18 Aralık 2007 Salı sabahı, ülkenin güneydoğuya doğru katedileceği aracın sürücüsü H okunmadığı için Ugo ve yerel rehber Alberto ile tanışıp şehir turuna katılan ekip Eski Havana'ya yollanır. Ulusal kahramanlardan karşı tarafın oğlunu rehin tutarak kendi adamlarının salıverilmesi şantajına boyun eğmeyip, tüm Küba benim oğlum! diyerek Küba'nın Babası diye anılmayı hakeden Cespedes Anıtı, siestası nal sesleriyle sakatlanmasın diye ön cephesi boyunca caddenin taş yerine ahşapla döşenmesini sağlayan valinin evi, bahçesindeki yıkılmaz gövdesiyle kasırgalara dayanabilen Kraliyet Palmiyeleri ve güzelliklerinin farkında, kasıla kasıla gezen tavus kuşlarıyla Kent Müzesi, Katolik baskısına direnen tek yerli Hatuey'in İspanyollar cennetteyse istemem! deyip yakılışı, 24 kez yaralandığı için Bronz Titan adıyla anılan bir başka Ulusal kahraman Antonio Maceo'nun öyküsü eşliğinde gezilir. Fransiskenler tarafından kurulan ilk kilisenin, 15 yılda adanın yerli halkının tümünün öldürülüşüne karşı çıkan çok az rahipten biri olan ve elini başına koyduğu genç bir yerli ile birlikte durduğu kaidesi üzerinde Juniper Serra yazan heykelin, kilise önünde sokağın renkli şahsiyetlerinden biri olan bilgenin heykelinin önünden geçilerek Hemingway'in de müdavimi olduğu La Bodeguita del Medio'ya gidilir.
Olmazsa olmaz canlı müzik eşliğinde öğle yemeği öncesi taze nane yaprakları, limon suyu, rom, soda ve toz şekerle yapılan yerel kokteyl Mojito ikram edilir. Mütevazi Küba mutfağının et, pilav, fasülye, bira, kahveden oluşan yemeği beklenirken "abla" dünyanın her yanından gelen ziyaretçilerce doldurulan duvarda bulduğu boşluğa minik grubunun dökümünü yapar. Servisi, bir mulatto, halkın %51'ini oluşturan melez güzel bir genç kadın yapar; göz kapakları ışıltılı mavi bir farla, düzgün dudaklarının üstü küçümsenmeyecek gürlükte bir bıyıkla süslüdür. Gruptan İspanyolca bilen kızlardan birinin sonradan yaptığı açıklamaya göre, köse olan yerlilere göre bu soyluluk belirtisidir ve Kübalı kadınlar gere gere gezdirdikleri göbekleri kadar bıyıklarını da gururla taşırlar.
Katedral Meydanı, Katolik Kilisesi geçilir; gruptan bir güzel kızın elindeki kapsamlı kitaptan aldığı tüyo ile yaptığı öneri üzerine Rom Fabrikası gezilir: Şeker kamışı ezilerek elde edilen şekerli sıvının mayalanması esasına dayanan süreç güzel bir maket silsilesi ile anlatılır. Şeker kamışının ayrıca kağıt, mobilya, ilaç yapımında kullanıldığı da eklenir. Uzun yıllar Avrupa'nın şeker üretimini sağlayan Küba'da, şimdilerde toprağı çok yoran şeker kamışı tarımı azaltılmakta, fabrikaların bazıları sökülmekte imiş. Şeker kamışı suyu ve romla yapılan bir kokteyl ikramı ile uğurlanan grup Batista'nın eski sarayı yeni Devrim Müzesi'ni gezmeye gider. Devrim tarihine giriş yaptıkları müzenin çıkışında karikatürize edilmiş Batista'ya teşekkür ederiz, sayende devrim yaptık! Jimmy Carter'a ...devrimi yerleştirdik!, George Bush'a ... devrimi sağlamlaştırdık! yazılı panolar önünden geçerler. Bahçede Che Guevara, Fidel Castro ve beraberindeki 80 kişinin Venezuela'da buluşup/doluşup geldikleri 12 kişilik Granma isimli tekneyi, Batista kuvvetlerinden ele geçirip kullandıkları kamyon, panzer ve uçağı üzerlerindeki kurşun deliklerini görürler.
Akşam yemeği, muhteşem güzellikte flamenko eşliğinde yenirken, yan masadan orta yaşlı, neşeli Avustralyalı bir çift gelir "abla"nın ortanca kardeşine direkt olarak öğretmen olup olmadığını sorarlar! Günboyu gördükleri onca şeyden sonra bu sevimli karşılaşma, küçük gruba çok da şaşırtıcı gelmez!
28 Ekim 2008 Salı
Servisi yapan genç kadının, düzgün dudaklarının üstü gür bıyıkla kaplıdır!
Etiketler:
Antonio Maceo,
Cespedes,
Granma,
Hatuey,
La Bodeguita del Medio,
Mojito,
mulatto
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder