17 Mart 2016 Perşembe

“Abla”nın Meksika, Guatemala, Honduras gezisi 4: Mexico City - Tuxtla - San Cristobal


26 Ocak 2016 Salı günü sabaha karşı 3:00’te uyandırılan grup, ısrarlı talebi sonucu artık ısıtılmış araca yerleşir, 4:00’te Tuxtla uçuşu için havaalanına doğru yola koyulur. Kahvaltıların kumanya şeklinde alındığı yolculuk kısa sürer; uyku sersemi havalanır 1,5 saat sonra ayılamadan, 9:05’te iner, şoför Hector tarafından karşılanırlar.

“Chiapas’tayız, Meksika Körfezi ile Pasifik arasında… Guatemala’dan çıkıp Meksika Körfezi’ne akan nehre adını veren Juan de Grijalva fethe Küba’dan başlıyor, bu bölgeye geldiğindeyse ticarete girişiyor. Sömürgeleştirme beceriksizliği üzerine 1521’de ardından Cortes gönderiliyor… Milyonlarca yıl öncesine tarihlenen Grand Canyon ile aynı zamanda oluşan Chiapas’ta yaşayan 4,5 milyon nüfusun 1/3’ü yerli, gerisi Meksikalı, ikisi ağırlıklı yedi yerli halk var.”

Mola sonrası ulaşılan Ulusal Park’ta turuncu birer cankurtaran yeleği giyip iki tekneye dağılan grup, adı bir mağaraya girip kaybolan su demek olan Sumidero Kanyonu’nda yol alır. Huzurla akan nehrin sakinleri, tepelerde dolanan akbabalar dâhil irili ufaklı kuşlar, kayalara ağır ağır tırmanmakta iguanalar; kayalarda, mevsimsel akışlarla oluşmuş kireç sarkıtlar ile tepeden halâ sızmakta azıcık suyun aşağıya incecik tül gibi savrulduğu, devasa bir yılbaşı çamına benzeyen yosun oluşumu fotoğraflanır.

“İspanyollar geldiğinde esareti istemeyen pek çok yerli, derinliği 1000 m olan kanyona atlamış. Hidroelektrik elde edilen barajlar çok yüklendiğinde açılır bu da su baskınlarına neden oluyor. Tuxtla’nın çöpü buraya atıldığından nehir, yağmur mevsiminde daha kirli olabiliyor.”

Mağaralardan birine daha yaklaşan teknedekiler Renkler Mağarası’nı fotoğraflarlar: Manuel Moreno Torres’in yaptığı sunak, yine tunik üzerinde beliren suret biçiminde; altta bir meleğin omuzlarında etrafında hale ile görünen Meryem Ana.

Molada, Patricia’nın katılımcılara tanıttığı Anita, 29 yaşında Chamula’lı bir genç kadın; giysilerinin ufak bir kısmı sentetik, geri kalanı el dokuması, işleme… “Kendisi Tzoltzil; amcasını ziyaretine izin var ama köyde yaşamıyor. Köy halkı kendi şamanlarına gitmek zorunda, kardeşi ile kendisi hastalandığında iyileşmeyince, birlikte kiliseye giderler, kardeşi ölür ve kendisi de dışlanır.”

“Chamula tipik bir yerli kasabası, çevrenin sebze meyve ihtiyacını karşılıyor, ne üretiyorlarsa onu tüketiyorlar; Aziz Yahya’ya bağlılar, koyun, keçi ile birlikte tasvir edildiğinden etini yemezler, dışarıdan evlenmezler.”

Girişteki mezarlık, kurumuş çam dallarıyla, rengârenk parlak kâğıt süslemelerle kaplı: “Beyaz mezar taşları bebeklere, mavi -Azizlerin mezarlarına bakan- Maya domolara, siyah taşlarsa yaşlılara ait; aile mezarları bol haçlı, sadece taş, suçlu mezarını belirliyor. Ev tipi mezar pahalı olduğundan şimdilerde terk edilmiş; Kasım’da Ölülerle Buluşma Günü’nde burada toplanılır, mezarların toprakları havalandırılır.”

Geniş caddede yürünürken rastlanan, önünde, çevresinde bebeleriyle yün tarayan -toplu fotoğraf için para isteyen- bir kadının oturduğu tek katlı yerli evinin merkezinde, ufak avluda yeşil çam dallarıyla süslü koca bir haç dikili; arkada, ısıtılan volkanik taşlara su dökülerek elde edilen buharla terleme odası, -“abla”yı şaşırtan, Türk hamamı, Fin hamamı esaslı- hamam.

Üç yol ağzında çevreyle tümüyle zıt, üç katlı, görkemli bir ev: Amerika’da çalışmak isteyenleri organize eden Coyote- insan tacirinin evi, en üst katta minik bir kamera hariç büyük özgüvenle, kendinden memnun dikilip durmakta: “Chamula devletten bağımsız, kolluk gücü yok, kendilerini yönetmekteler…”

Anita’nın amcası Maya domo; kapısı çelenkli evde, zemin serilmiş kuru otla kaplı, duvar dibindeki ahşap seki, odayı çepeçevre dolanmakta. Odanın ortasında uzun kenarı boyunca, tavana tutturulmuş kirişten yerlere dek sarkan, üç ayda bir yenilenen çok sık, taze -bir tür orkide- Bromelia’ların kokuları, önündeki sunaktan yükselen Copal denen yanabilen bir taşın tütsüsüne karışmakta. Mumlar, günde üç kez tekrarlanan ritüelin gereci kap kacak sunak üzerinde. Evin bakımını üstlenenler, 20’şer günlük nöbetlerle tarla işlerini sıraya koymuşlar. Geleneksel giysileriyle yaşayan, bir yıllığına seçilen Maya domo’nun amacı gelenekleri canlı tutmak; yıllık neredeyse 10.000 Dolarlık harcama gerektiren bu iş için küçükten para biriktirmeye başlanıyor. Maya domo’yu başkan seçiyor diğer Maya domo’lar onaylıyor.

Ritüeller sırasında aynı melodiyi tekrarlayan, gitar, org kanun karışımı bir vurmalı kenarda sessizce beklemekte.

“En büyük üç problem, çok kolay üretildiği için alkolizm, bebekler sütten kesilir kesilmez verildiği ve ciddi diş sorunlarına yol açtığından kola, bir de havai fişek yanıkları…”

Chamula Meydanı: Tek katlı binaların dizildiği düzgün caddelerle bölünen geniş kasabanın ortasına konuşlanmış, bir yanı dayandığı ormana bakan meydan, karşısında, ilk yerli başkanın heykelinin yer aldığı, önü heykelli, arkası AVM’li valilik binası ile, 34 azizin doğum günlerinin festivallerle kutlandığı geniş bir alan. Bir yanında, aşı kartı ve para verdiğinden annelerin kaydığı hastane, diğer yanda “abla”yı gezi boyunca en etkileyen mekânlardan biri, 1522-24’te yapılmış, Aziz Yahya Kilisesi: Fotoğraf çekilemeyen kilisenin duvarları boyunca ışıltılı giysileriyle azizlerin maketlerinin yer aldığı camekânlar önündeki seramik zemin, kokusu geniş mekâna yayılmış, -“abla”ya kalırsa içleri, fayansa oturmaya razı gelmediğinden- kurumuş ot ve çam iğnesi örtülü. Sıra bulunmayan orta bölümde gruplar halinde, yerlere, yanlarında birer şaman ile çok sayıda çocukla oturmuş bir iki yetişkin yerli, ortalarında da mumların aydınlattığı şaşkınlık verici manzara: Bir şişe alkollü yerel içki, yanında -ismi lâzım değil- yaygın kola firmasının biri kahverengi, diğeri turuncu iki büyük boy pet şişesi, adak!

“Şaman rahip geleneği Kapadokya Azizlerinden gelir, para almazlar, baba hasta ise tavuk, oğul hasta ise yumurta getirirler, zihinsel özürlüler çok…”

Altar ardında, kilisenin dibinde bir delikanlı diz çökmüş oturmakta, şaman, ayakları bağlı bir horozu oğlanın bedenine sürmekte; hayvanın kafasının koparılması –güçlü- ihtimaline karşı “abla”, hızlıca adımlarla, çam iğneleri üzerinde kaymamaya çalışarak kapıya yollanır, parlak beyaz cephe önüne çıkar.

Bir diğer yerli kasabası Zinacantan’a gidilirken, “Daha liberaller, gönüllü örgütlerin çabasıyla doğum kontrolü eğitimi yapılmakta, resmiyete dayanmayan erken evlilikler var, bebek olmazsa eve yollanan kızı ebeveyni kabul etmezse sokağa atılır… Çiçekçilikle ünlüdür, Aziz Laurent’e inanırlar, çiçekli işleme ve dokumalar Zinacantan’a özgüdür.”

Zinacantan’da dar bir sokakta, siyah saçları iki örgülü Tomasa tarafından karşılanan grup, işlemelerle, dokumalarla dolu bir iç avluya girer. Tomasa yerde, önüne diz çöktüğü tezgâhı başında dokumasına devam ederken, grup rehberleriyle gönüllü iki katılımcı ev sahiplerince özel biçimde giydirilir, avluya getirilir; “gelin, damat ve akrabaları” bol bol fotoğraflanır.

Arka avluda bir başka odada sarı, beyaz, siyah, mor renkli mısır dolu çuvallar arasında genç bir kız, delikli eğimli taşta yoğurduğu hamurdan kopardığı ufak topakları eliyle, beceriyle açıp sacda pişirir küçük sepete koyar; masa üzerindeki kaplarda değişik lezzette içler, katılımcılar tarafından sıcak minik lavaşlara sarılıp denenir, yenir.

San Cristobal’de konaklayacak katılımcılar, kentin hareketli, ışıklı yaşamını; bir sokakta “Viva Zapata!” sloganlarıyla bir gösteri yapılırken, az ötede, ortasında orkestranın çaldığı, çiftlerin dans ettiği yüksek ağaçlarıyla parkı, uzun, şenlikli Barlar Sokağı’nı, önünde haftaya Chamula’yı ziyaret edecek olan Papa’nın maketiyle bir otel girişini, cephelerdeki güzelim seramikleri, çiçekli bahçelerin sıralandığı sokaklarını keşfetmekten mutluluk duyarlar.

Kolonyal bir binadan dönüşmüş otel, Hotel Mexicana ise döne dolana fotoğraflanan bir başka güzellik…


Chamula Kasabası görselleri:

Zinacantan dokumaları görselleri:

Hotel Mexicana görselleri:

Hiç yorum yok: