9 Ekim 2008 Perşembe

Kar, bildiğimiz kar! Biraz daha olsa, rahat kartopu oynanır!

Gudvangen'den Balestrand'a giderken, tepelerin kuytularında kar! Şoför Kenneth Bey kar molası verir, "abla" ve birkaç kişi inip kara ellerler, yetmez, "abla" yağmurluğuna koyduğu karı otobüse götürür, inmeyenler de ellesinler diye!

Balestrand'daki otel bir öncekinden yarım yüzyıl (1830) daha yaşlıdır, duvarlarda eski dönem fotoğrafları, özenle korunmuş mobilyalar, ilk yapıldığı zamandaki şekliyle restaurant, telefon kulübeleri, perdeler, ahşap doğrama... Neredeyse bir müze! Kabarık etekli, şapkalı şık hanımlar ve şıklıkta onlardan aşağı kalmayan zarif beyler, artık neredeyse aynı biçimde giyinen blucinli kadın ve erkeklere dönüşmüşlerse de mekan ihtişamını korumakta!

Bahçede havai fişek gösterisi ve büyük bir ateş: Bir sanatçı topluluğunun yıldönümü kutlamasıdır bu ve ateş görüntüsü bahçedeki boş metal çerçeveye güzel biçimde oturur.

Akşam yemeğinde "abla" üşenmez, sayar; açık büfede 15 ayrı biçimde pişirilmiş, tütsülenmiş, marine edilmiş... somon vardır!


Hiç yorum yok: