru yola koyulur.
Acentenin kitapçığına göre, “…Peten
Bölgesinde yer alan ve Dünyada UNESCO tarafından hem Dünya Kültür Mirası hem de
Dünya Doğa Mirası listesine alınmış olan tek örnek…” Tikal; “1957’den bu yana %20’si kazılmış, ‘87’de milli park olmuş. Kent
merkezi yüksek; 20 binden fazla insanı barındırmış çevrede 3 bin yapı, 400
bitki türü, 200 civarı da kuş türü var.”
İkiz
Piramitlerden
kazılmış olanı önünde, steller, sunak taşları, avlunun diğer iki kenarında biri
saray iki yapı, Kuzey –bilgelik-
yönünde yerleştirilmiş stel ve sunak taşı, “…yürümekte
olduğumuz yol yağmuru kontrol amacıyla setli.”
İnce ağaç gövdesi kalınlığında
sarmaşığın, döne dolana sardığı daha kalın ağaç önünde Jose açıklar: “Kuzey yarım kürede her zaman doğudan yürür,
doğal halat…” Kırmızı sedir, palamut…
“Halk ev yapımında ormandan faydalanır. Bir tür akasya; ufak sarı kapsülleri
yemek isteyen örümcek yaklaştığında titreşimi alan karıncalar çıkıp kovarlar,
gövdeyi yuva olarak kullandıklarından…”
Havalandırma bacaları doğuya
bakan termit yuvaları… Yenebilen, benzerliği yüzünden adı kulak mantarı… Bir
grup sülün… Üzerinde çapraz kesikler bulunan, çiklet ağacı: “Çik, Maya dilinde çiğnemek, demek.”
Platformda toplanılır, 70 m
yüksekliğindeki tepesine bulutlar çökmüş 4 numaralı piramit, “Orta Amerika’daki en yüksek piramittir.
Flores hariç hepsi depremlerden zarar görmüş… İspanyolların 1690’da, son zapt
ettiği şehir.”
152 basamaklı ahşap merdiveni
tırmanarak 4 no.lu piramide
zahmetsizce çıkan gruba Partricia, balta
girmiş de olsa çok sık ormana abanmış bulutlar aralandıkça görünen 3 no.lu piramide kadar uzanan bölüm
için “Kentin” der, “merkezine bakıyorsunuz.”
Yaşam alanının burası olduğu
belirtilen yırtıcı, turuncu göğüslü “Falco
deiroleucus” tabelası dibinde alınan grup fotoğrafı sonrası inilirken Jose
devam eder: “Kireçtaşı aynı teknikle
eziliyor, ısıtılıyor; içinde kalan hava kabarcıkları çakmaktaşı oluşumuna yol
açıyor… Arkeologlar restorasyonda aynı yolu izliyorlar… Klasik dönem halkları yaylada,
Maya düzde, bu ticarî bağlantı demek… Bu mabede Kayıp Dünya denmiş, karşısındaki Gözlemevi; takvim öncesi dönem basit…” diyerek en kısa, en uzun
gün ile ekinokslarda, gölgenin izlediği yolu toprağa çizdiği şemayla anlatır.
810
tarihli son Tikal mabedi,
birkaç yıl önce Belize’de kopan kasırganın taşıdığı partiküllerden etkilenir ve
bir Amerikan üniversitesi tarafından koruma ve bakıma alınır.
Tepede kuşlar, 6:30’dan bu yana
ilk kez görünen güneşin ışıklarını şakıyarak yaygarayla karşılamakta, saat 8:55.
Ana meydan çevresinde Güneş
Tanrısı’na adanmış Maskeler Mabedi, Lord
Cacao lakaplı önemli bir kralın mezarı Jaguar
Mabedi. Ortada stel arkada Maskeler Mabedi ile çekilen fotoğrafa poz
verenler için “Türkiye’nin en güzel
kızları” diyen Josh kendi –haklı-
hakkını da yemez, “Guatemala’nın” der, “en yakışıklı delikanlısı”.
Gruptan, alandaki ot çatılı
yapıları, mezarları fotoğraflayanlar dört bir yana dağılmışken ağaç altında
rehberlerin dinlendiği yöne yürüyen “abla” onları Maya dilinde, “ben
bir diğer sen’im” anlamına “IN-LAK’ECH” diyerek selamlar: Mayaların
onlarca takvimi yanı sıra, dönemsel bilinç dalgalarının Dünya’yı, insanın
yükselişini nasıl etkilediğini çizelgelerle açıklayan Carl Johan Calleman’ın Maya
Takvimi ve Bilincin Dönüşümü kitabından aklında kalanı anlatan “abla”nın bu
mini sunumu, rehber Reyhan tarafından kayda alınır.
Jaguar Mabedi dibindeki Top Sahası’nı geçerek Jungle Lodge (Posada del a Selva Hotel)’a dönen grup kısa bir oda keyfi yapıp
bavul toplar; öğle yemeği -siyah fasulye,
avokado ezmesi, biftek, tako, pilav, peynir-, ardından 13:00’te hareketle
Flores’e yollanır.
“Guatemala’da
din dersi yok, aile içinde süren eğitim, ergenlik öncesi bir yıl boyunca, komünyona
kadar kilisede sürdürülür.”
“Buralardan
alınabilecek değerli malzeme yok, yerine insan gücü, kölelik. En büyük kartel,
1821-1950 arası American Food Company. Başkan önce toprak veriyor, sonra ordu
destekli şirket toprağı geri alıyor, ardından 40-50 yıl süren direniş. 1976
sonrası ufak direniş örgütleri, deprem sonrası 1990’da devrim. Del Monte,
United Food Company birleşiyor, seçimler, demokrasi görünüşte… 5 milyon civarı
Guatemalalı Amerika’da çalışıyor…”
Yolda adım başı “Iglesio de Nazaren” alınlıklı kiliseler
ile ilan panolarında, Lider Partisi’nden, gözlüklü azıcık sinsi gülüşlü
Baldızon isimli birinin gereğinden fazla sık afişleri yer almakta.
“Flores’te
yaşayan Tayasal Mayaları,
İspanyollar yüzünden 900’lerde dağlara çekiliyorlar… Denizden yüksekliği 150 m
olan Peten Gölü’nün derinliği de 150
m… Gölün ortasındaki Flores’e yürüyerek gireceğiz, köprü yıkıldığı için…”
Araç geride kalır; sıcakta yürünen
yola karşın, varılan küçük şirin otelin önünde çalışan yol işçilerinin ötesinde,
yosunlu kaygan platformdan girilen göl, “abla” tayfasına çekici gelmez. Yerine,
Flores de Isla ara sokaklarında
dolanıp alışveriş yapanlara katılır magnet alır, sonra da buluşma noktası otele
döner, kendilerine -3 bardağına 54
Quetzal ödedikleri- yoğun Papaya suyu ikram ederler.
Dönüş, aynı yolu tersine
yürüyüp köprü geçerek yapılır. Çok yaşlı bir grup insanın yavaş hareketlerle
havuzlara girip çıktığı otelde, bir zaman araç beklenir; ardından bagajların –arkeolojik materyal kontrolü amacıyla- elle
arandığı ufacık havaalanına gidilir.
Kumanyaların tüketilişi sonrası
anlaşılan gecikme, salonun dışına taşan, müzik dinleyip dans eden gruba yarar.
Neden sonra gelen uçağa binmeden, nihayet
bir x-ray’den yalınayak geçilir; “abla”nın -yolculuğun
başından beri korumasına güvenip sığındığı, neredeyse bitmiş- sinek öldürücüsü spreyini kaptırdığı tarama
biter, uçağa binilir, havalanılır.
Guatemala City’e 21:45’te konulur.
Bir gece daha konaklanılacak Antigua,
-manastır, hastane, otel Del Posada Hermano Pedro- için, 40
km daha yol var.
Tikal
görselleri:
Flores
de Isla görselleri:
Hotel
Del Posada Hermano Pedro görselleri:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder