6
Şubat 2016 Cumartesi
sabaha karşı 03:15’te panikle uyanıp, gecikerek araçta yerlerini alan “abla” ve
ortancayla tamamlanan grup, uykuda Antigua’ya son kez veda eder: Bir saat sonra
Guatemala City’ye varır, oradan da
uçakla Mexico City’ye dönerler; iniş
sırasında volkanların da görüldüğü yolculuk 08:50’de sona erer.
10:15’te, bavullarla birlikte
ucu ucuna sığılan –şoförü, göz alıcı
beyazlıkta gömleği, jilet gibi ütülü pantolonu, pırıl pırıl ayakkabılarıyla son
derece bakımlı bir beyefendi- araçla, varsıl semtlerindeki apartman
girişlerinin, yüksek parmaklıklarla askerî bölge gibi korunduğu Mexico City’de
yol almakta grubun ilk hedefi, günde bir buçuk ton deniz ürününün işlem
gördüğü, Dünyanın ikinci büyük balık pazarını (birincisi Japonya’daymış) ziyaret.
Yol kıyılarında çöplerin
biriktiği bakımsız bulvarlara, ara sokaklara, parlak renkli tek katlı evlerin dizildiği,
orta hallilerin yaşadığı semtlerden geçilerek ulaşılan, geniş bir blok boyunca
yer kaplamakta Balık Pazarı burada
yeni yerinde; pazarı gezecek olanlara, değerli
eşyalarını araçta bırakmaları önerilir.
Tepelerinde su tankları bulunan
çatılar altındaki tezgâhlarda, değişik ebat ve tuhaf şekillerde pek çok balık,
kabuklu, “abla”nın sınıflandıramadığı türde mahlûkat sıralanmış, alıcı
beklemekte. Bol makyajlı kadınların pişirdiği deniz ürünlerinin satıldığı ufak
lokantaların aralarında da meyve suyu, mutfak gereçleri, hatta sosların
satıldığı ufak tezgâhlar.
Elbette, olmazsa olmaz kokusu, yerde
bu kokuyu taşıyan şarıl şarıl akmakta suya karşın, ya da onunla birlikte Balık
Pazarı, gezenlere, “keşke vaktimiz
olsaydı da burada bir şeyler yeseydik…” dedirtecek bir şenlik!
Günün ikinci hedefi, yarım saat
mesafede zengin, bakımlı, bir zaman Cortes’in de yaşadığı Coyoacan Bölgesi’nde,
Frida Kahlo Müzesi:
“Baba
Yahudi anne Meksikalı, 20.yy başında doğdu. Bir tramvay kazasında ciddi biçimde
yaralanıyor, yaşamını metal korselerle sürdürüyor. Resim yapmaya başlıyor,
tanıştığı ve kendisini yüreklendiren Diego Rivera ile çok eşli bir beraberlik
sonunda 1954’te ölüyor. Resimlerinde acılarını, güvensizliğini işliyor.”
Kapısında kuyrukların uzadığı, parlak
mavi rengi yüzünden Mavi Ev diye de
anılan müzeye, önceden alınmış biletleriyle beklemeksizin giren gruptan birkaç
kişi 20 dk süren videoyu izlemeye yönelirken içeriyi gezen “abla”nın aldığı
notlar: Yemek odası, Diego’nun yatak odası, mutfak; önünde tekerlekli sandalye
duran bir şövale, boyalar, camlı dolaplarda kitaplar ve duvarında anne karnında
bir fetüsün gelişimini anlatan bir afişin bulunduğu atölye; Frida’nın gündüz ve
gece ayrı, iki yatak odası; başka bir bölümde aralarında taslakların,
fotoğrafların da bulunduğu -birinde
kendini, karnında bir bebekle resmettiği- resim sergisi. Verandasında
çocukların resim yaptığı bir başka binada vitrinlerde giysileri, metal
korseler, farklı yükseklikte ayakkabıları, yaşamını sürdürmesine yarayan türlü ortopedik
gereçler, bunlardan esinlenen ünlü modacıların tasarımları…
Hatıra eşyalarının satıldığı
dükkânda da kuyruk var; bakımlı, havuzlu geniş avlunun bir köşesindeki kafede
rehberlerle karşılaşan “abla” onlardan, dilinin ucundaki filmin –Frida:
Salma Hayek, Alfred Molina- yönetmenini öğrenir: July Taymer.
Cumartesi dolayısıyla her yer
çok kalabalık; Patricia’nın yer ayırttığı lokanta, geze dolana zor bela
bulunur. Servis ise ondan da zahmetlidir, uzar da uzar; gezi boyunca yemek
noktalarına önceden bildirilmiş mönünün, hatta kumanyanın ne kadar akıllıca
olduğu, bu şekilde deneyimlenmiş, kanıtlanmış olur.
Artan zaman Catarina Meydanı’nda gezilerek
geçirilir; “abla” dörtlüsü kalabalık, şenlikli parka bakan, yol kıyısında süslü
bir arabanın beklediği kilisede, genç kıza takıların da takıldığı, bol bol fotoğraf
çekilen bir komünyon töreni izler.
Üçüncü ve son hedef Amsterdam
aktarmasıyla İstanbul uçuşu için havaalanı; Patricia herkesle, Meksika usulü “tek öpücük” ve Hollanda dilinde “havdû!” diyerek vedalaşır.
21:50’de havalanan uçak, bir
grup Meksikalı öğrencinin şamatasıyla 7
Şubat 2016, Pazar günü, yerel saatle 14:30’da Amsterdam’a iner. Sevdiklerini
özlemiş katılımcıları ülkeye döndürecek İstanbul uçağı ise 20:30’da kalkıp tam
üç saat sonra da Atatürk Havalimanı’na konar.
İyi dileklerle ayrılırlarken
“abla”nın aklı gördükleri ile karmakarışık; gönlü ise tersine, bu büyük
ezoterik topluluğu, Mayaları barındırmış muhteşem topraklardan, yeniden
yükselen ışıkla dopdolu, pırıl pırıl aydınlık…
Ayşe
Nilgün Arıt
ile birlikte yazdıkları, -Sistem
Yayıncılık’tan- KUTSAL MAYA İNANCI
kitabına Don Miguel Angel Vergara
Calleros, şu sözlerle başlar:
MAYA KUTSAL BİLGELİĞİNE HOŞ
GELDİNİZ DİYORUM… ŞİMDİ RUHUNUZU AÇMA ZAMANI VE AKLINIZI VE KALBİNİZİ… SİZİ
SELAMLIYORUM
IN-LAK’ECH… BEN BİR DİĞER SEN’İM
A-LAK’EN…
SEN BİR DİĞER
BEN’SİN
Kitabın SONSÖZ’ü ise şöyledir:
Yani… Rahatlıkla ifade edebiliriz
ki, Maya Tören Alanları “arkeolojik harabeler” olmayıp, Maya rahiplerinin dini,
bilimi, sanatı ve felsefeyi bütünsel biçimde, derinliğine çalıştıkları Kozmik
Üniversiteler, yani eğitim merkezleriydi. Bu muhteşem üniversiteler arasında en
önemlileri şunlardı: Chichen-Itza, Uxmal, Mayapan, Ek Balam, Dzibilchaltun, Labna,
Kabah, Sayil, Palenque, Edzna, Tikal, Uaxactun, Yaxchilan, Bonampak, Quirigua,
Copan, Calakmul, El Mirador.
Yani… “Maya” sözcüğü sadece ilk
kavmi ve onların soyundan gelen halkı ifade etmekle kalmaz; aynı zamanda
“seçilmiş birey”in kendi bilinç düzeyini ve ruhsal gelişimini yücelterek
ulaştığı bir “ruhsal bilinçlilik hali”nin de ifadesidir.
Yani… Mayalar, Tanrılarına asla
insan kurban etmemişlerdir. Ne top oyunu sahalarında ne Tzompantli
Tapınağı’nda, ne de Chichen-Itza’daki Kutsal Memba Kuyusu’nda… Böyle bir eylem,
Maya inançları açısından imkânsızdı çünkü Maya inancı en yüksek etik değerlere,
tüm canlılara büyük saygıya dayalıydı.
Yani…
Popol Vuh’ta
anlatılan ve Chichen-Itza’daki Top Oyunu Sahası’nın duvarlarında resmedilenler
inisiyasyon sürecinde genç rahip adaylarının iç ruhsal dönüşümüydü. Bizlere,
nefsimizi öldürerek, egomuzun başını keserek, egomuzu “Ben” olmaktan çıkarıp
daha yüce bir iç varlığa dönüştürerek, gerçek bir insan, bir “Halach Uinik”, Maya ruhsal
bilinçliliğine sahip, hakikatı aramış ve bulmuş, aşkı ve aklı dengeli biçimde
tezahür ettirmeyi başarmış kâmil insan oluşu öğretiyordu.
Yani… Maya’lar kendilerini hem
fiziksel hem de ruhsal olarak “insan olma” bilincinin değerleriyle geliştirmeye
adamış yüksek bilgeliğe sahip bir toplumdu. Bu bilgelik onlara şehirlerini,
tapınaklarını, kozmik üniversitelerini felsefeleri ve dinleriyle uyumlu
bilimsel temeller üzerine inşa edebilme olanağını vermişti.
Yani… En yüce hocaların adını doğru
yazmak ve doğru telaffuz etmek çok önemlidir: K’uKuulKaan, “sonsuzlukta huşu
içerisinde saygı gösterilen Tanrı’dır”. Onun adının anlamında gelişimimize,
ruhsal tekâmülümüze ışık tutan felsefi, astronomik ve törensel bir mesaj
buluruz.
Yani… İlkbahar ve sonbaharlarda
“K’uKuulKaan’ın inişi” olarak adlandırılan astronomik görüngü, kozmik bir
olaydır. Mart’ın 5’inde başlayıp Nisan’ın 6’sında biten 33 günlük bu süreçte Chichen-Itza’daki
K’uKuulKaan Piramidi’nin kuzey basamaklarında oluşan ışık/gölge üçgeni bir
kozmik bilinç habercisidir. Ekinokslarda K’uKuulKaan, kozmik bir enerji olarak
dünyaya iner, Maya dilinde “Puah” denilen 7 çakramızı uyararak geliştirir;
içimizde taşıdığımız ışık ve bilgelik jeneratörlerini etkinleştirir.
Yani… K’uKuulKaan ölmemiştir,
canlıdır. Kalplerimizin içinde yaşar; hayatımızda daha yüksek bir bilinç
düzeyine erişebilmemize yardımcı olacak ruhsal yardımı ve desteğini alabilmemiz
için ona seslenmemiz, adını anmamız, niyaz etmemiz, dua etmemiz gereklidir.
Yani… Maya kültüründen miras kalan
antik bilgelik, gezegenimiz için büyük önem taşıyan bu günlerde insanlığa
içinde yaşadıkları kaostan çıkmanın yolunu göstermektedir. Maya Kozmik
Bilgeliği’ni öğrenmenin ve uygulamanın günü bugündür. Öncelikle kişisel düzeyde
yaratılacak bir değişimi takiben, ikincil olarak, din, dil, ırk, renk, cinsiyet
ve sosyoekonomik farklılıklar gözetilmeksizin tüm insanlıkla bu bilgeliği
paylaşma zamanıdır.
Gidin!
Yürüyün! İlerleyin! Tüm İnsanlık Aşk, Akıl, Işık ve Barış ile Aydınlansın!
IN-LAK’ECH… A-LAK’EN…
Frida Kahlo:
https://tr.wikipedia.org/wiki/ Frida_Kahlo
Frida (2002)
Trailer (Salma Hayek, Alfred Molina, Geoffrey Rush): https://www.youtube.com/watch? v=zeczLgbYJz4
Mexico City yakınındaki aktif volkanlar: https://www.youtube.com/watch? v=oOMvSqTr40o
Tarihteki
en büyük UFO akını, “Meksika UFO dalgası”: http://www.ufonet.be/ufonet- arastirma-konulari/123- meksika-ufo.html
Senbilirsinabla’nın
“UFO ve Yeniçağ başlıklı 4. Uluslararası Kongre” izlenimleri: http:// senbilirsinablamavidenmora. blogspot.com.tr/2009/06/tum- yasamnda-belki-de-ilk-kez- burada.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder