29
Ocak 2016 Cuma sabahı,
bir gece önce “Bavullar 7:00’de kapıya
konsun, çıkış 7:30” talimatı almış deneyimli katılımcılar zamanında toparlanır;
yakını trafik kazası geçirdiğinden ülkeye dönen bir kişi eksikle, araçta
yerlerini alır.
Uzun, bakımlı sahili boyunca
koşanlarıyla geride bırakılan Campeche,
“Kolonyal bir kenttir, 1525 tarihli,
ganimetin Avrupa’ya yollandığı limanı daha sonra 30-40 km kuzeye taşınmıştır.
Merida’da da olduğu gibi korsanlara karşı bir kalesi vardır. Birkaç yıl önce
denizde patlayan bir petrol platformu yüzünden çok kirlenen Meksika Körfezi’nin
temizlenmesi uzun zaman aldı. Kentlerde çöp işi organize değil, bazen
aralarında para toplayıp bir kamyonetle mahalle içi toplatırlar, satacak
birileri ayrıştırır, bazen yakılır.”
Kıyıdan ayrılan, ortası, iki
yanı ağaçlı geniş yol bu defa anız yangınlarına tanıklık ederek sürer: “Zehirli yılanlar anıza saklanıyor, yağmur
mevsimi öncesi kontrollü orman yangınlarıyla… Yukatan Mayaları Yukateklerin topraklarındayız,
kendilerine özgü bir dilleri var, fiziksel özellikleriyle de ayrılırlar,
boyunları yoktur; tümünde bulunan doğum lekelerini, karışmamış olduklarının
kanıtı sayarlar, nazar inancı vardır.”
Bir buçuk saatlik Uxmal yolu
boyunca rastlanılan, güneş enerjisiyle çalışan tarayıcılarla donanmış narkotik
polisi işbaşında.
Avrupa’da müzelerde bulunan bir
kaçı dışında, tüm Maya El Yazmaları’nı
yaktıranlardan biri, din adamı Diego de
Landa’nın yerlilerin yaşamını incelediği kitap araç içinde elden ele
gezdirilir.
“Meksika,
petrolünü 1950’den beri kendisi çıkarıyor, Amerika, Kanada ve İspanya’ya
yolluyorlar. Günde 2,5 milyon varil çıkarılıyorsa da vasıflı değil, altı
rafineri olmasına karşın teknik bilgi yetersizliği yüzünden daha çok işlenmesi
için Amerika’ya yollanıyor. 50 yıllık rezervleri var. Körfezde kirliliğe neden olan
kazalara çok sık rastlanıyor. Campeche’den doğalgaz da çıkıyor.”
“Yüzeyden
giden petrol hatlarından, bilenler tarafından petrol hırsızlığı yapılıyor. En
iyi ücreti de bu sektörde çalışanlar alıyor, 1,3 milyon işçinin 900 bini
sendikalı ama sendika yozlaşmanın baş aktörlerinden, şirketlerde büyük yolsuzluklar
var.”
Katılımcılardan bir bey petrol kaçakçılığını
anlatır: “İşlenmiş rezervden, ana hatta
verilmeden alttan döşenmiş bir başka hatla bize yollanıyor, termal kameralarla
da havadan saptanabilir; Türkiye’de böyle 50 hat var, tırlar, tankerlerle de
İskenderun’a geliyor, legal, illegal karıştırılıp pazara sürülüyor.”
Patricia devam eder “…bir de burada servis istasyonlarında
ödediğimiz kadar alamıyoruz, temiz de değil; yine de bu ülkeye Vahşi Batı gibi
bakmamak lâzım, gelişmekteler.”
Klâsik öncesi, klâsik ve klâsik
sonrası dönemlerde üç kez inşa edildiğinden Yukatek dilinde “üç kez” anlamına Uxmal, Dünya mirası listesinde, 5.-6. yy’da, Puuc mimarisiyle inşa
edilip 1200 civarında da terk edilmiş, zamanında 40 bin kişinin yaşadığı, diğerleri
gibi zemin dâhil her yanı renkli sıvayla, rengârenk bir kent.
“Müze
girişinde alınan iki ayrı biletin biri devletin kasasına, diğeri yöre halkına
gidiyor. Kuruluşuyla ilgili söylenceye göre, bilge bir kadın ölümü
yaklaştığında bilgisini aktaracağı kimse olmadığından, danıştığı, tepelerdeki
ululardan bir yumurta alır. Yumurtadan el kadar bir çocuk çıkar; anası suya
gittiğinde oğlan elini ateşe sokup, sesi, yeni kralı haber veren bir gong
çıkarır. Diğer kral adaylarıyla sınava tâbi tutulan gencin kilden yapıp ateşe
attığı form büyür, piramitler meydana çıkar. Krallığı 60 yıl sürer.”
Patricia’nın yere neredeyse
uzanarak, çekmeden, “tekilaaaaa!” diye
talimat verdiği toplu fotoğraf çekimi sonrası varılan, “Kâhinler Mabedi’nin –alt kısmı sade, üst kısmı süslü- Puuc
mimarisi özelliği taşıyan, 45
derece açılı doğu yüzüne, rahiplerin seslendiği açıklığa bakıyoruz.” Tepesinde
iki akbabanın döndüğü avluya bakan, üç hayvanın bileşimi yağmur tanrısı
kabartmalarını, kuş ve darıyla süslü çatı çıkıntısı izler. “Kehanet için Tanrılarla bağlantı amaçlı
ritüeller sırasında kadın şaman dilini, erkek ise cinsel organını keserek kan
akıtır. İçeride bir mezar yok, avlu ortasında bir –“abla”nın Hindistan’da
tanıştığı, kadın ve erkek cinsel organlarını, iç içe stilize biçimde simgeleyen
taş düzenleme- lingam.”
Güney kapısından girilen Rahibeler Sarayı, “Kuzey kapısı kutsal, daha yüksek; elit kesimin seremoni alanı yamuk
avlu” …birkaç renkte formalarıyla cıvıldaşmakta öğrencilerin işgali
altında.
Topa dirsek-bilek arası ve
kalça ile vurularak oynanan, topun yere değmemesi esasına dayalı Top Oyunu Sahası; “İyi ile kötü arasındaki savaşı sembolize eder, iki kardeş tanrı,
gürültülerinden rahatsız olan yeraltı tanrılarıyla savaşırlar. Yenenin,
yenilenin olmadığı, zaman içinde kuralları değişmiş, halâ oynanmakta olan bir
oyun.”
Araca gidilirken rastlanan, kuru
yapraklar üzerinde ağır ağır yol alan iguana, grupça fotoğraflanır.
Çikolata
Müzesi: Orman
içi geniş alana yayılmış, etiketleri, haklarında bilgi veren bitki ve hayvanların
bulunduğu kafesler arasından müzikle yönlendirilen katılımcılar, oturdukları sıralar
karşısındaki gösteriyi izler: Çiçekli çardak altında önce, kolları, çıplak göğsü,
yüzü boyalı bir yerli önce tütsü yakar, dört yönü selamlar. İri bir deniz
kabuğuyla çağırdığı beyaz tunik-pantolon giysili, başlarından püsküller sarkan dört
yerli yere çöküp koyun, inek, kuş sesleri çıkarırken, ayakta kalan bir ilahi
söyler; birkaç yapraklı dalla oturanları arındırır, üç vurmalı sazla ve deniz
kabuklarıyla etkileyici müzik üretirken sahneye giren yerlinin elindeki kakao
meyvesi tütsüyle kutsanır. Müzik ritm değiştirir, dört yerli sırayla sahneyi
terk eder. Töreni yöneten sona kalır sessizlik içinde selam verir.
Kafeslerinde çalımla, hızlı
hızlı dolanan jaguarlardan, yaralandığı için doğa yaşamı sona eren erkek jaguar
2 yaşında; diğeri, zengin sahibine saldırdığı için buraya yollanan, dişi ve 8 yaşında.
Bahçedeki ot çatılı bir başka
evde, gündelik eşyalarla gömülmüş bir yerli mezarı ve ev yaşamı sergilenir. Bir
diğer, daha geniş, ateş kokan evde sıralar karşısında, üzerinde, ahşap
gereçler, bir el değirmeni bulunan ahşap tezgâh ardında Andres, Antonio ve
Fabiola, Olmec’ler tarafından M.Ö.1000 civarı üretilmeye başlanan kakaonun, Mayaların
içtiği şekliyle Ki’xocolatl,
yapımını anlatır: “İçine süt konmaz, acı
biber ve vanilya ile tatlandırılır. Süt ve şekeri İspanyollar eklemiş. Kakao
bitkisinin tohumları ahşap kapta 3-8 gün mayalanır, tadı oturması için açık
havada bekletilir, sonra kavrulur. Eğimli bir taşta taş merdaneyle öğütülür,
macun kıvamına geldiğinde kaynatılır, yağı üstte toplanır. İlk başlarda sadece
boyanma amaçlı kullanılmış.”
Karıştırılarak, sunularda
kullanılan sürahi içine üfleyerek, ya da kaptan kaba aktarılarak köpürtülen
kakao, “dikkat sıcak!” uyarısıyla
tadıma sunulur. Masa üzerindeki şeker, süt, acı biber, vanilya, tarçın vs. dolu
ufak kaplar önündeki turist kuyruğu, sırası geldikçe kendi çikolatasını
gönlünce üretirken “abla”nın seçimi, olabildiğince Mayaların tükettiği şekliyle olur.
Merida’ya gitmek üzere otobüs
çevresinde toplananların şoför Jose’den öğrendikleri; tekerleklerdeki tuhaf
aparatın işlevi, yolun meyline göre
tekerleklerin havasını otomatik olarak azaltıp, çoğaltmak.
“Yukatan
Eyaletinin başkenti Merida’nın
nüfusu 1 milyon, merkezde yaşam pahalı…”
Eski, şık bir at arabasının
bulunduğu bol çiçekli bahçeye bakan, duvarları resim ve aynalarla süslü, mekâna
özgü avizeler yanında, yaprak motifli pervanelerin serinlettiği, kemerlerle
ayrılan salonlarını neşeli bir uğultunun doldurduğu, 200 kişilik lokanta Chaya Maya’nın sahibi bir Türk, Osman
Bey; 20 yıl önce Kanada’da tanıştığı eşinin ardından Meksika’ya gelip
yerleşmiş, iki evlât sahibi, güler yüzlü bir adam: “Chaya, yemeklerde, içecek
yapımında kullanılan, çınar yaprağı benzeri ince narin bir bitki, lima ise
limon ama lime değil!
Uzun masada Meksika
yemeklerinden bir derleme: Kabak çekirdeği, avokado ve fasulye ezmeleri, yeşil
acı biberli, soğanlı ve domatesli soslar, tako, mısırunu lavaşlarda et
yemekleri, tamales ve tatlı: Orijinali lokma benzeri kızarmış şerbetli hamurken
Osman Bey’in kabuk tarçın, meyve, dondurma ve anasonlu likör x-tabentun ilavesiyle çok lezzetli bir
hal alan Caballero Pobre. Ayrılırken,
kendilerini uğurlayan Osman Bey’in, sinemacı olmaya niyetli oğlunun adını (Osman Kaan Tahirbeyoğlu) başarı dileğiyle
defterine not eden “abla”, yeni bir Dünya
için yeni sözleri olan Yeni İnsan’a ihtiyaç olduğu, bilincindedir.
“Abla”, kardeşleri ve teyzenin
de aralarında bulunduğu bir grup katılımcı otelden çıkar, art arda gelen
faytonlara (350 Peso) binip,
sürücünün tek tek anıtları, otelleri ve ille
de zengin ailelerin evlerini gösterdiği bir Merida turu yaparlar.
Akşam yemeği sonrası toplanıp
Zocalo Meydanı’na yürüdükleri sıra, grubun yanından hızla geçen, kasaları kar
maskeli, ağır silahlı federallerle yüklü siyah kamyonetler, fikir değiştirip
otele dönmelerine neden olur.
Maya
el yazmaları: https://tr.wikipedia.org/wiki/ Maya_el_yazmalar%C4%B1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder